TR EN

Dil Seçin

Ara

Yolun Sonu Görünüyor

Kur’an-ı Kerim, “en doğru haberleri veren”, “içinde hiçbir şüphe bulunmayan” kitaptır. Çünkü o, Allah’ın kelamıdır. Ezelden ebede kadar her şey Cenab-ı Allah’ın nazar-ı şuhudundadır.

Kur’an-ı Kerim’de, Yahudiler hakkında da pek çok ayet vardır. Peygamber Efendimizin de (asm), Allah’ın bildirmesiyle bize aktardığı hadiseler vardır. Bu yazımızda, yaşadığımız, şahit olduğumuz zulümlere, soykırıma, işgale ve savaşlara, Âdetullah ve gaybî haberler ışığında bakmak istedik.

 

ZULÜM DEVAM ETMEZ

Dünya bir imtihan meydanı. Sınavda insanların iradeleri ellerinden alınmaz, imtihan boyunca herkes bir derece serbesttir. Bu da hayır ve şerrin, iyilik ve kötülüğün, iman ve küfrün bir arada bulunmasını gerektirir; ta ki herkes kendi sınavını versin ve sorumlu olsun.

Dünyada imanla küfrün mücadelesi var. Teklif ve imtihandan dolayı küfür devam eder; ama zulüm devam etmez. Çünkü zulüm fıtrata muhalefettir.

Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Fıtrat yalan söylemez.” Bu bir kanundur. İnsanın da fıtratı (yaratılıştan verilen özellikleri) yalan söylemez. Bu kanunun her şeye şümulü var. Mesela bir ördek yavrusu yumurtayı kırdı, hemen su arıyor. Çünkü fıtrat yalan söylemez. Yok olan şey aranmaz; aranıyorsa o vardır. Ördek yavrusu suyu arıyor. Sonra suyu görünce usta bir yüzücü gibi, hiç yabancılık çekmeden suya giriyor; saatlerce yüzüyor yorulmuyor; çünkü bu yaptığı fıtrî (yaratılıştan verilen özelliklerine uygun) bir hal. Ama insan güçlü bir sporcu da olsa, yüzücü dahi olsa biraz yüzdükten sonra kolları yorulur. Bak fıtratın şehadeti budur; fıtrata ihanet, fıtrata zıt hareket etmek ise başarısızlıkla, yıkılışla sonuçlanır.

Mesela komünizm niye yıkıldı? Komünizmin yıkılmasının sebebi fıtrata zıt olması, fıtrata muhalefet etmesidir. Nedir bunlar? Mesela, insanın hayatında mülkiyet esastır; mülkiyet hakkını yok sayamazsın. İnsan fıtratı tahakkümü, zulmü, baskıyı kabul etmez. İnsan ifade özgürlüğü ister; insanî değerlerin korunmasını ister, bir millet ve toplum bunlarla yaşar; çünkü fıtrî olan budur. Ama fıtrata muhalefet edersen o düzen devam etmez, yıkılır.

Tüm başarılarda fıtrata uygun hareket etmek, tüm başarısızlıklarda fıtrata zıt hareket etmek vardır. Akıntıya karşı veya uygun hareket etmenin sonuçları gibi…

Bediüzzaman Hazretleri bu hakikate dayanarak, komünizm yıkılmadan çok önce, SSCB’nin yıkılacağını haber vermişti.

Fıtrata aykırı davranmanın başarısızlıkla sonlanacağına bir örnek daha verelim: Kaldır elini ve havada tut. Ne kadar tutabilirsin böyle. İnat sahibi bir insan 1-2 saat tutabilir belki… Bir gün, bir hafta tutabilir misin? Hayır, pes edersin sonunda. Çünkü bu hareket fıtrî değildir. Ama elini normal halinde bırakan zorluk çekmez; çünkü bu fıtrîdir. Demek fıtrî olmayan şeyi, fıtrat reddediyor. Yani fıtrata muhalefetin cezası peşindir. Bu da bir âdetullah kanunudur.

Komünizm sistemi 1917’de Rusya’da kuruldu. Peki ne zaman yıkıldı? 1991-92.

