TR EN

Dil Seçin

Ara

Şemsiye

Şemsiye

Şemsiye kelimesi kökünü ‘şems’ten yani Arapça’da ‘güneş’ anlamına gelen kelimeden aldığı için önce güneşten korunmak için tasarlanmış. Sonra yıllar içinde şekilden şekle girmiş.

Çarşının orta yerinde bir seyyar satıcı avaz avaz bağırarak “Abilerim, ablalarım! Beş dakikanızı bana ve diyeceklerime ayırın lütfen. Şu elimde görmüş olduğunuz şemsiye var ya bu şemsiye, asla bildiklerinize benzemiyor. Şemsiye deyip geçmeyin. Bahçenize, plajınıza koyun güneşlik; katlanabilme özelliği ile sağlam, zarif, kullanışlı bir aksesuar, yağmurdan korunmak isteğinizde hazır siperlik, üstelik kimi zaman çadır hatta cam bölmeli penceresi bile var. Yanlış duymadınız. Bitti mi? Yoook! Hem kronometre, hem saat, hem pusula, aynı zamanda hem ayna, hem çakı, hem kurşun kalem. Daha ne olsun!.. Üstelik sudan ucuz! Buyrun buyrun, çekinmeyin. Buyrun yakından bakın.” dese bunun bir şemsiye olabileceğine inanır mıydınız? 

Şaşırdınız değil mi? Şemsiyenin doğum yerini, yaşını ve kimlerin tezgâhından geçtiğini bilmiyorsanız şaşırmanız normal.

Şemsiye kelimesi kökünü ‘şems’ten yani Arapça’da ‘güneş’ anlamına gelen kelimeden aldığı için önce güneşten korunmak için tasarlanmış. Sonra yıllar içinde şekilden şekle girmiş. 

Mısır’da insanlar gökkubbe gibi başlarının üstünde onları saran devasa şemsiyelerinin gölgesinde durmayı onur saymışlar. Şemsiyeye gösterilen hürmet bununla da kalmamış, şemsiye bayramları düzenlemişler.

Hindistan ve Çin’de kat kat yapılmasının sebebi ibadet ve güç simgesi olarak kullanılmasındanmış. Ne kadar güçlüysen ya da ne kadar büyük bir mevkiye sahipsen şemsiyenin katları o kadar fazla olurmuş. Çinliler kâğıttan şemsiyelerini mumlayıp cilalamışlar ve su geçirmez hâle getirip yağmur altında serbestçe dolaşabilmişler.

Romalı kadınlar şenliklere, tiyatro izlemeye geldikleri zaman yağmur başlarsa, yağlanarak su geçirmez hâle getirilen şemsiyelerini açarlarmış. 

İngilizlerde ise soylu hanımların, güneş görmemiş beyaz tenleri için şemsiyenin aksesuardan daha mühim bir yeri varmış. Şemsiye İngilizler için adeta ayrıcalık göstergesiymiş. Kısa bir süre sonra da ne kadar pratik ne kadar işe yarar bir eşya olduğunu fark eden Jonas Hanway gibi İngiliz erkekleri tarafından kullanılmaya başlanmış. 1786 yılında Hanway’ın kendine gülenlere aldırmadan yağmurlu havalarda rahatça şemsiye kullanmasıyla gitgide normal karşılanmaya başlanmış.

Osmanlı’da ise vücudu daha iyi korusun diye şemsiye şimdikilerden daha büyük ve kubbe gibi üretilmiş. Bu kez de taşıyanın yürüdüğü yolu daha rahat görebilmesi için şemsiyenin ön tarafına küçük bir pencere açılıp bu pencereye de cam geçirilmiş. Hatta Osmanlı hanedanlığında bulunan şemsiyelerin yapımında kullanılan malzemeler de çok şaşırtıcıymış. Sapında altın, gümüş, elmas gibi değerli madenler bulunduğu gibi, kakmalı, ahşap oymalı, fildişi ya da kemikten yapılmış saplarıyla birer sanat eserine dönüşenleri olmuş. Hatta kâğıttan, dantelden, fırfırlarla gösterişli hâle getirildiklerilerini de unutmamak gerekir.

Ama bu şemsiyelerin asıl önemli olan bölümü elle tutulan kısmında imiş. Buraya gizli bir yay ile çıkarılıp takılabilen kronometre koyulmuş. Onun üstünde bir buçuk parmak genişliğinde bir güneş saati ve bir pusula varmış. Bu pusulanın hemen üstünde fildişinden yapılmış, üzeri silah motifleriyle süslenmiş, altın şerit işlemeli bir ayna eklenmiş. Son olarak da yirmi mil mesafeyi görebilecek kadar güçlü bir dürbün koyulmuş. Ayrıca şemsiyenin, kullanılmadığı zaman içine yerleştirilebileceği özel bir kutusu da varmış. Şemsiyeyle birlikte bu kutuda bulunan altından yapılmış bazı eşyalar da şunlarmış: gayet iyi gösteren bir mercek, ay yıldızla süslenmiş bir tarak, termometre ve yine ay yıldızla süslenmiş iki taraflı çakı, kurşun kalem koymaya yarayan bir kılıf ve ucunda altından yapılmış bir saat anahtarı (saatleri kurmak için) ve kurşun kalemin kurşunlarını korumaya yarayan bir kutu ki, tüm bunlar şemsiyenin içinde bulunan özel bir boru yardımıyla şemsiyenin sapına yerleştirilirmiş.

Tüm bu şemsiyelerin işlev ve üretilişindeki değerleri bir kenara koyacak olursak biçimindeki estetiğin de insanları etkilediğine şüphe yok. Bu yüzden şemsiye yıllarca milyonlarca kartpostala da konu oldu. Birçok ünlü ressam, modellerini tuvale şemsiyeleriyle aktardı. Birçok usta fotograf stüdyosu vitrininde, şemsiyeleriyle poz veren insanlar görmemizin sebebi budur. 

Günümüzde sadece tek bir işleviyle adından söz ettirse de kullanmasını bildiğiniz sürece eşyalar birçok işe yarayabilir.

Peki, ya şimdi bunca uzun yoldan gelmiş ve artık üstüne yüklenen diğer bütün özellikleri sırtından atmış sadece katlanıp küçülerek çantamızdaki yerini almış şemsiyeye siz ne ilave etmek isterdiniz?