Okulun yollarını arşınlamayalı yıllar oldu. Ancak yeğenlerim vesilesiyle, yıllar sonra kendimi bu dünyanın içinde buldum ve her defasında ne tazelikler, ne keşifler, ne yeniliklerle zenginleşerek döndüm aralarından. Bunlar, eminim ki herkes için yaşanmaya görülmeye değer manzaralardı.
Sevgili dostum Enis’in, yeğenlerimin okulunun hemen girişindeki “ne ararsan bulunur” nevinden küçük, ama sıcak kırtasiye dükkanındaydım. Zaman zaman şikayet etse de çocuklarla olmaktan mutluydu. Dükkana giriş çıkışlarına dikkat ediyorum çocukların, Enis’in onlara karşı davranışlarına da tabii. Aralarında harika bir uyum var. Satışın ötesinde, bir gönül beraberliği oluşmuş aralarında. Bu her iki tarafın da halinden okunuyordu. En son ‘Başarı Öyküleri’nin çıktığı gün uğramıştım dükkana. Enis’e ve çevresindeki dostlara... Bu arada yeğenlerimin sevgili öğretmenlerini de sınıfta ziyaret etmeyi unutmamıştım. Sıralara oturunca öğrencilik yıllarım ve unuttuğumu sandığım nice anılar gözlerimin önünde birer birer canlanmaya başladılar. Allah’ım dünyanın neşe kaynağı burası olmalı... Gizli bir masal diyarındayım sanki. Ağlamanın bu kadar kısa sürede yerini sevince terk ettiğini nicedir görmemiştim. Böylesine sıcak bir atmosferden mahrum kalışın bedeli çok pahalı olsa gerek. Göremiyor, duyamıyor, yaşayamıyoruz böylesine yakınımızda duran güzellikleri... Sonra halimizden şikayet ediyoruz. Dünyamızda dertleniyoruz. Suç bizde. Neşe kaynakları zannettiğimiz gibi çok uzaklarda değil.
Her ne ise biz yine Enis’le sohbetimize dönelim. Kalem, silgi ve defter konusundaki hobilerim bu yaşa rağmen yine de sürüyor. Eski kitap toplama merakı ile birleşince bütün bunlar nasıl bir tablo oluşturduğunu varın siz hayal edin. Enis’te bu aradıklarımın önemli bir bölümünü her defasında buluyordum. O gün de öyle oldu. Bir yandan konuşup dertleşiyor bir yandan da yeni yeni hatıralara kapılar açılıyordu. Dinlediklerim içinde ona hak verdiğim ve üzüldüğüm, acısını paylaştığım birçok ortak problemimiz vardı. Neler yapmalı ve bu problemlerin halli için ne gibi adımlar atmalıydık. Çocukların ilgisini çekecek ve bazı kötü alışkanlıkların şimdiden önünü alacak çalışmalara ihtiyaç vardı. Ben kendi payıma düşen dersi aldım. Bu hassas ve ölçülü kalp, bu dükkan, anne babaların da okuldan sonra uğrayacakları önemli bir adresti... Çünkü hayatın içinden davranış ve ilişkileri birebir yaşayan gözlemleyen ve hatta bazı acıları tadan bir insandı o.
Enis’le konuştukça ben de kendi dünyamda o gün fark ettiğim bir hatıranın peşine düştüm.
Şimdi Rahmetli olan, bir Kemal Amca vardı. Bahçelerimiz yan yana idi. Adamcağızın bahçesinde üç beş erik ağacı vardı. Ama kıyıda köşede kalmış bir tanesi vardı ki, o başka bir erikti. Ya da ne bileyim çocuk gözüne öyle görünüyordu.
Nisan ayının sonlarına doğru, erikler dallarda belirmeye başlardı. Etli ve sulu erikler, çocuk aklımızı başımızdan almaya yeter sebeptiler. Artık akıl gidince de, ne Kemâl Amca’ya yakalanma riski, ne başka bir şey gelmiyordu aklımıza.
