TR EN

Dil Seçin

Ara

Bekârlık Sultanlık Mı?

Bekârlık Sultanlık Mı?

“Bekârlık sultanlıktır” ifadesine mizahi bir karşı söz geliştirilmiştir. “Bekârlık sultanlık ise, sultanın çamaşır yıkadığı hiç görülmüş müdür?”

 

“Bekârlık sultanlıktır” düşüncesinin altında

evlilik korkuları mı yatıyor?

Evlilik korkusunun kaynakları nelerdir?

Eş seçiminde sağlıklı tanışma yöntemleri...

Evlilik öncesinde flört şart mı?

 

“Bekârlık sultanlıktır” ifadesine mizahi bir karşı söz geliştirilmiştir. “Bekârlık sultanlık ise, sultanın çamaşır yıkadığı hiç görülmüş müdür?”

Evlilik ile insanın bireysel hayatında, haliyle bazı kısıtlamalar olmaktadır. Unutmayalım ki hayatta birçok şeyin artısı ve eksisi vardır. Hiçbir şey dört dörtlük değildir. Önemli olan hayata pozitif bakabilmektir. Bardağın dolu olan tarafını görebilmektir.

Evliliğe de bu açıdan bakmak gerekmektedir.

Maalesef bazı insanlar “Bardağın yüzde 90 dolu olmasına rağmen neden yüzde 10’u boştur?” der. Âdeta her şeyde bir kusur ararlar. Bu açıyla konuları ele alan, evliliğe bu bakış acısıyla yaklaşan bir kişi, evlilikte aradığını bulamaz ve mutlu olamaz.

“Bekarlık sultanlıktır” ifadesi, eğer mizahi yönden bir eğlence ve espri argümanı olarak kullanılıyorsa güzeldir. Fakat bu, esprinin ötesinde bir düşünce haline gelmişse evliliğin birçok kazanımını kaçırmaya sebep olur. Bu düşünce tarzı, evliliğin birçok pozitif yönünü yok saymak suretiyle, kendimize kötülük yapmamıza neden olur.

İnsanın psikolojik tabiatına en uygun hayat tarzı, evliliktir. Çünkü insan, fıtratı itibariyle tek başına mutlu olamıyor. Bununla birlikte iki farklı insanın bir arada yaşamasının da zor tarafları vardır. Lakin kazan-kazan yöntemi ile evlilik hayatını müspetleştirebilirsek, evlilik hayatı cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüşebilir.

 

EVLİLİK KORKUSU

 

Bekârlığın tercih ediliyor görünmesinde, evlilik korkusunun önemli bir payı vardır. Her korkunun arkasında ise korkuyu körükleyen, uyandıran nedenler vardır. Korkuyu körükleyen sebepler bulunursa korkunun negatif etkilerinden kurtulabilinir.

Evlilikteki korkulardan birkaçını saymak gerekirse; geçim korkusu, “Mutlu olamayacağım, sevilmeyeceğim” korkusu başta gelir. Kişinin evlilikle ilgili korkuları, evliliğe bakış açısıyla da ilgili bir konudur. Öncelikle geçim korkusunu bir parametre olarak ele alıp konuyu anlamaya çalışalım.

Diyelim ki kişide evlilikle ilgili geçim korkusu var. “Evlenirsem ailemi geçindirebilir miyim?” telaşı var. Böyle bir durumda, kişi evleneceği kişinin beklentilerine bakmalıdır. Şayet evleneceği kişinin beklentileri çok yüksekse örneğin Paris’ten parfüm getirten biri ise, kişinin bu korkusu haklı bir korkudur. Ekonomik gücü çok iyi olmayan birisinin böyle bir evlilik sonucu geçim problemi yaşayacağı açık bir gerçektir. El bebek, gül bebek büyümüş, hayatın hiçbir zorluğunu görmemiş, adeta saraylarda yaşamış bir insanla evleniyorsanız haklı olarak o kişinin beklenti ve ihtiyaçlarını düşünmek zorundasınız. Dolayısıyla evlilik öncesi kişilerin kendi ekonomik durumlarını net olarak aktarmaları ve dürüst olmaları çok önemlidir. Kiminle evlendiğimizi bilmemiz, evliliğe olumlu başlamanın ilk adımıdır.

Ancak şunu da belirtmeliyim ki, evliliklerde maddi kaygılardan ziyade sevgi ön planda ise sevgi devam ettiği sürece ekonomik problemler, beklentiler ikinci planda kalır ve evli bireylerin mutluluğuna engel teşkil etmez.

Genellikle klinik çalışmalarımızda çokça rastladığımız evlilik korkuları şunlardır:

Ailede anne ve baba arasında büyük sorunlar yaşanmışsa, hele hele aile çevresinde boşanmalar çok sıksa bu durum bireylerde “Ben de evlenirsem aynı şeyleri yaşarım” şeklinde bir korkuya neden olmaktadır. Bu düşünce bir bakıma haklı bir kaygının neticesinde ortaya çıkmaktadır.

Bazı evliliklerde özellikle kız çocukları ekonomik özgürlüklerini elde etmedikleri için mutlu olmadıkları halde, mecburen eşlerinin her haline katlanmak zorunda kalıyorlar. Böyle bir aile içinde yetişen çocuklarda bu durum haliyle evlilik korkusuna neden olmaktadır. Şu anda Anadolu’da ailelerin kız çocuklarını okutmalarının en büyük sebebi, meslek sahibi olmayı boşanmaya karşı bir sigorta olarak görmeleridir. “Yüksek okula, üniversiteye gider ve ileride mesleği olursa eşiyle iyi geçinemez ve boşanırsa, bari elinde bir mesleği, sanatı olsun, kendi ayakları üzerinde durabilsin” şeklinde bir düşünce nedeniyle kız çocukları okutulmaktadır.

