TR EN

Dil Seçin

Ara

Allah Resulünün Özel Dostu: Hz. Ebubekir

Allah Resulünün Özel Dostu: Hz. Ebubekir

Fetih suresinin 29. ayetinde geçen bazı ifadeler, mümtaz vasıflarıyla ve sırasıyla dört halifeye işaret etmektedir.

Hz. Ebubekir’in en bariz vasfı ‘maiyet-i hassa’dır. Yani, nübüvvetin başından itibaren hayatı boyunca Hz. Peygamberin en yakın arkadaşı olarak hep onun yanında, yakınında bulunmuştur. Söz konusu ayette özellikle onun bu vasfına işaret edilmesi ve bu işaretin onun hem hayatı hem vefatının çizdiği haritanın karelerine tevafuk etmesi, Kur’an’ın edebî mucizesinin bir parıltısıdır. İlgili ifadeler   “Muhammed Allah’ın Resulüdür. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rukûa varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler” mealindeki cümlelerdir.

Bu ayet, açıkça sahabenin güzel hasletlerinden söz edip onları övdüğü gibi, işarî manasıyla da sahabenin büyükleri ve reisleri olan dört halifeye işaret etmektedir. Ayette gözetilen tertip ve aynı sıraya göre belirtilen özelliklerin dört halifenin hilafet sıralamasına göre olması, onların özellikle kastedildiğinin delilidir. Şöyle ki: Ayette Hz. Muhammed’den (asm) hemen sonra birinci sırada zikredilen ve meal olarak, “Onunla birlikte bulunanlar” ifadesi, Hz. Ebû Bekir’e tam uyuyor. Gerçekten kendisi, hayatı boyunca ayette ifade edildiği gibi, Hz. Peygamber’e (asm) özel arkadaşlığıyla daima O’nun yanında olmuştur.

“Kâfirlere karşı şiddetlidirler” cümlesi ise, ikinci sırada zikredilmek sûretiyle hem mânâ hem de sıra numarasıyla dünyanın en büyük devletlerini titretmiş olan ikinci Halife Hz. Ömer’e işaret eder.

“Kendi aralarında merhametlidirler” ifadesi, üçüncü sırada yer almakla, hem mânâ hem de sıra numarası ile üçüncü halife olan ve Müslüman kanının dökülmemesi için canını feda edecek kadar merhametli bulunan Hz. Osman’a işarettir.

Dördüncü sırada zikredilen “Onları rukûa varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler” mealindeki ifade ise, hem mânâ hem de sıra numarasıyla dördüncü halife ve ilim, ihlâs ve ibadetiyle meşhur olan Hz. Ali’ye işarettir.

Bu ayetin aynı anlamdaki işarî manası, İmam Muhammed Bâkır’dan da nakledilmiş ve Aşere-i Mübeşşereden olan diğer zatlar hakkındaki işaretlere de yer verilmiştir. Ayrıca birçok tefsir kaynağında, İbn Abbas, Hasan-ı Basri, İkrime gibi bazı âlimlerden naklen söz konusu işaretlere dikkat çekilmiştir.

Bu özet bilgiden sonra, asıl konumuz olan Hz. Ebubekir’in Hz. Peygamberle özel birlikteliği anlamına gelen “maiyet-i hassa”sını gösteren bazı örnekleri kısaca şöyle arz edebiliriz:

• Nebinin ailesi dışından bir insan olarak ilk Müslüman olmuş kimsedir. Böylece daha önce Hz. Peygamberle olan insani arkadaşlığını, İslami arkadaşlıkla pekiştirmiş ve özel dostluğunu devam ettirmiştir.

• Hz. Peygamber Medine’ye hicret ederken, yalnız bu samimi dostunu yol arkadaşı olarak yanına almıştır.

• Örümcek ağıyla—bir mucize eseri—kapısı kapatılan Sevr mağarasında Hz. Peygamberin yanında yine o vardı. Kur’an’da bu birlikteliği de kayıt altına alınmıştır: “Eğer Siz Peygambere yardımcı olmazsanız, Allah vaktiyle ona yardım ettiği gibi yine yardım eder. Hani kâfirler onu Mekke’den çıkardıklarında, iki kişiden biri olarak mağarada iken arkadaşına: ‘Hiç tasalanma, zira Allah bizimle beraberdir’ diyordu.” (Tövbe, 9/40)

• Sevgili Peygamberimiz vefatına yakın hastalandığında, mescide açılan kapılardan Hz. Ebu Bekir’in kapısı dışında hepsini kapattırmış ve böylece son nefesine kadar onun özel birlikteliğini korumaya özen göstermiştir.

• Hastalığı ağırlaştığında da, yerine Hz. Ebubekir’in cemaate imamlık yapmasını emir buyurmuştu.

• Hz. Peygamberin hakkında söylediği şu sözlerle onun özel dostluğuna dikkat çekmiştir: “Her kimin bize iyiliği dokunmuşsa onun karşılığını mutlaka vermişizdir. Ebû Bekir hariç. Onun bize çok iyiliği dokunmuştur. Onun mükâfatını kıyamet gününde mutlaka Allah verecektir. Ebû Bekir’in malının bizi faydalandırdığı kadar hiç kimsenin malı bizi faydalandırmamıştır. Eğer bir dost edinseydim mutlaka Ebû Bekir’i dost edinirdim. Ancak bilesiniz ki sizin Peygamberiniz Allah’ın dostudur.”

• Hz. Peygamberin vefatından sonra, Hz. Ebubekir ilk defa onun yerine geçip halife olmuş ve her konuda onun tavizsiz takipçisi olmak suretiyle bu “özel birlikteliği” muhafaza etmiştir.

• Hz. Ebubekir, daha sonra vefat etmiş, Hz. Peygamber’e ilk kavuşan halife olmuş ve yanına defnedilmiştir. Hayatında olduğu gibi vefatından sonra da bu hususi arkadaşlığını Allah’ın inayetiyle sürdürmüştür.

• Hz. Ebubekir bu birlikteliğin ilahi takdirin bir ikramı olduğunu ve bunun her yönden inayetle süreceğinin kanaatini taşıyordu. Rivayete göre, Hz. Aişe şöyle demiştir: “Ağır hastalığında Ebubekir’in yanına gittim. Bana: Hz. Peygamberin hangi günde vefat ettiğini sordu. Ben de: ‘Pazartesi günü’ dedim. Sonra ‘Bu gün nedir?’ diye sordu. Ben: ‘Bu gün pazartesidir’ dedim. Bunun üzerine: ‘Öyle ümit ediyorum ki, ölümle aramda bu saatten bu geceye kadar bir süre kalmıştır’ dedi.”

Öyle anlaşılıyor ki, Hz. Ebubekir, Hz. Peygamberin vefat ettiği pazartesi gününde vefat edeceğini tahmin etmiş, fakat ilahi hikmet, onun vefatını Salı gecesi olarak tayin etmiştir. Ta ki,  Hz. Peygamberle olan birlikteliğinde, hep ona tâbi olarak onu arkasından takip ederek kazandığı ikinci sıradaki makamı bozulmasın.