Evin arka kapısının tam karşısında idi küçük ağaç. Bir bahar sabahı okul öncesi bahçedeki ağaçlarda ziyaretlerimizi yapıp sıra ile dolaşıyor ve ‘kastarca’ eriğine doğru yaklaşıyorduk ve birkaç adımda ağacın dalları arasındaydık. Artık keyif vakti idi. Bir yandan erikleri birer ikişer atıştırıyor, bir yandan da gözetliyorduk, yakalanmayalım diye. Ama olan oldu. Nerden çıktı bilinmez bahçe sahibi birden kapıda belirdi. Arkadaşlar tabana kuvvet kaçarken ben ağacın dalları arasında kala kalmıştım. Kalbimin atışlarını duyuyordum. Herkes kaçtı. Zavallı ağacın dalları çeke çeke hırpalanmış. Kemal Amca ağaca doğru bakıp epey söylendi. Beni görecek diye ödüm kopuyordu... Artık dünyam kararmıştı. Birkaç defa bana doğru baktı fakat nedense göremedi. O gözleri o bakışı bugün bile unutmam mümkün değil. Hani sen ne yapıyorsun orada demesine bile gerek yok, küçük bir harekette bulunsa eminim ağacın dallarını güçlükle kavrayan kollarım çözülecek ve pat diye yere düşecektim. Ağacın altına oturdu, sigarasını yaktı, ardı ardına bir daha yaktı. Ve uzunca bir müddet oturdu. Evden, annemin sesi geliyordu. Okula geç kaldığım için, bana sesleniyordu. Bereket arkadaşlar vefalı çıktılar da yerimi söylemediler. Ben hâlâ ağacın dalları arasında bildiğim bütün duaları okuyordum. Öylesine bir samimiyetle ki sormayın. Ne sözler veriyorum bir daha mı tövbe diyorum, artık ben bu işlerde yokum diyorum. Ama Kemal Amca sanki bilerek bir ders veriyordu bana. Bir süre sonra, kalktı usulca evine girdi. Ben de ağaçtan inip evin ve sonra okulun yolunu tuttum. İzin isteseydik belki de ağacı kesip verecek insanı bir avuç erik için deli divane etmiş, çileden çıkarmıştık. Doğrusu o da bize güzel bir ders vermişti gibime geliyor. O bodur ağacın tepesinde beni görmemesine imkân yoktu. Gördü de bu yaramaza bir ders vereyim diye düşünmüş olmalı. Bana tattırdığı bu acı, eriklerin lezzetini sildi süpürdü.
İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ilk ciddi fark edişim bu hatırayla oldu diyebilirim.
Komşular arasında bir meyvenin lafı olmazdı o zamanlar ama yol yordam, helal haram bilinmeliydi elbette. Mesele erik, elma meselesi değildi. Bir yasak başka bir istek uyandırıyordu. Bereket yanlışlarda ders almamız o kadar uzun sürmedi. Bu olay benim için hayatımda bir dönüm noktası oldu diyebilirim...
...
Niye hatırladım ve anlattım bu hatırayı. Enis’le konuştuklarımız bu noktaya geldi dayandı. Ben de iğneyi başkasına batırmadan çuvaldızı kendime batırayım dedim de ondan. Çünkü insan, kendi çocukluğunu unutunca bu günün olaylarını değerlendirirken yanlı ve yanlış bir tutum sergileyebiliyor. Ben de o yollardan geçtim. Ailenin verdiği terbiye de yetmiyor. İnsanız bazen aldanıyoruz. Hevesler, istekler, arkadaşlar bir de şeytan faktörü işin içine girince daha da zorlaşıyor her şey. Çocuk bu, yasak ne, haram ne nereden bilecek.
...
Bu hatıradan sonra onlar için güzel kitaplar, yeni bir öykü dizisi hazırlamaya söz vermiştim. Enis’in duası o kadar çabuk kabul oldu ki, elime bu konuda geçen bir malzemeden dolayı onu arayıp artık bir şeyler yapabileceğimizi ve küçüklerin dünyalarına güzel örnekler serpecek, taşıyacak çalışmalara girişebileceğimizi söylediğimde Enis’teki mutluluğu görmeliydiniz.