TR EN

Dil Seçin

Ara

Belimizi Büken Bel Ağrıları

Bel ağrısı yetişkinlerin üçte ikisini hayatının belli bir döneminde rahatsız eden bir sorundur. Soğuk algınlığından sonra doktora gitme nedenleri arasında ikinci sıradadır. Yıllık medikal giderlerin içinde önemli bir yer teşkil eder ve 45 yaş üstünde hareket kısıtlılığının en önemli nedenidir.

Bu kadar sık görülmesine karşın hangi nedenlerin bel ağrısına yol açtığı ve nasıl tedavi edileceği tartışma konusudur. Vakaların % 85’inda ağrıyı açıklayabilecek anatomik bir bozukluk saptanamaz ve kas-tendon problemleri, disk hernileri (bel fıtıkları) ve strese bağlı sorunlar neden olarak söylenir. Yapılan tetkiklerde problem saptanan kişilerde görülen ağrı bu anatomik bozukluğa bağlanır. Ancak değişik çalışmalar bu yaklaşımın pek de doğru olmadığını gösteriyor. Mesela tarama çalışmalarına göre erişkin popülasyonun sadece % 36’sında normal omurga disk yapısı saptanmış. MR ile bel omurgaları incelenen hastaların % 52’sinde şikâyet olmaksızın disk problemleri görülmüş. Aslında çeşitli derecede bel fıtığına sahip bu kişiler herhangi bir ağrı şikâyeti bildirmemişler. Bu bilgilere dayanarak bel ağrısı olanlarda sorunun aslında fıtıklaşan bir disk değil, başka nedenler olduğu söylenebilir. Tetkiklerde fıtık görülmesiyle onun üzerine yoğunlaşılıp belki de ana etkenler gözden kaçırılabilir. Gerçekten de 1980’lerde MR’ın kullanılmaya başlamasıyla her çeşit omurga problemi rahatlıkla tespit edilebilir hale gelmiş; böylelikle omurga disk ameliyatları % 77 artmıştır.

Kronik bel ağrılarının ana nedenleri üzerine yapılan çalışmalar hayat tarzımızdaki yanlışları gösteriyor. Örneğin bunların arasında hareketsiz bir yaşam, duruş ve oturuş bozuklukları, stresli bir yaşam ve zamanla alınan fazla kilolar sayılabilir. Aslında bu nedenler bildiğiniz gibi birçok hastalığın ana sebepleridir ve bu etkenler değiştirilip yerine sağlıklı, doğru davranışlar yerleştirilmezse yapılan her tedavi akıntıya karşı boşa çekilen kürek olarak kalır. Öyleyse öncelikle gündüz işte bilgisayar başında, akşam televizyon karşısında geçen yaşantımıza nasıl başka hareket katabiliriz diye düşünmek gerekir. Bu arada duruşumuzda ne gibi yanlışlıklar var, buna da göz atmalıyız. Öne doğru eğilmiş omuzlar, omurganın normal kavisini bozup karın kaslarını gevşetir ve böylece karın kaslarının görevini de üstlenen bel kaslarına çok büyük ağırlık biner. Zaten hareketsizlik nedeniyle omurga eklemlerinde oluşan şişme ve yangıya bu duruş bozukluları da eklenince ağrının başlaması kaçınılmaz olur.

Bel ağrılarının tedavisinde en sık antiinflamatuar, ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar çoğu kez ağrıları geçirir ve bölgedeki yangıyı hafifletir. Ancak ciddi tedavi edici özellikleri yoktur ve daha önemlisi kronik, uzun süreli kullanımda tehlikeli yan etkilere neden olabilirler. Bunların arasında mide ülseri ve kanamaları, ödem ve böbrek yetmezliği sayılabilir.

Cerrahi tedavi, son yıllarda teknolojik gelişmeler nedeniyle kolaylıkla uygulanan tedavi seçenekleri arasına girmiştir. Yine de muhtemel ameliyat riskleri nedeniyle (ağrının kötüleşmesi, sinir yaralanmaları gibi) birçok hasta yıllarca ilaç ile idare etmeyi tercih eder. Son yıllarda doğal tedaviler, tamamlayıcı tıp uygulamaları da popülerlik kazanmaya başlamıştır. Aslında tedavide en önemli aşama asıl nedenin ortaya çıkarılmasıdır. Bu sayede uzun süreli ağrı kesici kullanımının önüne geçilir ve gereksiz, bazen de zarar verici olabilen ameliyatlara da gerek kalmamış olur.

Tamamlayıcı tıp tedavileri kiropratik uygulamalar, masaj, aromatik yağların ve besin takviyelerinin kullanımı ve akupunktur olarak sıralanabilir. Bu yöntemlerle gereksiz ilaç kullanımı da azaltılabilir. Ülkemizde yapılmayan ancak yurt dışında ağrılı kas problemlerinde ilk tedavi seçenekleri arasındaki kiropratik uygulamalar, omurganın katılaşmış eklemlerini yumuşatır, manipülasyonla hareket kabiliyetini artırır. Derin doku masajları oldukça faydalı olur; eski travmalardan arta kalan bozuklukları açar, omurlar arasındaki dengeyi sağlayarak asimetrik yerleşimlere engel olur. Örneğin ABD’de kiropratik eğitim üniversitede 6 yıl okumakla elde edilen bir meslektir. Bir diğer tedavi metodu olan akupunktur, sinir uçlarını uyararak vücutta doğal ağrı kesicilerin salınmasını sağlar. Aynı zamanda dokulara kan gelişini artırıp kas ve tendonları gevşetir; yangıyı azaltır.

