“Hüdai Kalender, bir miktar mukallid ise de, boş lakırdı etmez.” diyerek, fakir hakkında ziyade hüsn-ü zan besleyen bir kısım hayran tabakasını (şimdilerde fan clup diyorlar) sükut-u hayale uğratmamaya azm ü cezm ü kast eyleyerek, bu ayki fıkramıza başlıyorum efendim.
Mevzumuz misk ü amber. Misk nedir, amber nedir? “Bu ikisi niyçün bir araya gelir de, misk ü amber olur?” diye merak edenler için…
Kardeşiniz bir miktar araştırma yaptı ve fevkalâde acaip ül garaip malumâtlar ile karşılaştı. Elbette bunları, muhterem ve muhtereme okuyucularım ile paylaşmak arzusu ile yanıp tutuşmaktayım. İşte buyrunuz, önce misk:
MİSK
Çin ü maçin taraflarında, Tibet ve Moğolistan’ın Tonkin Dağları eteklerinde Misk Geyiği derler, bir hayvan yaşar. Boyca bodur sayılabilecek bu hayvancağız, altmış santim anca gelir. Geyik derler ise de, kendileri daha çok boynuzsuz bir dağ keçisi kıvamındadır.
İşte bu misk geyiğinin erkeği, yuva kurup çoluk çocuğa karışabilmek ve evinin geyiği olabilmek için, her şeyden önce bir eş bulmalıdır. Geyikler âleminde bu eş bulma işi, zannedildiği kadar kolay değildir. Ancak Cenab-ı Hakk’ın hikmetli yaratması neticesinde, bu hayvancağıza, eş bulmak konusunda kolaylık sağlayacak bir hususiyet bahşedilmiştir.
Bu misk geyiğinin, karın derisinin hemen altında ve yumruk büyüklüğünde ter bezleri gibi bir bez yaratılmış olup, işte bu organ, siyaha yakın renkli bir salgı salgılamakta ve kokuların şahı ve padişahı MİSK işte bu salgıdan imal edilmektedir.
Fesuphanallah! Pek acip ve fevkalâde garip…
Bu misk bizzat hayvanın avlanması neticesinde elde edilir. Ayriyeten, misk geyiğinin, kendine ait bağ ve bahçelerdeki taşa, ağaca “tapulu malımdır” mealinde bir işaret bırakmak için bu miskten sürdüğü ve sürülen bu miskin kuruyup tabaka haline geldiği bilinmektedir. İşte ora ahalisi bu tabakaları çakı ile kazıyıp toplar ve misk elde ederler. Etinden, sütünden, tüyünden ve dahi miskinden… Ne bereketli hayvan mübarek!
Dünya üzerinde pek az bulunan bu madde, zamanımızda sadece ıtriyat sınaiinde istimal edilir. Ayriyeten, misk kedisi ve misk öküzü denen iki yabani hayvandan dahi geyiğinkilerle kıyas edildiğinde aşağı kalite bir misk elde edilir. Fiyat olaraktan, keseye daha uygundur.
Miskler içinde en makbulü Tibet miski olup, o havalinin dağ ve bayırlarında yetişen sümbülün, reyhanın ve dahi başkaca türlü türlü hoş kokulu nebatatın, bunda ziyade hissesi vardır.
Şimdi de misk ü amber’in amberi mevzuunda yaptığımız derin araştırmaları sizlere sunayım. Onun hikayesi de, acaiplik ve garaiplik bakımından, miskin hikayesini geçemese de, geri de kalmaz.
AMBER
Bakınız size vereceğim bilgilerden ne kadar hayrete düşeceksiniz! Bu amber denen madde, denizlerden elde edilir ve fevkalâde nadirattan olduğu için, epeyce maddî külfeti vardır. Öyle, gideyim aktara, iki yüz elli gram tarttırıvereyim.. filan diye hiç düşünmeyiniz.
Hindistan, Çin, Japonya, Amerika, İrlanda.. gibi memleketlerin denizlerinde bulunan amberin en meşhur yatağı Bahama adalarının açıklarıdır. En hakiki ve bereketli amber oradan çıkar.
Denizciler tarafından, suyun sathında, balmumu kıvamında topak topak bir madde olaraktan toplanıverir. İlkin pek fena ve keskin bir kokusu var ise de, zaman içinde hafifler, işte o zaman misk ü amber’in amberi olur.
Rivayet ederler ki, denizin dibinde fokur fokur kaynayan bir kaynaktan fışkıran bu amber, zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkar ve orada donup katılaşır imiş.
Yine rivayet ederler ki, denizlerde yaşayan ve kimselerin cismini daha hiç görmediği acaib ül garaib bir hayvanın af buyrun kusmuğu yahut dışkısı bu amber imiş.
Bir başka rivayete göre ise, Hind-i Çin taraflarında pek güzel ve çeşitli çiçeklerden bal devşiren arıların hasatı, yağmur ve rüzgâr ile uçar gider, okyanusa karışır ve yüze yüze bu balın balı erir, geriye mumu kalırmış. İşte bu mum da amber imiş.
Fakat sevgili okuyucularım, siz bu rivayetlerin hiçbirine itibar etmeyiniz. Zamanımızın büyük keşşâfları, bu amber mevzuunu, tenvir etmiştir. Hikayenin aslı şöyledir. Görünüz, Cenab-ı Hak amber denen bu pek güzel kokuyu nerede ve nasıl yaratmıştır, ibret alınız.
Adına İspermeçet Balinası derler, balina familyasından bir hayvan vardır. Bu hayvanın öteki balinalara nispetle en büyük farklılığı ağzında fevkalâde keskin dişleri olmasıdır. Bu hayvan, bilhassa mürekkepbalığını sever ve gördüğü yerde dayanamaz yer yutar. İşte bu İspermeçet Balinasının bağırsaklarında amber oluşur. Bakınız şu işe! Hayvan def-i hacet ettiğinde—tabii suyun içinde oluyor bu—fena kokulu dışkı ile misk ü amber’in amberi ayrılır gider. Amber suyun üzerine çıkar. Renginin koyuluğu da, o yenilip yutulan mürekkepbalığının mürekkebisinden gelir.
İşte size iki ibret levhası: MİSK ve AMBER! Fakat, Cenab-ı Hakk’ın, yeryüzünde yarattığı pek acip ve fevkalâde garip şeylere örnek ararsanız, böyle misk geyiğinin karnını yahut ispermeçet balinasının bağırsaklarını karıştırmanıza gerek yoktur! Bakınız içtiğiniz süte, yediğiniz yumurtaya ve dahi bala! Ağaçlarda meyvelere, bulutlarda yağmur damlalarına, kar tanelerine, annelerin rahimlerindeki yavrulara…
Fesuphanallah deyiniz!
Editöryayı kızdırmamak için kısa kesiyorum ve bu süt, yumurta ve bal faslını bir sonraki fıkralarımızdan birisine havale ediyorum.
Hoşça ve afiyette kalınız efendim!
KAYNAK
1. TDV, İslâm Ansiklopedisi, 3. ve 30. ciltler