TR EN

Dil Seçin

Ara

HİRA’DAN YÜKSELEN SES

Bizans Hristiyanlarını, içine düştükleri bâtıl inanışlardan ancak Arabistan'ın Hira Dağında yükselen ses kurtarabilmiştir, ilâhî kelimeyi en ulvî makama yükselten ses, bu ses idi. Fakat Rumlar bu sesi dinleyememişlerdi. Bu ses, insanlara en temiz ve en doğru dini tâlim ediyordu. O yüksek din ki, onun hakkında, Cundö Firey Hesin gibi bir büyük araştırmacı şu sözleri pek haklı olarak söylüyor: “Bu dinde mukaddes sular, eşyalar, putlar ve azizler ve daha nice akla hayale sığmayan uydurma şeyler yoktur, çünkü bu gibi bâtıl inanışlar, onları kabul edenleri alçaltmıştır.”

— Dr. Maurice Bucaille

 

***

 

“Bütün yıldızlar sönse ve her şey kararsa, insanın ruhunda tek bir yıldız parlamaya devam eder: Bu, ümit yıldızıdır.”

 

***

 

“Güzel kimselerle arkadaşlık eden kimsenin durumu, misk satan kişiyle arkadaşlık edenin durumuna benzer: O, koku almasa da ona o kokulardan siner. Yine kötü kimselerle arkadaşlık eden kimsenin durumu, demirciyle arkadaşlık edenin durumuna benzer: O hiçbir şeye dokunmasa da, o körüğün pis kokusu ona siner.”

— Hz. Peygamber (asm)

 

***

 

PİRİNCİN HER BİR TANESİ

Mustafa Sabri Efendi’nin devlethanelerinde misafir olduğumuz günlerden birinde, pilav pişirmişler; pilav yiyoruz. Sofradayız... Hoca Efendi, kabri cennet olsun, yemeği çok ağır yerdi. Hatta evinden sorarlarmış:

“Efendi, siz pirincin her tanesini ayrı ayrı ezer misiniz?” 

“Neredeyse ezerim. Elhamdülillah, yaşım seksen beş oldu. Mide rahatsızlığı bilmem. Bunun hikmetini, bir Allah’a tevekkülümde bulurum; bir de bu âdetimde... Cenâb-ı Hak bana bu uyanıklığı vermiş, acele etmem. Dişler bize ne için verilmiş?”

Yemeğe devam ederken Hoca Efendi bir söz söyledi: “Hangi nimete şükretsek bilmem. Eğer Cenâb-ı Hakk’ın nizamı şöyle olsaydı: Herkes kendi ektiğini yer, diktiğini giyer denilseydi. Böyle bir kanun olsaydı... Bu güzel pirinci, ben nerede tarla bulup nasıl ekecektim de nasıl yiyecektim? Pirinç yiyemezdim. Halbuki çok severim, hazmı kolaydır. Bol pirinç yetişen yerlerin insanları: Eğer pirinç insan olsaydı, son derece halim selim bir insan olurdu, derlermiş... Şükredecek nimet pek çok…"

— M. Ertuğrul Düzdağ, A. Ulvi Kurucu Hatıralar

 

***

 

AĞACIN ÖLÜMÜ

Dünya giderek ağaçsız kalıyor. Bu hal, aramızdan şu veya bu âdetin, geleneğin kaybolmasına benzemez. Gelenekler, arkasından başkaları geldiği için veya kendilerine ihtiyaç kalmadığı için giderler. Fakat asırlık bir ağacın gitmesi başka bir şeydir. Yerine bir başkası dikilse bile, o manzarayı alabilmesi için zaman ister. Alsa da evvelkisi, babalarımızın altında oturdukları ağaç olamaz.. Bir ağacın ölümü, büyük bir mimarî eserin kaybolması gibi bir şeydir.

— Ahmet Hamdi Tanpınar

 

***

 

BEDDUA

Ağaç, çiçek, ceylan, kuş, hepsi birer can’dılar 

Ve onları yaratan Kudret’e hayrandılar. 

O’nu söylüyorlardı her nefeste, şahidim; 

Sanki sevdalarından tutuştular, yandılar! 

Ormanları kasıtla yakanı yak Allahım! 

Suçları yanlarına kâr kalır sanmasınlar. 

Cümlesini topraktan mahrum bırak Allahım! 

Öyle ki, gömülecek mezar bulamasınlar!

— Hasan Âli Göksoy

 

***

 

DOSTLAR VE DÜŞMANLAR

“Zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular; kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar.

Yakınlaştırılan düşmanlar dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu.

Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”

— Ebu Müslim Horasanî

 

***

 

“İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah.

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.”

— Ziya Paşa

 

***

 

ADALET

Adalet, tabiatın nizamına uymaktır;  insanları ahlâk mertebelerine göre ayırmaktır. Hürlerin   esirlere, bütünlerin noksanlara, kudretlilerin acizlere, sevenlerin sevmesini bilmeyenlere karşı borcudur. 

— Hilmi Ziya Ülken

 

***

 

EN BÜYÜK NİMET

“Allah'ın bize verdiği en büyük nimet, sahip olduğumuz halde, sahip olduğumuzu bilmediğimiz kuvvetleri, bir gün kendimizde bulmak kudretidir.”

— Epiktetos

 

***

 

EVLİLİK

Eşlerin birbirine benzemesi lâzım. Ayakkabı ve mestin çiftlerine bir bak!

Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işe yaramaz.

Nikâhta iki kişinin de birbirine denk olması lâzım. Yoksa iş bozulur, geçim kalmaz.

Niceleri kadın alarak Karun gibi zengin oldu; niceleri de kadın yüzünden borçlandı gitti.

— Hz. Mevlânâ