Bir kural daha vardır: Zulüm üzerine kurulmuş devletlerin, ideolojilerin, fıtratın zıttına hareket eden sistemlerin ömrü, beşerin ömrü kadardır. 1917 ila 1991 arası, 74 sene. Komünizm 74 sene sonra yıkıldı. Rahmetli Haluk Nurbaki, böyle zalim, fıtrata zıt sistemlerin ömrü için 80 senedir demişti…

Bu cârî kurallar açısından İsrail’e bakalım. Ne zaman kuruldu? 1948.

Şimdi 1948’in üzerine temkin payı ile birlikte 75-80 sene koyduğumuzda 2023-2028 gibi bir tarih çıkıyor. İnşaallah tez zamanda yıkılıp yok olsunlar. Amin.

Demekki vakitleri gelmiş. Fıtrî olmayan şeyi fıtrat kabul etmez. Komünizm 74 sene yaşadı. Bu zalimlerin de ömrü bitti inşaallah. 75-76 seneye gider mi, gitmez mi Allah bilir. İnşaallah artık sonları geldi ve yıkılacaklar. Dünya da bu musibetten kurtulacak… Bizim de bu yolda elimizden ne geliyorsa yapmamız lazım, bunu unutmayalım.

Şimdi de Siyonist Yahudilerin, fıtratı bozmak için ve fıtrata zıt olarak kullandıkları bazı silahları görelim:

SİYONİST YAHUDİLERİN SİLAHI: KADIN

Bütün dünyada kadın fitnesinin altında Yahudi parmağı vardır. Sinemadan tutun, her türlü menfi akımları hazırlayan, büyüten, finanse eden ve insanlığın fıtratını bozmaya çalışan en habis şeytani kavim Siyonist Yahudilerdir.

Siyonizm kadını bir silah olarak kullanır. Bu ahir zamanda da beşeri en fazla yoldan çıkartan fitne, kadın fitnesidir… Sinema, medya, sosyal medya, reklamlar vb… Evet onlar fıtratı bozmak için kadını alet olarak kullandılar, kullanıyorlar ve kullanacaklar. Siyonist Yahudilerin fesadının, yaptıkları bozgunculuğun bir cephesi budur.

Bir âyet-i kerime ve Bediüzzaman Hazretlerinin yorumunu aktaralım:

Kızlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı kesiyorlardı.” (Bakara Sûresi, 2:49) “Benî İsrail’in, oğullarının kesilip kadın ve kızlarını hayatta bırakmak, bir Firavun zamanında yapılan bir hadise ünvanıyla, Yahudi milletinin ekser memleketlerde her asırda maruz olduğu müteaddit katliamları, kadın ve kızlarının hayat-ı beşeriye-i sefihânede oynadıkları rolü ifade eder.” (25. Söz, Dördüncü Işık, s. 539)

 

SİYONİST YAHUDİLERİN DİĞER SİLAHI: FAİZ

Yahudilere müteveccih şu iki hükm-ü Kur’ânî, o milletin hayat-ı içtimaiye-i insaniyede dolap hilesiyle çevirdikleri şu iki müthiş düstur-u umumîyi tazammun eder ki, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi sarsan ve sa’y-u ameli (emeği), sermaye ile mübareze ettirip fukarayı zenginlerle çarpıştıran muzaaf ribâ (kat kat faiz) yapıp bankaları tesise sebebiyet veren ve hile ve hud’a ile cem-i mal eden (mal toplayan) o millet olduğu gibi; mahrum kaldıkları ve daima zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve galiplerden intikamlarını almak için, her çeşit fesat komitelerine karışan ve her nevi ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifade ediyor. (25. Söz, Beşinci Işık, s. 540)

Şimdi bütün dünyada faiz lobisi etkili. Bu sistemi düzenleyen, koruyan ve bütün dünyayı finansal manada avucunun içine alan yine Siyonist Yahudilerdir.

Bu önemli bir konudur. Çünkü faiz pek çok konuda etkilidir. Hükümetleri deviren, devletleri yıkan, ihtilal çıkartan, ekonomilerdeki bütün dengeleri bozan faizdir. Bu yıkımların sebepleri içinde en birincisi faizdir; dolayısıyla faiz lobileridir.

