TR EN

Dil Seçin

Ara

Reklamlar, Hayaller ve Hayatlar

Reklamlar, Hayaller ve Hayatlar

Hazır yiyecekler, farklı tatlar, bin bir çeşit tüketim tuzakları bizleri bekliyor. Alabildiğimizi alıyor, alamadığımızı bir dahaki sefere alma hayaliyle çıkıyoruz alışveriş merkezlerinden. Alışveriş merkezlerine girince, özenle hazırlanmış raflar ve göz alıcı ambalajların etkisinde kalıp, elimize geleni atıyoruz sepetlere.   Ama üretilen bir ürünü inceleme, yargılama ve “bunu kullanırsak ne gibi bir fayda sağlarız?” sorgulamasını yapmıyoruz. Sağlıklı tüketim bilincini kazanmalıyız. Çünkü bilinçsizce tüketince, tükeniyoruz. 

Büyük üretici firmalar, ürettikleri ürünleri çok lüzumlu birer ihtiyaçmış gibi göstermek için, her çeşitli reklamlarla bizleri yönlendirip, sömürüyor ve kazançlarımıza ortak oluyorlar.

O kadar lezzetli ki yediğinizde yerinizde duramayacak, coşacaksınız, ayaklarınız yerden kesilecek, bir daha onu kullanmadan yaşayamayacaksınız, hayatınızın bir parçası olacak, hatta bu ürünü kullanmak özgürlüktür, diye reklamlar yapılıyor. Gerçekte hiç ayağı yerden kesilen falan da olmuyor ama, siz orasını düşünmeyin, sadece tüketin ve ayrıcalığını yaşayın… Üstelik ne ile, nasıl, hangi ortamda ve ne gibi katkı maddeleri ile üretilmiş, hangi emülgatör kullanılmış, vücudumuza ne gibi bir zararlar verebilir? Sorgulamadan alıp, çocuklarımıza bile yediriyoruz.

 

Reklamlar ve Mutluluk

Aileler arasındaki huzursuzluk ve kavgaların önemli bir sebebi maddi sıkıntıya dayanıyor. Moda ve reklam etkisinde kalan aile üyeleri, israf sayılabilecek çok şeyi, ihtiyaçmış gibi görüp, gereksiz harcamalarda bulunarak evde maddi sıkıntıya yol açmış oluyorlar. Hem maddi sıkıntıdan bahsediliyor, hem de mağaza mağaza gezip kredi kartlarıyla çılgınca alışverişler yapılıyor. Nasıl olsa o an ödenmeyeceği algısı insanları yanıltıyor, ödeme zamanı gelince de borcu karşılayacak nakit olmadığı için borçlar arttıkça artıyor. İş içinden çıkılmaz hale gelince de aile faciaları meydana geliyor. Halbuki atalarımızın “Ayağını yorganına göre uzat” tavsiyesini dikkate alsak, bu tür sıkıntılar yaşanmayacak, tüketim çılgınlığı son bulacaktır. İnsanlar, elinde olanın kıymetini bilecek ve bu ise evlere huzur ve saadet kazandıracaktır.

Televizyon kanallarında en az yarım saat ara ile verilen reklamları izlediğimizde, dar gelirli ailelerin ne kadar zor duruma düştüklerini görüyoruz. Çok çeşitli ve cazip yiyecek, giyecek ve bunun gibi şeyler, çocukların, hatta yetişkinlerin bile canının isteyeceği, etkili ve sürekli reklamlarla tüketim çılgınlığı tetikleniyor.

Yapılan reklamlar, dar gelirli ailelerin elindekini alacak şekilde hazırlanıyor. Yoksul anne ve babalar çocuklarının bu tür şeyleri ısrarla istemelerine dayanamayıp, almak zorunda kalıyorlar. Ondan sonra da yok olan gelirleri ile dengesiz beslenmek zorunda kalıyorlar.

Reklamlar, ustaca dizayn edilmiş mekânlar, kişiler ve izleyeni etkileyecek biçimde sunulup, “Sen de bu standardı yakala; buna layıksın veya bu şekilde yaşaman lazım…” şeklinde telkinler ve aslında yıkıcı mesajlarla veriliyor. Maddi durumu iyi olanlar için bir dereceye kadar bu standardı yakalamak mümkün diyelim. Fakat insanların büyük bir çoğunluğu o seviyeyi hayal bile edemez durumda iken, sürekli bu tahrik edici reklamlarla ne yapılmak isteniyor?

