“İncelikler şairi” Gülten Akın, kuru dal uçlarında ahiret ümidi seyrediyor: “Dala bakmak suyun izini sürmek değilse/Dünya düş, yalandır ömrümüz.” Öyle ya, bu dünya böyle coşkuyla sürgün veriyorsa, bir suyu olmalı sonsuzluğun yamaçlarından akan. Cennete kök salıyor olmalı buraya uzanan düş ağacı. Uyku ise bu dünya, bir uyandırmalı mahşer sabahını.
***
Cahit Zarifoğlu, zarif dokunuşların şiirini okuyor parmak uçlarında, eşyaya kalbiyle temas edenlerin sevincini taşırıyor aklımıza: “Ben menekşelerin yapraklarını birkaç aylık çocuğun pembe yanaklarını okşar gibi okşayanlar gördüm.”
***
Gustave Flaubert, gerçek okumanın adresini gösterirken, hece hece şifa dağıtıyor: “Ne çocuklar gibi bir avuntu olsun diye okuyun ne de muhterisler gibi kendinizi talime zorlarcasına. Okuyacaksanız, şifa bulmak için okuyun!”
***
Muhyiddin Şekûr, unutuş ve hatırlayış arasında sarkaçlanan insanı yükselişe çağırıyor: “Ruh düşerken unutur, yükselirken hatırlar.”