İşte faiz lobisi, bütün dünyadaki olumsuz etkileriyle, insanlığa nice hüsranlar yaşatmaktadır. Siyonist Yahudilerin fesadının, bozgunculuğunun diğer bir kolu da budur…

 

ĞARKAD (ÇALI) TİPİ ÖRGÜTLERİ

Peygamberimiz (asm) bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki: “Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (galip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudidir, hemen gel de öldür onu!’ diye haber verecektir. Sadece Ğarkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” (Müslim, Fiten, 82)

Bu hadis müteşabihtir. Yani, Peygamberimiz, istikbale dair bazı hadiseleri mecazi ifade ile, sembolik anlatım ile ifade etmiş. Çünkü imtihan dünyasındayız; cevaplar apaçık verilirse, herkes iman etmek zorunda kalır. Bu ise imtihan sırrına zıttır. Özellikle ahirzaman hadiselerine ve şahıslarına dair hadisler bu sebeple müteşabihtir. Mehdi, deccal, yecüc mecüc; bunlara dair hadisler hep sembolik anlatımla ifade edilmiştir. Olayları ve kişileri, o hadislerin metinlerindekinin aynısıyla beklemek, en azından saflıktır, o kişinin dini de dünyayı da anlamadığını gösterir. Yukarıdaki hadiste geçen, “…taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu; şu arkamdaki Yahudidir, hemen gel de öldür onu!’ diye haber verecektir. Sadece Ğarkad ağacı müstesna…” Bu Peygamberimizin verdiği haberdir. O günler gelecek mi, gelecek. Fakat imtihan sırrına uygun olarak perdeli gerçekleşecek. Yaşanan olayların içinde hangileri bu ve benzeri hadislerin anlattığı olaylardır ve kişilerdir; bunları ilim sahipleri tahmin eder veya anlayabilirler. İnsanlar da onlardan öğrenirler. (Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’da böyle müteşabih hadislerin nasıl anlaşılması gerektiğini açıklamış ve bazı hadislerin yorumlarını yapmıştır.)

Bugün İsrail’de en çok dikilen ağaç, ğarkad ağacıdır. Ğarkad, “çalı” demek.

Çalı” kelimesinin anlamına baktığımızda ise şöyledir: “Dalları, dibinden çatallanan, çok çatallı, çok dallı ve sapları odunsu bitki, ağaççık.”

Acaba Peygamber Efendimiz (asm), bu Siyonist Yahudilerin kurdukları; tek merkezden çatallanıp yayılan bir yapıda olan, gizli-açık pek çok örgütlerine mi işaret ediyor?.. Bu örgütlerin arkasına saklanarak işler çevireceklerine mi işaret ediyor?

Bilindiği gibi bunlar toplum yararına işler yapılıyor görüntüsü altında, gizli derin yapılarına ve onların amaçlarına hizmet ediyorlar. Bu örgütler, tam da arkasına saklanılmaya müsait maskeler kullanıyorlar: “Toplum yararına işler(!) yapıyorlar.” Ğarkad örgütleri… Bu hadisi şerif; meşru, masum maskeler olarak kullandıkları örgütlerinin arkasına saklanacaklarına ve böyle iş çevireceklerine mi işaret ediyor acaba?..

 

KUR’AN AYETLERİ BUNLARI NASIL TARİF EDİYOR?

Şimdi konuyla ilgili ayetlerin meallerini okuyalım:

Sen onları, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun.” (Bakara Sûresi, 2:96) Cenab-ı Hak Peygamberimize böyle buyuruyor. Kur’an, dünya hırsı itibariyle bütün beşer âlemi içinde dünyaya en fazla tapan, hırs sahibi milletin bunlar olduğunu ifade ediyor. Bu hırs ise her şeyi yaptırır ve onlar da yapıyorlar…

Onların çoğunun günaha, zulme ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün. Ne kötü bir şeydir o yaptıkları!” (Mâide Sûresi, 5:62)

Günahta, zulüm ve haramda en öndeler. Ve kurdukları her türlü organizasyonlarla insanlığı da haramlara ve isyana sevkederler…

Kur’an ne kadar açık ifade ediyor: “Onlar yeryüzünde hep bozgunculuğa koşarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide Sûresi, 5:64)

İnkârları yüzünden Allah onları lânete uğrattı da, o yüzden pek azı iman eder.” (Bakara Suresi, 2/88) Bu nassın hükmüyle lanetlenmiş bir kavimdir onlar. Allah’ın laneti bir kavmin üzerine olursa o kavim iflah olur mu?..

Onları, sözlerinden dönmeleri yüzünden lânetledik ve kalplerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden saptırırlar; kendilerine verilen öğütten paylarını da unutmuşlardır. Pek azı müstesna, onlardan hep hainlik görürsün. Yine de sen onları bağışla ve aldırış etme. Muhakkak ki Allah iyilik yapanları sever.”

