Otuz bir yaşında Amerika doğumlu bir Meksikalıyım. İslâm’a dönüş hikayemi insanların İslâm’ı daha iyi anlamalarına vesile olmak düşüncesiyle paylaşmak istiyorum. Çünkü çoğu insanın İslâm hakkındaki düşüncesi yanlış veya taraflı bilgiler sunan televizyon yayınları veya filmler ile şekilleniyor. Bu nedenle İslâm gerçeğinin ortaya konması gerektiğini düşünüyorum. İnşaallah bu yolda az da olsa katkıda bulunanlardan olurum.
İslâm öncesi hayatım gerçekten çok kötüydü. Hayata dair hiçbir hedefi olmayan bir insandım. On birinci sınıfta okula devamsızlık yaparak vaktimi boş şeylerle harcıyordum. Arkadaşlarımla birlikte sokaklarda eğleniyor, kokain içip satıyorduk. Arkadaşlarımdan çoğu çete üyesiydiler. Ben hiçbir zaman bir çetenin üyesi olmamıştım. Yine de zamanla daha ağır uyuşturuculara yönelmekten kendimi alamadım. Bu şekilde asla gerçekleştiremeyeceğim hayaller dünyasına dalıp gidiyordum. Ne kadar bunalırsam o kadar uyuşturucuya sığınıyordum. Halbuki bunun sadece geçici bir kaçış olduğunun da farkındaydım. Sorunlarımın çözümü bu değildi.
Bir gün bir arkadaşım vesilesiyle bir kitapla tanıştım. Bu kitap ona hayata dair problemlerini çözmede kendisine yardımcı olacağını söyleyen bir arkadaşı tarafından hediye edilmişti. Bu Kitap Kur’an’dı. O zamana kadar Kur’an hakkında hiçbir şey duymamıştım. Merakla birkaç sayfaya göz atmaya başladığımda içimde gerçeğin bilgisini okuduğuma dair bir his uyandı. Bu sanki yüzüme vurulan şefkatli bir ikaz tokadıydı veya beni uykudan uyandıran bir çağrıydı. Kur’an çok net ve anlaşılabilir bir kitaptı. Okuduklarımdan etkilenerek İslâm hakkında daha çok şey öğrenmek ve Müslümanlarla tanışmak istedim. Garip olan şuydu ki, o an yeni bir din arayışında değildim. Bir zamanlar kiliseye giden insanlara gülerdim, içimin derinliklerinde var olduğunu bildiğim halde bazen, “Tanrı yok!” gibi sözler sarf edebilmekteydim.
Birkaç gün sonra kütüphaneye giderek Kur’an meali aldım ve üzerinde çalışmaya başladım. Bu şekilde Peygamber Hz. Muhammed (sav) hakkında bilgi edindim ve Meryem oğlu İsa (as)’ın gerçek hikâyesini öğrenme imkânı buldum.
Kur’an’a göre tek bir Allah vardı ve O’nun eşi-benzeri yoktu. Hz. İsa “Tanrı’nın oğlu” değil bir peygamberdi. İşte bu açıklama benim için en önemli husustu. Çünkü Hristiyanlık’ta vaaz edilen Teslis İnancı’nı bir türlü anlayamamıştım. Kur’an Hz. İsa’nın mucizevî doğumundan ve peygamberlik misyonundan bahsetmekteydi. Yine Kur’an’da Meryem adlı bir sûre yer almaktaydı.
Çocukluk yıllarımda kız kardeşimle birlikte Yedinci Gün Bağlıları Kilisesi’ne mensup olan annem tarafından her Cumartesi kiliseye götürülürdük. Ancak hiçbir zaman gerçek mânâda dindar biri olmadığımı söylemeliyim. Nitekim on dört-on beş yaşlarında iken kiliseye gitmekten tamamen vazgeçmiştim. Ailemin diğer üyeleri ve akrabalarım Katolik idiler. Bizim neden farklı bir kiliseye mensup olduğumuzu anlayamıyordum. Meksika’ya gittiğimizde düğün veya kutlamalar nedeniyle hepimiz Katolik Kilisesi’ne gidiyorduk.
