TR EN

Dil Seçin

Ara

Psikososyal Boyutlarıyla Hac

Psikososyal Boyutlarıyla Hac

Kutsal zaman ve kutsal mekân inancı tarih boyunca hemen hemen bütün dinlerde ve inanç sistemlerinde var olmuştur.

 

Kutsal zaman ve kutsal mekân inancı tarih boyunca hemen hemen bütün dinlerde ve inanç sistemlerinde var olmuştur.

Kişinin dini ne olursa olsun insan tabiatı böyle yerlere ihtiyaç duymuş ve tarihin her döneminde insanlar kutsal kabul ettikleri beldelere yolculuk edegelmişlerdir. Bu çerçevede kutsal mekânları ziyaret etmenin insana pek çok kazanımlar sağlayacağı ifade edilmiştir.

İslam dininde kutsal zaman ve mekân telakkisi hac ibadeti bünyesine yerleştirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de geçen “haram aylar”, “beytü’l haram”, “beytül atik”, “Kabe”, “Bekke” (Mekke) “hurumâtullah” ve “şeâirullah” ifadeleri bu kutsiyet ve saygınlığı göstermektedir.

İslam’ın en temel şiarlarından biri olan hac, pek çok hikmeti içinde barındıran çok amaçlı ve çok yönlü bir ibadettir. İslamî literatüre göre hac, hususi bir zaman diliminde, hususi bir kısım yerleri, yine bir kısım hususi usullerle ziyaret etmeye denir ki; senenin belli günlerinde, hac niyetiyle ihrama girip Arafat’ta vakfede bulunmak ve Kabe’yi tavaf etmekten ibaret sayılmıştır.

İslam’daki hac ibadetinin şekil ve mana itibarıyla çok yönlü bir ibadet olması onun bütün yönleriyle birlikte anlatılmasını hayli zorlaştırmaktadır. Çünkü hac, mali ve bedeni bir ibadet olduğu gibi ferdi ve içtimai boyutları da olan bir ibadettir. Hatta bunların yanında hac ibadetinin siyasal, kültürel, ekonomik ve psikolojik yönlerinin olduğu da muhakkaktır.

Hac, Hz. Adem’e ve Hz. İbrahim’e uzanan tarihi boyutu itibarıyla bir taraftan maziye yapılmış ibretli bir yolculuk iken diğer taraftan da geleceğe yapılacak yolculuk için çizilecek hikmetli bir yol haritasıdır. Bu açıdan hac, çağların birleştirilmesi, geçmiş ve geleceğin aynı zaman diliminde yaşanması demektir.

Bir başka açıdan değerlendirildiğinde hac, Müslüman’ın içine doğru yaptığı çok engin ve derin bir yolculuktur ve öze dönüş ameliyesidir. Başka bir ifade ile hac, Kabe’ye gitmek değil, Kabe’den Allah’a giden yola sülûk etmek ve Hakk’a doğru kutsal bir yolculuk yapmaktır.

Hac ibadeti, gerek öncesinde, gerek hac esnasında ve gerekse hac sonrasında, Müslümanlara çok farklı kazanımlar sağlamaktadır.

 

YENİDEN DİRİLİŞİN PROVASI

 

Hacdan önceki süreçte en önemli kazanım, hacı adayının kendisini manevî olarak hacca hazırlamasıdır. Manevi hazırlık sürecinin ferdi ve sosyal olmak üzere iki yönü vardır.

Hazırlığın ferdi boyutunda kişi manevî hayatını gözden geçirmeye başlar. Buna bağlı olarak farz ve nafile ibadetlerde artışlar dikkat çeker. Daha önce işlenen bazı günahlar terk edilmeye başlanır ve diğer insanlara daha iyi davranılır. Böylece hacı adayı, daha kutsal beldelere gitmeden oranın atmosferine bürünmeye başlar.

Sosyal yönü itibarıyla bakıldığında hac öncesinde hacı adaylarını tatlı bir telaşın kapladığı görülür. Hacı adaylarının kutsal beldelere gitmelerinin öncesinde—her ne kadar belli bölgelere göre farklılık arz etse de—genellikle ortak belli başlı adetler yaşanmaktadır.

Bu aşamada hacca niyet eden kişiler aile, akraba, yakın ve uzak çevreyle daha yoğun ve duygu yüklü ilişkilere girerler. Bu ziyaretlerde konuşmanın ana yörüngesini hac oluşturur. Daha önce hac farizasını ifa edenler hacı adaylarına tavsiyelerde bulunarak birikimlerini ve tecrübelerini aktarırlar.

