TR EN

Dil Seçin

Ara

Eylül 2011

post-title

Eylül 2011, 417

Sevgili Zafer Dostları;

Avrupa’da, özellikle İslam’a ve Müslümanlara yönelik olarak yükselen bir şiddet var. Avrupalı milletler ekonomik anlamda sorunlar baş gösterdikçe, 40-50 yıl önce ülkelerine seve seve davet ettikleri göçmenlerin varlığından bile rahatsız olmaya başladılar. Ama tek neden bu değil! Göçmen nüfusun daha hızlı doğum oranlarına sahip olmaları, yaşadıkları ülkelerde kalıcı olduklarının anlaşılmaya başlaması, artık kendi kültür ve inançlarını yaşamak istemeleri, bu bağlamda ibadethanelerini açmaya başlamaları ve bunların görünür hale gelmesi, dahası giderek daha bilinçli hale gelerek örgütlenmeleri, benmerkezci Avrupalı egosunu tehdit etmeye başladı.

Asıl tehdit olarak algılanan ise, özellikle Müslümanların dinleri dolayısıyla Avrupa’nın entegrasyon bahanesine sarılarak asimilasyon çabalarına en fazla direnç gösteren göçmen grubunu oluşturmaları. Cami ekseninde Müslüman grupların Avrupalı muhtedileri de içlerine alarak inançlarını yaşamaları ve kültürlerini inşa etmeye durmaları, zaten giderek zayıflayan ve neredeyse bir müze konumuna gerileyen kiliselerle birlikte Hıristiyanlığın düşüşünü de hesaba katarsak, Avrupalıları kara kara düşündürüyor. Bu şartlar, Hıristiyanlık ve İslamiyet arasında tarihin derinliklerinden gelen çatışmaları ve daima ret çizgisinde kalmış olan Hıristiyan Avrupa’nın yeniden sert savunma reflekslerini harekete geçiriyor.

Madalyonun öbür yüzünde ise, İslamiyetin ‘İslamofobya’ adı altında sürekli ötekileştirilmesi, korkunç bir şeymiş gibi gösterilmesiye çalışılması söz konusu. Terör ise bu noktada özellikle araçsallaştırılan bir faktör. Ancak Norveç’in başkenti Oslo’da Breivik’in yaptığı terör olayı, terörü İslamiyet'e ve Müslümana eşitlemeye dünden hazır Batılı kafalara bir tokmak gibi indi. Eğer onların yaklaşımları geçerli olsaydı, bu olay üzerinden Batılıları veya Hıristiyanları toptan terörist ilan etmemiz gerekirdi.

Bu olayla birlikte, Batı dünyasında yapılan yanlışın görülmesini ve bu yanlıştan dönülmesini umuyoruz. Bir sonraki sayıya kadar, Allah’a emanet olunuz.

 

     — Ömer Baldık, editör

Dergideki Yazılar