Yahudiler, Allah’a iftira ettiler: “Yahudiler “Allah’ın eli bağlanmış!” dediler. Asıl kendi elleri bağlanmıştır ve söyledikleri yüzünden lânetlenmişlerdir…” (Maide Suresi, 5/64) Allah (cc), onların elinden aldı diye, haşa Allah’ı cimrilikle itham ettiler.

“…(insanlar için) dünya yüzünü bu kadar müzeyyen masnûâtıyla (ziynetli eserleriyle) süslendirmek, ay ile güneşi lâmba yapmak, yeryüzünü bir sofra-i nimet ederek mat’ûmâtın (yiyeceklerin) en güzel çeşitleriyle doldurmak, meyveli ağaçları birer kap yapmak, her mevsimde birçok defalar tecdîd etmek (yenilemek), hadsiz bir cûd ve sehâveti (cömertliği) gösterir.” (Bediüzzaman, 10. Söz)

Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu.” (Bakara Sûresi, 2:61) Zillet ve meskenet… Allah’ın gazabına uğramış bir kavimdir bunlar. Cezalarını çoktan bulmuşlar ama farkında değiller…

 

İKİ BÜYÜK FESAT YAPACAKLAR

İsrailoğullarına da kitapta şunu bildirdik ki, siz yeryüzünde iki defa bozgun çıkaracak ve büyük bir taşkınlıkla azacaksınız.” (İsrâ Sûresi, 17:4) (İsrailoğulları’nın tarihte pek çok kez azgınlık ve fesatlık yaptıkları bilinmektedir. Bu durumda “iki kez” kelimesi, onların iki ayrı ve uzun dönemdeki baskıcı ve bozguncu iktidarlarını ifade ediyor diye anlaşılabilir—en doğrusunu Allah bilir. Kur’an’da bu fesatlar hakkında ayrıntı verilmez.)

Ayetin devamı: “Bunlardan birincisinin vadesi dolduğunda, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı saldık da onlar evlerinizin aralarına kadar girdiler. Bu, yerine getirilecek bir vaad idi.” (İsrâ Sûresi, 17:5)

Peki ikinci fesat nedir?

Kur’an, bunun istikbalde yapacakları bir fesat olduğunu ifade ediyor. Doğrusunu Allah bilir; bu ikinci fesat şöyle de anlaşılabilir: 1800’lerin sonlarından itibaren; tüm Yahudileri Filistin’de toplama niyetine girip, bu amaca yönelik, dünya çapında pek çok fesatları, katliamları hayata geçirmeleri; İsrail terör devletini kurmaları; İsrail terör devletinin kurulmasından bugüne gelene kadar yaptıkları sayısız katliam, zulüm, işkence ve yıkım… Tüm bu kanlı süreci Siyonist Yahudiler’in yapmış olduğu “ikinci büyük fesat” olarak da anlayabiliriz. Allahu a’lem (hakikatini Allah bilir).

Ayettin devamında Allah (cc) şu hükmü veriyor: “İyi davranırsanız, kendiniz için iyi davranmış olursunuz. Kötü davranırsanız yine kendiniz içindir. Sonuncusunun (ikinci fesadın) zamanı gelince, sizi kedere boğacaklar ve ilk defa girdikleri gibi mescide girecekler. Ele geçirdiklerini (iktidarınızı, devletinizi, kurumlarınızı) yerle bir edecekler.” (İsrâ Sûresi, 17:7)

Ümit ediyoruz ki, bu ayetin manasına inşaallah Mehmetçiğimiz mâsadak olsun; Müslümanların zaferine, birlik ve dirliğine askerimiz vesile olsun…

 

ALLAH (CC), ŞERDEN HAYIRLAR DA YARATIR

Tüm dünyada akl-ı selim sahibi, tarafsız ve adaletli olanlar, tüm yaşananları görüyorlar. Bu dehşeti hadiseler, aynı zamanda pek çok insanın da hidayetine vesile olacak inşaallah. Görüyoruz ki, pek çok insan İslamiyet’i merak ediyor, araştırıyor; Kuran’ı okuyorlar. Araştırıp yakından tanıdıkça, şimdiye dek İslamiyet ve Kur’an hakkında ne kadar yanlış bilgilere sahip olduklarını fark ederek Müslüman oluyor veya o süreci yaşamaya başlıyor.