Hz. Muhammed (sav) Allah’ın son peygamberiydi ve bütün insanlığa gönderilmişti. Kur’an Âdem, İbrahim, Nuh, İshak, Davut, Musa ve İsa (Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun) gibi bütün peygamberlerden net ve anlaşılır bir üslupla bahsetmekteydi.
İslâm hakkında aylar süren çalışmalar yaptım. Bir kitapçıdan kendim için Kur’an alıp çalışmalarıma o şekilde devam ettim. Yine dünya tarihi ve Müslümanların bilime katkılarının anlatıldığı eserler okudum. İspanya’nın neredeyse bin yıl kadar bir İslâm diyarı olduğunu , sonradan Hristiyan Kral Ferdinand zamanında Müslümanların ülkeden sürüldüğünü, Meksika’ya gelen Hristiyanlarca Azteklerin ve diğerlerinin Katolik olmaya zorlandığını da o sıralar öğrendim. Tarih ve İslâmî kökenlerim konusunda zihnim netleşmeye başlamıştı. Aylar süren çalışma ve araştırma sonrasında artık gerçeği daha fazla inkâr edemezdim. Aslında bunu çok sürüncemede bıraktığımın da farkındaydım. Ancak Müslüman olduğum takdirde yaşantımı tamamen değiştirmem gerektiğini de biliyordum. Bir gün Kur’an okurken ağlamaya başladım ve diz üstü çökerek bana doğru yolu gösteren Allah’a şükrettim.
Sonraları evime yakın bir cami olduğunu öğrendim ve bir Cuma günü Müslümanların neler yaptığını, nasıl ibadet ettiklerini görmek için oraya gittim. Camide farklı renkten ve ırktan pek çok kişinin birlikte ibadet ettiklerini gördüm. Camiye girerken ayakkabılar çıkarılıyordu ve insanlar halı döşeli zeminde oturuyorlardı. Cemaatten biri kalkıp ezan okumaya başladı. Ezan o kadar güzeldi ki göz yaşlarıma engel olamadım. Bu halim ilk bakışta garip gelebilir ama o an doğru olduğuna inandığım şey buydu. İslâm sadece bir din değil başlı başına bir yaşam biçimiydi. Camiye birkaç hafta bu şekilde devam ettikten sonra Müslüman olma konusunda kesin kararımı verdim. Bunu ders veren hatibe bildirdim ve şahitler huzurunda önce Arapça sonra İngilizce kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldum Elhamdülillah. “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (sav) O’nun kulu ve elçisidir.” Sözlerimi bitirir bitirmez bütün cemaat birkaç kez “Allahu Ekber!” diyerek sevinç ve coşkularını dile getirdiler. Sonra bütün kardeşlerim beni tek tek kucaklayıp tebrik ettiler. Hayatım boyunca bir gün içinde hiç bu kadar kucaklayanım olmamıştı! Kısacası hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir gün yaşamıştım.
1997 yılından beri Müslümanım. Kendiyle ve inancıyla barışık bir insanım. İslâm’a dönüş yaptıktan sonra hayatım gerçekten çok daha iyi oldu. Bunu nasip eden Allah’a ne kadar şükretsem az. Yeni hayatımda öncelikle yarıda kalan eğitimime devam etme kararı aldım ve okulumu bitirip bilgisayar tamircisi oldum. Yine Rahman olan Allah kutlu belde Mekke’ye gidip Hac vazifemi yapmayı da lütfetti. Her ırktan üç milyon kardeşimle birlikte ibadet ettiğimiz hac benim için müthiş bir hayat tecrübesi olmuştu. Aralık 2002’de Fas’ta çok iyi bir Müslüman hanımla evlendim.
Bugünün toplumları ve özelikle gençler pek çok sorunla karşı karşıya bulunuyorlar. Tüm bunların cevabı İslâm’dadır.
İnşaallah hikâyem Latinlerin ve diğer tüm ırkların İslâm nuruyla tanışmasına vesile olur. Allah hepimizin yardımcısı olsun.