Akut ağrılarda hekime danışıp ciddi bir problem olmadığı anlaşıldıktan sonra erken dönemde bel kaslarını çalıştırmaya başlamak faydalı olur. Asıl önemli olan yavaş yavaş başlayıp düzenli olarak devam etmektir. Hedefiniz 4-8 hafta içinde maksimum seviyeye çıkmak olmalı. Belinize her gün yirmi dakika germe egzersizi yaptırıp, haftada iki gün de kalbinizi çalıştıracak aerobik aktivite ekleyin. Bunlar ve aşağıda verdiğimiz koruyucu önlemlerin yanında bazı besin takviyelerini kullanmak da faydalı olabilir:

Boswellia: Aktif komponenti olan boswellic asit yangıya neden olan maddelerin salınmasını engeller. Standardize edilmiş formüllerinden günde üç defa alınabilir.

Arnica: Yangıyı azaltır ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Krem şeklinde etkilenen bölgeye uygulanır ya da homeopatik formülleri ağızdan alınabilir.

Zerdeçal: Birçok çalışmada faydalı etkileri gösterilmiş. Standardize edilmiş dozu günde üç defa alınabilir.

Omega-3 Yağ Asitleri: Günde 2-4 gr kadar alınması önerilir.

Zencefil: Kronik ağrılar için kurutulmuş tozu içilebilir.

Biberiye: Bir litre kaynamış suda demleyeceğiniz bir çorba kaşığı biberiye çay olarak gün boyu tüketilebilir.

Stresinizi azaltmak için kediotu, lavanta ve papatya çayları kullanabilirsiniz.

Ayrıca bele sıcak kompresler uyguladıktan veya sıcak bir banyodan sonra aromatik yağlarla masaj yapmak çok rahatlatıcı olur. Bu sırada deri gözenekleri açıktır; kaslar gevşemiş ve yağlardan faydalı maddeleri alacak durumdadır. Şu karışımı deneyebilirsiniz: 4 damla papatya yağı, 4 damla biberiye yağı, 4 damla zencefil yağı ve 4 damla lavanta yağını 15 ml sıvıyağ (zeytinyağı olabilir) içinde karıştırıp günde iki kez ağrılı bölgeye uygulayın.

 

 

Bel ağrısını uzun vadede engellemek için öncelikle günlük hayatımızda nelerden kaçınmamız gerektiğini bilmeliyiz:

Dik oturun. Omuzlarınızı öne doğru eğmeden baseninizle aynı düzlemde tutun. Belinizin doğal kavsini koruyun, gerekirse bir yastıkla belinizi destekleyin. Ayaklarınızı düz bir şekilde yere basın.

Küçük molalar verin. Uzun süre aynı pozisyonda kalmayın. En fazla 1 saat sonra kalkıp dolaşın, kas ve eklemlerinizi dinlendirin.

Egzersiz topuna bir şans verin. Gününüzün çoğunu oturarak geçiriyorsanız arada sandalye niyetine topunuza oturun. Böylelikle gövdenizdeki ana kaslar güçlenir.

Uykuda da belinizi düşünün. Sırtüstü yatmak belinize ekstra 20-25 kg yük bindirir. Genelde yan yatmayı tercih edin ya da sırtüstü pozisyonda uyuyacaksanız dizlerinizin altına bir yastık koyun.

Eşya taşırken akıllıca davranın. Ağırlığı belinize değil, kalça ve bacaklarınıza verin.

Günlük egzersizinizi ihmal etmeyin. Kuvvetli karın kasları belinizin en önemli yardımcılarındandır. Ayrıca germe hareketleri, pilates de eklenebilir.

Kilonuzu kontrol altında tutun. Fazladan taşıdığınız birkaç kilo bile eklem ve tendonlarınızda zamanla dejenerasyona yol açabilir.

Ortopedik ayakkabılar kullanın. Destekleyici olmayan ayakkabılar ayaklarda dejenerasyona sebep olur ve bel ve kalça ağrılarına yol açar.

Sigarayı bırakın. Sigara vücudun her yeri gibi bel sağlığını da olumsuz etkiler. Dokulara oksijen gidişini azaltır.

Stres kaynaklarınızı belirleyin. Mümkünse gerginliğe yol açan durumlardan kaçının. Huzursuz, mutsuz bir hayat birçok kronik ağrının ana nedeni olabilir.

 

DİPNOTLAR:

1. Gerald Silverman, DC; Your Miraculous Back: A Step-by-Step Guide to Relieving Neck and Back Pain (New Harbinger, 2006).

2. Kristin Bjorsen, Pill free Pain free; Natural Solutions, Ocak 2009.

3. Mayo Clinic health information sitesi: http://www.mayoclinic.com/health/back-pain