Erzurumlu İbrahim Hakkı, hakkı söylemiş: “Hak şerleri hayr eyler/Zannetme ki gayr eyler/Arif onu seyr eyler/Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler.”

 

İNSANLIĞIN KURTULUŞU İSLAMİYET’TE

Bugün beşer âleminin kurtuluşunun tek reçetesi var: “İslamiyet.”

İdeoloji, refah, madde, her şey faydasız… Ancak İslamiyet.

Sadece savaş hukuku konusunda bir örnek verelim: Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam, İslamiyet’le savaş hukukunun da standartlarını beyan etti. Peygamberimiz buyuruyor ki: Savaşa girdiğin zaman çocukları öldüremezsin. Bunlar ise bebek katilleri…

Münzevileri öldüremezsin. Adam havrada veya kilisede inziva içerisinde ibadetle meşgul; onu da öldüremezsin.

İhtiyarları öldüremezsin, sivil halkı öldüremezsin. Mabetleri yıkamazsın, ağaçları kesemezsin, hayvanları öldüremezsin, eman dileyen, teslim olanları vuramazsın.

İslamiyet’in 1400 sene önce getirdiği ölçüler bunlar.

İşte bütün dünya böyle bir adalete muhtaç mı muhtaç… Bunu ikiyüzlü, bencil, sömürgeci batı verebilir mi? Hayır.

Yani dünyaya adaleti, insaniyeti, hakperestliği, ahlak ve itidalin güzelliğini de İslamiyet verebilir. Tarihte göstermiş elhamdülillah; Müslümanlar inşaallah yine yaşayacaklar ve yaşatacaklar…

Bediüzzaman Hazretleri manevi bir hadiseyi anlatıyor; bunu, Prof. Dr. Şener Dilek’in açıklamasıyla özet olarak aktaralım: Bir cuma gecesi mana âlemine girdim. Her asrın manevi mebuslarından müteşekkil bir heyet-i azime beni çağırdı. Bana dediler ki: “Ey felâket ve helâket asrının adamı, senin de bir reyin var.” Kapıda durdum hicap ettim. İçeriye girmedim, sorun dedim. Onlar sordu, ben cevap verdim. Sonra o cemaat-i uzmâ, o meclis (her devletin bir meclisi olduğu gibi, en büyük devlet Devlet-i Muhammed’dir) devlet-i Muhammed’in meclisinden çıkan hüküm cümlesi şudur: “İstikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslam’ın sadası olacaktır.”

İnşallah bu manayı göreceğiz. İzzet-i diniyenin şerefini, İslamiyet’in adaletini, hak ve hakikatin güzelliğini, marifetullahtaki güzelliği, Allah’ı bilme zevki, taat zevki, salâhat zevki; bunları yaşayacağız ve bütün dünyaya da Allah’ın izniyle öğreteceğiz. “Küllü âtin karib” her gelecek olan yakındır. Bunu da rahmet-i ilahiden ümit ediyoruz. Cenab-ı Hak bize kolaylıklarla lütfeylesin. Âlemi İslam’a da intibah ve iman şuurunu ikram ve ihsan eylesin, ittihad-ı İslam’ı da en kısa zamanda tahakkuk ettirsin. Amin.

 

İSRAİL’İN İKİNCİ HEZİMETİ

Prof. Dr. Niyazi Beki hocamızın konuyla ilgili tespitleri şöyledir:

İlgili ayetlerin mealleri:

İsrailoğullarına kitapta şöyle bildirdik ki: ‘Şüphesiz siz yeryüzünde iki kere bozgunculuk çıkaracak ve gerçekten büyük bir taşkınlık göstereceksiniz. Bu iki fesattan ilkinin zamanı gelince üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında dolaşıp köşe bucak her tarafı aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir vaad idi.’

 ‘Bir zaman sonra onlara karşı size tekrar üstünlük verdik, servet ve oğullarla gücünüzü artırdık; adamlarınızın sayısını daha da çoğalttık.’