Yine aile içindeki sıkıntılar nedeniyle babasının yanlış tutumunu gören bir kız, “Babam gibi bir eşim olacaksa hiç olmasın” şeklinde bir fikir edinebilir. İşte böylesi bir fikrin evlilik korkusunu tetikleyen sebeplerden biri olduğu unutulmamalıdır

Bir çocuk, evlilikle ilgili korku ve kaygılar yaşıyorsa bunun anne ve babayı ilgilendiren bir yönünün olduğu bilinmelidir. Bu durum aynı zamanda anne ve babanın çocuklarına iyi bir evlilik modeli oluşturamadıklarının açık göstergesidir.

 

EŞ SEÇİMİNDE SAĞLIKLI TANIŞMA YÖNTEMLERİ

 

Evliliğin başlangıcı olarak eş seçiminde önemli olan, iki tarafın birbirlerini tanımaları ve anlamalarıdır. Özellikle evlilikte duygusal uyum çok önemlidir. Yani taraflar birbirlerine ısınabilmişse, karşılıklı sıcaklık söz konusu ise evliliğe adım atmalarında önemli bir engel aşılmış demektir. Yoksa bazılarının dediği gibi mutlu evlilik için aşk, ön şartlardan değildir.

Aşk, evlilikte sebep olmanın ötesinde, sonuçtur. Aşk, iyi ilişkinin sonucunda ortaya çıkarsa devamlı olur. Bu nedenle yıllarca aşık olarak yaşamış, birbirine hayatlarını verecek kadar değer vermiş bazı kişiler, evlilik sonrası ani kararlarla bu aşkı bitirebilmektedir. Yine bu bağlamda. aşık olmadan birbirleriyle tanışıp iyi ilişki neticesinde birbirlerine aşık olmuş, birbirlerini sevmiş çok insan mevcuttur.

Bu nedenle iyi ilişki kuranlar, aslında iyi aşık da olurlar; iyi ilişki kuramayanlar, iletişim eksikliği olan bireyler, iyi aşık da olamazlar.

 

FLÖRT ŞART MI?

 

 Flört olarak adlandırılan olgu, modern yaşamın önümüze getirdiği yaklaşımlardandır. Flörtü bir zorunluluk olarak görmemek lazım. Zira flört dışında da insanlar çalışmış oldukları ortamlarda, arkadaş grupları içinde, okul gibi pek çok mekanda birbirlerini tanıyabilirler.

Yine her insan kendi kültür yapısı içinde karşı cinsi tanıyabilir. Kişinin düşünce yapısı, yaşantısı, kültürü ‘flört’ denilen olguyu kabul etmeyebilir. Çünkü flört psikolojik değil, kültürel bir olaydır. Bu açıdan evlilik öncesinde bir zorunluluk değildir. Hem bazen flört olgusu erkekler tarafından istismar edilebilmektedir. Kendi hazlarını sağladıktan sonra “Ben artık sana karşı bir şey hissetmiyorum, haz almıyorum, hoşlanmıyorum” diyebilmektedirler.

Flört türü ilişkilerde bu tip tuzaklar çok fazladır. Bu gibi ilişkilerde evliliğe yönelik ciddi bir sözleşme de olmadığı için en çok mağduriyet yaşayan kişiler maalesef kadınlardır. Bir zaman sonra bu gibi durumlara düşen kadınlar, kendilerinin sevilmeye layık olmadığı düşüncesiyle travma yaşarlar. Bu noktada hanımefendiler çok dikkatli olmalıdır.

Aslında bizim kültürümüzde nişan ismi ile adlandırılan, flörtün yerini dolduran, daha ciddi ve birçok açıdan güvenli diyebileceğimiz bir olgu var zaten. Nişanlılık adıyla yapılan ilişki türünde her iki taraf birbirinden ne beklediğini bilir. Birbirlerini tanıma gayreti içinde olmanın anlamını bilerek hareket eder. Hatta bu ilişkinin ciddiyetinden aileler de haberdar olduğu için evliliğe yönelik bir tanıma sürecinde her iki taraf sorumluluk duygusu içinde yol alır.

Şunu da belirtmeliyim ki nişanlılık sürecine girmek, kişilerin birbirleriyle mutlaka ve mutlaka evlenecekleri manasına gelmemelidir.

Nişanlı olmak, bireylerin daha ciddi ve adı konulmuş bir ortamda birbirlerini tanımaları demektir. Çiftler uyumlu olacaklarını, temeli sağlam olan bir yuva kurabileceklerini anlarlarsa evlenirler.

Flört türü ilişkilerde ise gönül eğlendirmeye yönelik adımlar daha çok olup özellikle kadınlar erkekler tarafından mağdur edilmektedir.

Bu nedenle kültürümüzde yeri olmayan flört türü ilişkilere toplumu özendirmeye çalışmak, bize Avrupai bir hayat tarzını sunma gayreti içine girmek çok tehlikeli ve sakıncalıdır. Bu tür ilişkilerin sonucunda intiharların çokça yaşandığı unutulmamalıdır.