İslam’ın beş temel esasından biri olan hac ibadeti, ilk bakışta bireysel ve bölgesel bir nitelik arz ediyor gibi görülse de, yerine getiriliş tarzı ve etkileri bakımından tarihi, psikolojik sosyo-kültürel ve evrensel bir özellik taşımaktadır. Ancak hac ibadetinin fert ve Müslüman toplum açısından sağladığı pek çok kazanım kişiden kişiye, toplumdan topluma ve devirden devire farklılık arz edebilir. Biz bu bölümde hac ibadetinin temel ve ortak kazanımlarını kısa başlıklar altında zikretmeye çalışacağız.

 

TARİH ŞUURU KAZANMA

 

Hac ibadeti bir yönüyle maziye yolculuktur. Hacı bu yolculukta başta ilk babamız Âdem nebiye uğrar, sonra Allah’ın dostu Hz. İbrahim’e ve Hz. İsmail’e misafir olur.

Bir rivayete göre Hz. Âdem cennetten çıkartıldıktan sonra yeryüzüne indirilmesinden beri aradığı Hz. Havva’yı Arafat’ta bulmuştur. Hal böyle olunca Hz. Âdem ve Havva’dan türeyip gelen insan nesli için bu yer, apayrı bir önem arz etmektedir.

Yine Kur’an ve sünnetteki bilgilere göre Peygamberimiz’in atası olan Hz. İbrahim, eşini ve evladını beytü’l-atikin civarında bırakmıştır. Bir anne ve yavrusunun ot bitmeyen ve kervan geçmeyen ıssız bir bölgede yaşadıkları ve bu yaşananların ibret dolu sonuçları, ancak bu topraklarda hissedilebilir.

Daha sonra taşı toprağı asr-ı saadetten izler taşıyan Efendiler Efendisi’nin arkasında saf tutarak İslam dininin gelişim serüvenine şahitlik yapılır. Böylece tarihin içine girilmekte ve tarih, adeta en önemli kesitleriyle ibadet şuuru içerisinde yeniden yaşanmaktadır.

Hacca giden her bir Müslüman, ihrama girerken büründüğü elbiseyle, kabre girerken bürüneceği kefenin benzerliğinin şuurunda olarak, artık bir bakıma dünya dışı bir düzene ayak uydurduğunu anlamakta ve bunun etkilerini iliklerine kadar hissetmektedir. İçtimai mevkii ne olursa olsun bütün hacı adayları kefene benzeyen ihram içinde boyunlarını bükerek “lebbeyk” nidalarıyla bir yandan ahiretin provasını icra ederken diğer yandan ölüm hakikatini idrak ederler. Zira değişik statü ve ekonomik güce sahip Müslümanların eşit konumda ve aynı tip elbiseler içinde bir araya gelmesi ve topluca ibadetler yapması, bir bakıma ahirette Yaratıcı’nın huzurundaki diriliş ve toplanışı hatırlatır. Buradaki manzaralar adeta mahşerin bir provasıdır.

...

Diğer ibadetlerde olduğu gibi hac ibadeti de menasikiyle insan davranışlarını, onun kişiliğini ve eğilimlerini şekillendirmeye yönelik amaçlar taşımaktadır.

Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse hac, insanın saldırganlık eğilimlerini açlık, fizyolojik güdülerini, iradeli ve sabırlı olma yönlerini hedef alır. Hac ibadetini yerine getiren Müslüman’ın, saldırganlık güdüleri ıslah olur, irade egzersizleriyle nefsine hâkim olmayı öğrenir, sabır gücü ve kulluk şuuru kazanır.

Bunun yanında dünyanın dört bir yanından gelen farklı milletlere mensup dindaşlarıyla sosyal bir bütünleşme, tanışma ve kaynaşma içine girer. Samimi bir İslam kardeşliğinin tesisi ve yaşanmasına hac, çok önemli bir zemin teşkil eder.

Hac yapmak için mukaddes yerlere giden müminler daha önce nazari olarak bildikleri İslam kardeşliğini orada canlı olarak yaşarlar ve bütün müminlerin kardeş olduklarını bizatihi müşahede ederler. Buna göre denebilir ki hac, İslam kardeşliğini en yüksek bir seviyede yansıtan ibadet olma özelliğini taşımaktadır.

Hac, sadece İslam kardeşliğini gerçekleştirmekle kalmaz, aynı zamanda Müslümanlar arasında kolektif şuurun uyanmasına da sebep olur. Hac vesilesi ile her bir Müslüman, İslam ümmetinin diğer fertleriyle yakından alakadar olduğunu, ortak duygu ve düşünce içerisinde bulunduğunu anlamış olur. Bu anlayış içerisinde bulunan Müslümanlar dünyanın halihazır problemlerine ve ortak sorunlarına yönelik birlikte çözüm arayışı içerisine girebilirler.