 ‘Eğer iyilik ederseniz kendiniz için iyilik etmiş olursunuz; kötülük ederseniz yine kendinize edersiniz’ diye de tembihte bulunduk. Nihayet ikinci cezalandırma vakti gelince, düşmanlarınız onurunuzu çiğnesinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yakıp yıksınlar istedik.” (İsra, 17/4-7)

Söz konusu ayetlerin ifadesinden şu işaretleri anlamak mümkündür:

1) İsrailoğullarının fitne-fesatları eskiden beri bilinen tarihi bir gerçektir. Fakat bu ayetlerde işaret edilen iki fitne-fesat olayı, daha önce benzeri olmamış bir vahşet göstergesi olduğuna dikkat çekilmiştir. Kur’an’da yer alan “şüphesiz siz yeryüzünde iki kere bozgunculuk çıkaracak ve gerçekten büyük bir taşkınlık göstereceksiniz” mealindeki ayetin ifadesinde İsrailoğullarının, özellikle iki defa görülmemiş bir vahşete imza atacaklarına bir ilan yapılmış ve ahir zamanda hedeflerine koyacakları Müslümanların çok dikkatli ve hazırlıklı olmalarının gereğine işaret edilmiştir.

2) “Bu iki fesattan ilkinin zamanı gelince üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik” mealindeki Kur’an’ın ifadesinden anlaşılıyor ki, İsrailoğulları gereken maddi gücü elde ettikten sonra, hedeflerine koydukları bir topluluğu tarumar etmişlerdir. Bu üstünlükleri maddi kuvvetten kaynaklandığı için, her şeyi adalet ve hikmetle yapan Allah, o mağlup düşen milletin galip gelmesini sağlayacak bir maddi gücü onların da eline verdi. Tabii ki, bu kuvvete sahip olmak için gökten kendilerine maddi kuvvetin alet ve edevatı yağdırılmamıştır; bilakis, hikmetin ön gördüğü şekilde çalışıp çabalamışlar, o günkü eğitim, teknik ve teknolojiyi zaman içerisinde öğrenmek suretiyle o kuvveti elde etmişlerdir.

3) Kur’an’ın “ikinci cezalandırma vakti gelince, düşmanlarınız onurunuzu çiğnesinler… istedik” mealindeki ifadesi, bu ikinci fitne-fesadın sahneleyeceği vahşetin istikbalde/gelecekte olacağına işarettir.

Her şeyden önce İsrailoğullarının düşman kabul ettiği karşı tarafın her türlü, onurunu, haysiyetini, namusunu ayaklar altına almakta ve maddi kaynaklarını yakıp yıkmakta çok acımasız olduklarına ve insanlık erdemlerinden mahrum olan çapulcu bir topluluk olduklarına dikkat çekilmiştir. Bununla beraber, ilk defa yaptıkları vahşetin boyutu gayretullaha dokunup onları düşmanlarının eliyle hezimete uğrattığı gibi, bu ikinci vahşetin de belki daha fazla gayretullaha dokunduğu için onları daha rezil, daha perişan, daha sefil bir durumda hezimete uğratacağına işaret edilmiştir.

4) İlginçtir her iki hezimetlerinde de “mescit/Mescid-i Aksa” nazara verilmiştir. “Düşmanlarınız onurunuzu çiğnesinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler” mealindeki ayetin ifadesinde bu hususun altı çizilmiştir. Burada her iki hezimetlerinde de Mescid-i Aksa’nın aynı konuma düşmesi gerekmez. Çünkü ayette doğrudan Mescid-i Aksa’nın çiğnenmesinden söz edilmemiştir. İlk defa oranın da yıkılması sözkonusu olsa da, ikinci defaki hezimetlerinde Müslümanlar devrede oldukları için elbette mescidin yıkımı söz konusu olmaz. Yalnız savaş esnasında Siyonist Yahudilerin oraya zarar vermeleri muhtemeldir.

Geçmişte İsrailoğullarının çıkardığı fitne-fesat ve tattıkları hezimet olayı vuku bulmuş tarihi bir gerçek olduğundan belirlenmesi kolaydır. Fakat ayetten, gelecekte de aynı minval üzere hem fitne-fesadın, hem hezimetin olacağının da ipuçlarını görmekteyiz:

a) Ayette geleceğe yönelik işaretleri barındırdığını gösteren ipuçları vardır. Mesela; 5. âyette geçmekte olan “İzâ” Arapçada zarf edatı olarak kullanılan bir kelimedir ve olayın gelecekte gerçekleşeceğine delâlet eder. Nitekim, Nasr Suresindeki ‘İzâ’ da aynı anlamda kullanılmıştır.

b) Aynı şekilde 4. âyette yer almakta olan “le tufsidunne” “ve-le ta’lunne” fiilleri gelecek zamana ait kiplerdir. Bu fiillerin başında bulunan “lam/le” de Arap gramerinde, başında bulunduğu gelecek zaman kipini pekiştirmek için kullanılır.

