TR EN

Dil Seçin

Ara

Mide Medeniyeti

Batı uygarlığı için çok şey söylendi bugüne kadar. Akıl medeniyeti dendi mesela. Bence bir ‘mide medeniyeti’dir. Çünkü akıl hiçbir zaman insan ruhunda en tepeye oturmaz. Oraya, ya ruh cilasıyla cilalanmış kalp oturur ya da nefsin heva ve heveslerine boyun eğmiş bir kalp. Akıl ise, tahta hangisi oturduysa, ona vezir olur. Kendisinden istenenler için ‘eylem planı’ hazırlamaktan başka, genel bir müşavirlik hizmeti görür.

Tahta, kalbi istila etmiş nefis oturduğunda, akıl midenin emrine girer. Çünkü mide, hazzın başıdır. Diğer hazlar, midede yakılan ateşin hararetiyle pişirilir. Midenin merkezî bir konum alması, nefsin bakışını kendi zatına çevirmesindendir. Nefsin marifetiyle zihin eneye dönünce, gaye-i hayal yok olur. İnsanın tüm derdi, amaçtan yoksun fizikî tertip üzerine yoğunlaşır. Mide yedikçe büyür, büyüdükçe yer. Modern kapitalizmde olduğu gibi, büyümek için büyümek, esas hedef haline gelir.

Oysa mide ve avanesi, insanı ayakta tutan ‘altyapı sistemi’dir. Rabbimiz, Rahman ismi gereği, her kuluna bu hizmeti götürür. İnsana düşen sadece az bir katığı ağzından içeri götürmektir. Onun dışında tüm sistem, insanın idare ve şuur alanının dışına çıkarılmıştır. Burada anlaşılan şu ki, insandan istenen, altyapıyla meşgul olması değil, kendisini terakki ve tekamül ettirecek üstyapıya çalışmasıdır. Bu da, başta kalbi cilalayan ruh olmak üzere, onun emrindeki akıl ve inisiyatifi elimizde olan göz ve el gibi organlarımızdır.

Batı medeniyeti, fabrika gibi çalışan mideye bakıp fabrikayı kurduğundan bu yana, tüm dünyaya fabrikalarına dolduracağı hammadde muamelesi yaptı. Bu hırsla ta İngiltere’den yola çıkıp, binlerce kilometre deniz yolu kat ederek, Hindistan’ı sömürdü. Amerika kıtasında kızıl soykırımlar gerçekleştirdi. Sadece insanlara zulmetmedi, yeryüzünü de fesada verdi. Çünkü nefsin gözü midede olunca, iştahı doyurmakta sınır tanımazdı.

Ramazan ve oruç ibadeti, işte bu Mide Medeniyeti’ni ortadan kaldırır. Mideyi aç bırakmakla ve bunu 30 gün sürdürmekle, insanın yeme ve iştah içgüdüsü üzerinde, iradeyi hâkim kılar. Hayvanlık alışkanlığına set çekip, melekliğe yönlendirir. Kalbin kapılarını, ruhtan gelen ilâhî esintilere açar. Ve yeni bir medeniyet kurulur: Kalp Medeniyeti!