Bu noktadan hareketle denebilir ki hac ibadeti, global ölçekte Müslümanların birlik ve beraberliklerini, dayanışma ve yardımlaşmalarını en güzel şekilde gösteren bir ibadet ve kolektif bilincin oluşmasına imkan sağlayan evrensel bir olaydır.

Günümüzde hac, bu fonksiyonunu eda edemiyorsa kusur, Müslümanlardaki şuur eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yoksa hacda her zaman böyle bir potansiyel güç mevcuttur.

 

İSLAM ÂLEMİNİN ŞÛRASI

 

Kutsal beldelerde ifa edilen hac ibadeti, hacıların hayatındaki en önemli dini tecrübedir. Bu yüzden hacılar bu kutsal diyarlarda ömür boyu canlılığını muhafaza edecek olaylar yaşayarak hayatlarında yeni bir sayfa açmış olurlar. Zira Hz. Peygamber’in beyanı çerçevesinde Müslüman kişi hacla birlikte günahsız bir şekilde annesinden doğmuş gibi tekrar tertemiz bir hayata adım atar. Bu yüzden esas önemli olan, bundan sonraki süreçte hacının hacda kazandığı ruhu kendi hayatında devam ettirmesi ve harem şuurunu kendi beldesine taşımasıdır. İşte hac ibadetini yaparak yurduna dönen hacılar ferdi ve dini hayatlarında birçok değişiklik içerisine girerler.

Hacıların hac sonrası ibadetlerinde ve dini hayatlarında bir yoğunlaşma ve istikrar dikkatleri çeker. Hac sonrası kişiler manevi hayatlarını zenginleştirirler. Bu çerçevede Müslümanlar özellikle İslam’ın temel ibadetlerini aksatmamaya gayret gösterirler. Aynı şekilde manevi hayatına halel getirecek davranışlar sergilememeye gayret göstererek hak yememeye, kusur işlememeye, günahlardan kaçınmaya, güzel davranışlar sergilemeye ve maneviyatta yoğunlaşmaya dikkat ederler.

Haccın en çok etkisini gösterdiği alanlardan birisi günahlardan korumasıdır. Hacılar hac sonrası haram, günah ve kötü alışkanlıklardan kendilerini daha kolay korumaya başlarlar. Çünkü Müslüman kişiler hac sonrası dini hayatlarını tekrar gözden geçirir ve buna bağlı olarak “Belli başlı günahları işliyorum, bazı kötü işleri yapıyorum ama bütün bunları artık terk edeceğim.” şeklinde bir temennide bulunarak, haccı arınma ve temizlenme vasıtası olarak değerlendirirler.

Hac dönüşü hacı adayları coşkulu kalabalıklar tarafından tekbirlerle karşılanırlar. Artık “haccınız mübarek olsun.” ziyaretleri başlar. Tebrik için hacı olan kişinin evi günlerce ziyaret edilir. Bu diyarlarda edinilen dostluklar dahi hiçbir zaman unutulmaz. Buralarda kazanılan dostlar ve arkadaşlar, bir ömür zihinlerde “hacı arkadaşı” olarak kalır.

Görüldüğü gibi, İslam’daki hac ibadeti, Müslümanların bireysel, sosyal ve dini hayatlarında çok yönlü somut farklılıklar meydana getirmekte ve pozitif açıdan önemli değişimlere sebep olmaktadır.

...

Hac, Müslüman’ın temel yükümlülüklerinden birini oluşturmaktadır. İslam’daki hac ibadeti ferdi olduğu kadar ahlaki, sosyal, kültürel, ekonomik ve evrensel yönleri de olan bir ibadettir.

Bu çerçevede hac ibadeti öncesiyle sonrasıyla Müslümanların bireysel, sosyal ve kültürel hayatlarında pek çok kazanımlar elde etmesine vesile olmaktadır. Zira hac ibadeti öncelikle Müslümanların ölüm hakikatini idrak etmelerini sağlamakta ve mahşerin provasını icra etmelerine imkan hazırlamaktadır. Hac farizasını yerine getiren kişi bu süreçte sabır gücü kazanmakta ve iradesini güçlendirmektedir. Ayrıca Müslüman bireyler hac sayesinde İslam kardeşliğini tam olarak yaşamakta ve İslam ümmetinin önemli bir ferdi olduklarını idrak etmektedirler.

Yine hac mevsimi, İslam alemi için olağanüstü bir kongre ve en büyük bir şuradır ki Müslümanlar bu sayede birbirleriyle konuşurlar, tanışırlar, dertleşirler ve birbirlerinin problemlerine çözümler üretirler.

Bütün bu hususiyetleriyle hac Müslümanlara, kendi memleketlerine vardıklarında her mekanı harem yapabilmelerini ve her anlarını ihramlı geçirebilmelerini öğretmiş olur.