Öyleyse, ayette yer alan ve geleceğe ait olan bu kelimelerin varlığı, Siyonist Yahudilerin çıkaracakları fesadın daha gelmemiş olup, ayetlerin nüzulünden sonra gelecek bir zamanda gerçekleşeceğini düşünmek ve özellikle Kur’an’ın verdiği bu gibi haberleri, “tarihin tekerrür prensibi” çerçevesinde değerlendirmek isabetli bir yaklaşımdır.

c) Buna göre, her iki olay da Filistin’de gerçekleşmiş oluyor. İlk fesat ve bozgunculuk sonucunda maruz kaldıkları felaket, M.Ö. 598’de Babil kralı Buhtu’n-Nasr’ın Kudüs’ü ve Beytü’l-Makdis’i yerle bir etmesiyle gerçekleşmiştir. Buhtu’n-Nasr, İsrailoğullarını Filistin’den çıkarıp çeşitli ülkelere sürmüştür.

- İkinci hezimetleri ise, inşallah yakındır. Çünkü ayette gelecek felaketten önce yapacakları bozgunculuğun bütün unsurları, ifade edildiği gibi gerçekleşmiştir: Şöyle ki:

Siyonist Yahudiler, Batının süper güçlerinin desteği ile sun’î bir devleti 1948’de Filistin topraklarını işgal ederek, o topraklar üzerinde kurdular. Üç milyon kadar Filistinli Müslüman’ı yurtlarından kovup, 60-70 yıldan beri İslam dünyasını ateşe verdiler. Bu açıdan bakıldığında bu ayet, mazlum Müslümanların haklarını alıp vatanlarına kavuşacaklarına bir işaret sayılabilir.

d) Hamas’ın 70 yıldan beri İsrail tarafından işgal edilen ve türlü türlü işkencelere tabi tutulan Filistin halkı adına “7 Ekim’de” herkesi şaşırtan başarılı bir eylem başlatmaları kader açısından da manidar tevafuklara işaret etmektedir.

Çünkü, Mescid-i Aksa’nın kaderin tayin ettiği tevafuklar sistemindeki kodu “17” sayısıyla simgelenmiştir. Mesela:

-Mescid-i Aksa’nın bulunduğu “Beytu’l-Makdis” kelimesinin ebced değeri: 646=38x17’dir.

-Mescid-i Aksa, Kur’an’da tekrar edilen (mescid-i dırar sayılmaz) Mescid kelimelerinin 17.sidir.

-Mescid-i Aksa’nın bulunduğu İsra suresinin tertip numarası: 17’dir.

-Mescid-i Aksa’yı inşa ettiği sırada Hz. Süleyman’ın yaşı: 17’dir.

-Hz. Süleyman isminin Kur’an’daki tekrar sayısı: 17’dir.

-İlk defa Hz. Ömer döneminde fethedilen Mescid-i Aksa’nın fetih tarihi Hicrî 17’dir.

-İngilizler tarafından Kudüs ve tabii ki Mescid-i Aksa işgal edildiği tarih de 9-11 Aralık 1917’dir.

-Bu işgal ile Kudüs/Mescid-i Aksa, İslam’ın himayesini kaybetmiş oldu. Yaklaşık 731=43x17 yıllık İslam’ın himayesinden çıkıp İngilizlerin mandasına teslim oldu.

-İlginçtir, savaşa sahne olan “Gazze/Gazzet” kelimesinin başına-onun dünyaya yayılmış şöhretine işaret etsin diye bir el takısı getirilirse bu takdirde “el-Gazze/el-Gazzet” (الغزّة kelimesinin ebced değeri: 1445=85x17’dir.)

-Bu yılın Hicrî tarihi de: 1445=85x17’dir.

-Bu yılın Miladî tarihi ise: 2023=7x17x17’dir.

-Hem 7 Ekim tarihi hem de bu yılın 17 ile tevafuk etmesi artık Mescid-i Aksa’nın yeninden fethi-inşaallah-mukadder ve mübeşşer olduğuna bir fâl-i hayırdır.