Dünyamızı kuşatan büyük okyanusların ve denizlerin olmazsa olmaz parçasıdır dalgalar. Hatta Amerika’nın eski yerlilerine göre okyanusun devasa dalgalarına meydan okumak bir cesaret göstergesiymiş. Sörf, işte o geleneğin bugüne yansıyan şekli.
Peki, bu dalgaların sırrı ne?
Neden hızı saatte 144 km’yi bulabilen, yükseliği 25 m’ye çıkabilen, gücü yaklaşık 700 beygir gücüne eşit olabilen dalgalar ritmik bir şekilde kıyıyı dövüyorlar?
Aslında bu sorunun cevabını, okyanus ve denizlerin, hava ve toprak gibi diğer unsurlarla ilişkisinde aramak gerek. Bu ilişkide herkes karşısındakine bir şeyler veriyor. Örneğin, deniz dalgalarının kıyıya çarparken köpürerek havaya yaydıkları partiküller, yağmur yağışına katkıda bulunuyor. Bulutların oluşumunda ihtiyaç duyulan çekirdeklerin bir bölümü, bu partiküllerden sağlanıyor.
Öte yandan, okyanus ve deniz ise, havadan, içinde barındırdığı sayısız canlıyı hayatta tutacak olan oksijeni alıyor. Özellikle kıyıya yaklaşan her dalga, kavisli bir şekle bürünerek üzerine kapanmadan önce büyük miktarda havayı içine alıyor. Tıpkı bizim akciğerlerimize nefes alışımız gibi.
Suyun kayalarla ilişkisine gelince, dalgaların dev kayaları ufaladığı, buna karşılık topraktan kendisine faydalı olan mineralleri aldığı bilinen bir gerçek.