Kanaatkâr, hayatından mutlu kesim, önce o tahrik edici reklamlarla bu özelliklerini kaybetti. Özellikle genç nesile bu baş döndürücü hayat gösterilip, özendirilip, tahrik edilip, ”Sen de bu şekilde yaşayabilirsin, sen buna layıksın” mesajı veriliyor. Fakat yüksek eğitim gören gençlerin bile işsiz olabildiği, ekonomik krizlerin eksik olmadığı bir dünyada bu nasıl mümkün olabilir. Haliyle genç nesil, mutsuz, isyankâr, bunalımlı ve hayal ettikleri hayat biçimini yakalayamadıkları için gergin ve depresif bir hallere düşüyorlar.

 

Reklamlar, Hayaller ve Hayatlar 

Reklam bize tüketilecek ürünleri tavsiye ederken, onların yararını anlatırken, cebimizdeki paralara göz koymakla kalmaz; bizi, ailemizi, yaşadığımız toplumu, yaşadığımız dünyayı da değiştirir. Gelenekleri farklılaştırır, sosyo-kültürel yapımızı farklılaştırıp, aklımızı başımızdan alır. Hayatınıza hiç hesapta olmayan “şeyler” katar. Sizi çok etkileyen reklamların sloganlarını, yeri geldiğinde, iş arkadaşınıza, eşinize, çocuğunuza söylediğiniz hiç olmadı mı?..

Hiçbir reklam sadece o ürünü kullanmanız gerektiğini vurgulamaz. Size “başka” ve “sadece o ürünle özdeş bir hayat biçimini” önerir... Bir başka hayat biçimi… Yani o ürünü kullanırken nasıl davranmamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini... Reklam bütün bunları söyler ve asıl amacı bunları söylemektir; bunları kazır beyninize, bilinç altınıza, rüyalarınıza...

Reklam zaman zaman sizin egoist olmanızı önerir (en çok da bunu önerir) hiçbir şeyi, özelliklede o ürünü paylaşmamanızı, ona sahip çıkmanızı, onu elde edebilmek için değer verdiğiniz her şeyi önemsiz görmenizi söyler.

Reklam size “bu ürünü elde edebilmen için kullanacağın her yol mübahtır” der. “…İster her şeyi hiçe say, ister bütün değerlerini sıfırla; ama bu ürünü elde edebildiysen senden kralı yok...” Oysa “kral” olduğunuz halde çocuklarınıza harçlık yetiştiremezsiniz, “kral” olduğunuz halde kredi kartınızın faizini ödemekten iflahınız kesilir. 

Yani reklam sadece reklam değildir. Reklam “ben özgürüm” sloganları altında özgürlük kavramını bile tepetaklak ederek size sanal bir özgürlük modeli zerk eder. Ve siz özgürlüğünüzü gerçekten yitirmiş olursunuz. 

Reklamlar Nasıl Olmalıdır?

• Ticari reklam ve ilanlar, yasalara ve genel ahlaka uygun, dürüst ve doğru olmalıdır.

• Tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici olmamalıdır.

• Reklamlarda verilen bilgiler gerçekçi olmalıdır. 

• Tüketicinin cana ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü olmamalıdır.

• Şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirmemelidir.

• Reklamlar otoriteyi, sorumluluk duygusunu, anne ve babanın yargılarını ve zevklerini küçük düşürücü olmamalıdır.

• Reklamlar çocuklara yönelik doğrudan bir çağrıyı içermemelidir.

• Reklamlarda verilen bilgiler eksik olmamalı, yanlış anlaşılmalara meydan vermemelidir. 

• Reklamlar toplum değerine aykırı olmamalı, yanlış bilgi ve inanışlar gerçek olarak sunulmamalıdır.

• Bir ihtiyaç maddesinin reklamı, alım gücü düşük insanları rencide etmeden, ürüne ait çok küçük nüanslar abartılmadan, sadece daha fazla kazanmak için bir başkasının ürünü kötülenmeden yapılmalıdır.

• Toplum değerlerine zıt reklamlar karşısında kişiyi koruyucu önlemler alınmalıdır. 

• Bir özdenetim masası kurulmalı ve yasal girişimler ile aldatan ve yanıltan reklamlar için üreticiye gereken uyarı ve cezalar verilmelidir.

Herhangi bir reklamın topluma ve tüketicilere saygı göstermediği, rekabet ilkelerine uymadığı, çocuklara zihinsel, ahlaki veya fiziksel zarar verdiği, objektif delillere dayanmadığı ve tüketicileri yanılttığı düşünüldüğünde, bu “reklam özdenetim kurulu” aranmalı ve tepki gösterilmelidir.

 

Kaynak: Akıllı Alışveriş Ansiklopedisi (Tüketici Vakfı)