TR EN

Dil Seçin

Ara

Karaciğerimiz

Karaciğerimiz

Karaciğerimiz, karın boşluğunun sağ tarafında, yaklaşık 1,5 kg. ağırlığında, kahverengi-pembemsi renkte hayatî bir organdır.

 

Karaciğer hücreleri yüzlerce görevi aynı anda yapan harika laboratuvarlardır.

Bu yüzden karaciğerin yokluğunda kullanılacak herhangi bir makine veya cihaz yapılamamıştır.

Yani böbrek hastalarında kullanılan diyaliz makinası veya akciğer hastalıklarında kullanılan solunum cihazı gibi uzun süre hastayı hayatta tutacak bir cihaz yoktur.

 

 

KARACİĞERİMİZ, karın boşluğunun sağ tarafında, yaklaşık 1,5 kg. ağırlığında, kahverengi-pembemsi renkte hayatî bir organdır. Dokusu yumuşak ve gevrektir. Bu yapıdan dolayı büyük travmalarda, trafik kazalarında kolayca yırtılır ve ciddi iç kanamalara sebeb olur.

Karaciğer, vücudun en çok kan alan organlarından biridir. Hem aorttan O2'den zengin olan atardamarı alır, hem de mide ve bağırsaklardan emilen besinleri getiren toplardamarı alır. Besinler burada ayrıştırılır, bir kısmı depolanır, bir kısmı da çeşitli organlara gönderilir. Risale-i Nur’da bahsi geçen “dört süzgeç ve dört mutfaktan” birinin de karaciğer olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Karaciğer hücreleri yüzlerce görevi aynı anda yapan harika laboratuvarlardır. Bu yüzden karaciğerin yokluğunda kullanılacak herhangi bir makine veya cihaz yapılamamıştır. Yani böbrek hastalarında kullanılan diyaliz makinası veya akciğer hastalıklarında kullanılan solunum cihazı gibi uzun süre hastayı hayatta tutacak bir cihaz yoktur. Karaciğerin yerini ancak yine bir karaciğer parçası doldurabilir. Bu da ancak organ nakliyle mümkün olmaktadır. Karaciğer, kendini hızla yenileyecek bir yapıda yaratılır, hem vericide, hem alıcıda yenilenir ve gelişir.

...

Karaciğerin içinde sinir uzantıları yoktur, bu yüzden ağrısını, sızısını kimseler duymaz, derdini içine döker. Sabırlıdır, fakat uzun yıllar devam eden bir zehirlenme (alkolizm), onu öyle bir küstürür ki, bir daha hiç barışmaz (siroz), bu da hem kendisinin, hem sahibinin sonunu getirir.

Halbuki mercimek kadar bir kum yüzünden böbrek bar bar bağırır, “bunu içimden çıkarın” diye... Kronik karaciğer hastalıklarının %30-40’ı alkol yüzündendir. Bir şişe bira, karaciğer için en az bir saat fazla mesai demektir.

 

KARACİĞERİN GÖREVLERİNDEN BAZILARI

 

Karaciğerin yaptığı görevlerden bazılarını şöyle özetleyebiliriz:

1- Kan şekerini ayarlar:

Şeker (glikoz) fazlasını depolar ve bunu açlık halinde yavaş yavaş kana verir. Böylece 16 saat süren uzun yaz oruçlarında bile kan şekerimizin tehlikeli sınırlara düşmesini önler.

Hatta savaş, kıtlık, ormanda kaybolma vs. gibi anormal şartlar altında, tam bir açlıkta bile, yani dışarıdan hiçbir gıda alınamayan hallerde dahi 3-4 gün kan şekerimiz normal hudutlarda muhafaza edilir. Böyle hallerde karaciğerin kendisi, yağlardan, proteinlerden glikoz sentezlemeye başlar. Böylece kan şekeri normal sınırlarda (%80-100 mg) korunmuş olur, bu da şuur kaybını ve şoku önler, şahıs uyanık kalır ve kurtulma şansı artar.

Kan şekerinin %70 mg’ın altına doğru düşmesi önce sinirlilik ve baş ağrısına sebep olur. Çünkü şeker azlığından ilk önce ve en fazla beyin ve sinir sistemi etkilenir. Kan şekerinin %60-50 mg’dan daha aşağılara düşmesi soğuk terleme, çarpıntı, titreme gibi bazı belirtilerden sonra bayılma ve koma ile sonlanır.

2- Safra yapımı:

Karaciğer, safra kanalıyla dış âleme de açılan bir organdır. Safra, içerdiği özel asitler ve tuzlarla yağların sindirimine katkıda bulunur. Safra eksikliği, yağlı ishallere sebep olur. Safra yoluyla ilaç artıkları, alkol vs. gibi bazı toksik maddeler de etkisizleştirilerek bağırsağa dökülür ve vücuttan atılmış olur.

Safra, yağ ve su gibi iki küskünü birbirine yakınlaştıran moleküllerden oluşur. Yağlı bir tavayı akşama kadar suyun altına tutsak, yine de tavamız temizlenmez. Çünkü yağ ve su birbirine dargındır, su üstten akıp, gider fakat yağı çözüp sürükleyemez. Ama bir eliyle yağa, bir eliyle de suya tutunan aracı bir molekül olsa, suyun akış hızıyla yağ da sürüklenip gider.

İşte safra molekülleri bunu başararak, sulu bir ortamda bulunan enzimlerin yağ moleküllerine yaklaşmasını ve onların parçalanmasını sağlar. Safranın bu yapısı kimyagerlere ilham kaynağı olmuş ve bugün hepimizin evinde kullandığı deterjanlar ortaya çıkmıştır.

3- Antikorları sentezleme:

Karaciğer, albumin ve globülin denilen özel kan proteinlerini ve bunların arasında yer alan bağışıklık maddelerini, yani antikorları sentezler. Bu antikorlar sayesinde bazı hastalıklara ömürde ancak bir kere yakalanırız.

4- Pıhtılaşmayı sentezleme:

Karaciğer, kanda bulunan ve kanın pıhtılaşmasını sağlayan pıhtılaşma faktörlerini sentezler. On iki çeşit olan bu faktörlerden birinin bile eksik olması, kanın pıhtılaşmasını bozar, bu da küçük yaralanmalarda bile ciddi kanamalara yol açar.

5- Üre üretimi:

Vücudumuzda hayvansal besinlerin (proteinler) parçalanmasının son ürünü olarak amonyak (NH3) ortaya çıkar. Bu son derece zehirli ve fena kokulu bir maddedir. Karaciğer hücreleri bunlardan iki tanesini, bir su (H2O) molekülü ile birleştirerek üre denilen, suda çözünen ve böbreklerden kolaylıkla atılan bir madde yapar. Karaciğer yetersizliklerinde (siroz), bu işlem yapılamaz ve hasta NH3 zehirlenmesinden komaya girer.

6- Kanı depolar:

Karaciğer, tıpkı dalak gibi istirahat halinde kanın bir kısmını depolar, ancak spor vs. gibi ihtiyaç halinde dolaşıma gönderir.

7- Vitamin depolama ve sentezleme: Karaciğer, B grubu vitaminlerden bazısını kendisi sentezler. Yağda çözünen ve dışarıdan alınan bazı vitaminleri de depolar.

Dışarıdan hiç vitamin alınmasa bile A vitamini eksikliğini 5-8 ay, E vitamini eksikliğini ise 3-5 ay hissetmeyiz.

Karaciğerimiz aynı zamanda bir demir (Fe) deposudur. Hem besinlerle, hem de alyuvarların parçalanmasıyla gelen demiri depolar. Dışarıdan gelen demirin kesilmesi veya azalması durumunda bu demir, kemik iliğine gönderilerek yeni alyuvarların yapımında kullanılır.

İşte yaklaşık 1,5 kg ağırlığındaki ilahi bir laboratuvarın yaptığı işlerin kaba bir özeti böyle. Hepsini detaylı bir şekilde anlatmak için kocaman kitaplar yazılmış. Ama onlar bile karaciğerin bütün yaptıklarını anlatmaktan aciz kalmışlar. Bu şartlar altında herhalde biz insanlara düşen, böyle bir organı bizim için yaratan ve bir ömür boyunca çalıştıran Rabbü’l-Âlemine sonsuz şükretmek olmalı. 

KARACİĞERİN MİKROSKOBİK YAPISI

Karaciğer hücreleri, sinüzoid adı verilen kılcal damarlar sayesinde, doğrudan kana erişebilirler. Bu hücreler safra üretimi dahil olmak üzere pek çok metabolik işlevi yerine getirir. Kupfer hücreleri karaciğerin damar sistemini kaplar ve kan yapımında veya hücre döküntülerinin yok edilmesinde rol alırlar. (Encyclopredia Britannica, inc.)