
Kime Niyet, Kime Kısmet
Haziran 2013, 438 |
![]() |
Eklenme Tarih: 22 Nisan 2020 22:34 | Ömer Sevinçgül |
“Hidayet mi ne, işte onu Allah kimine veriyormuş, kimine vermiyormuş... Nedir, nasıl bir şeydir, neye göre verilir bu?”
Hidayet, iletmek manasında bir terim. İman yoluna girmekle ilgili. Hidayet edilirse kişi hak yola giriyor. Hidayet kalbe ekilen bir nur, demiş ulema. İradenin olumlu yönde kullanılmasından sonra veriliyor. Kuşkusuz, hak edene. Öyle masallardaki talih kuşu gibi değil.
Bilirsin, masalda talih kuşu kimin başına konarsa o padişah olur. Ne liyakat aranır ne dirayet. Hidayet de mukaddes bir kuştur ama bir biçimde hak edenin kalbine konar!
Bir aynaya benzer insan kalbi. Eline bir ayna al, Güneşe çevir. Güneş aynanda görünür, nurlandırır onu. Aynanın arkasını döndürürsen Güneş ışık vermez artık. İnsan kalbi de böyledir işte.
Kim inanmaya meylederse iman nuru ona gelir. Kişinin niyeti sebeptir, hidayet verilmesi bir sonuç. Sebep sonuçtan ayrılmaz. Hikmetle iş yapan yaratıcı her sonucu bir sebebe raptetmiş.
İman nuruna kimlerin layık olduğunu dıştan bakarak anlamak imkânsızdır. Çünkü biz, insanların dış yüzünü görüyor, davranışlarını gözlemliyoruz ama yüreklerini bilmiyoruz. Kalbinde yatan niyetleri, arzuları, meyilleri göremiyoruz.
Bizim açımızdan ortada bir belirsizlik var. Hakkında “mümin olmaya ne kadar da uygun bir kimse” diye düşündüğümüz birine iman nurunun ulaşmaması ya da “iman nimetini tatmak onun ne haddine!” diye kötü zanlar beslediğimiz bir kimsenin bir süre sonra “mümin” olması kaderi sorgulamamamıza da sebep olabiliyor. Bizi hayrete de düşürüyor bu sonuçlar.
Oysa hayret edecek ne var? Biz, perdenin ön yüzüne bakıyor, ona göre fikir yürütüyoruz. Kader ise, perdenin arkasına, yani gerçek yüzüne bakıyor, öyle hükmediyor. İnsan aldanıyor ama kader aldanmıyor.
Davranışlar sadece kişinin ahlâkı hakkında zan uyandırabilirler ama kesin bilgi vermezler. Çünkü “sahte” olmaları mümkündür. Güzel bir davranış, gösteriş için de yapılmış olabilir. Bu da ahlâkî değildir.
İnsaniyetle İslâmiyet arasında bir paralellik var. İnsanî niteliklerin belli bir noktaya erişmesiyle iman nuruna bir meyil uyanıyor. Akla aykırı gibi görünen bazı hususlar açıklanınca, ruhsal gelişimi gereği zaten inanca eğilimli olan insan, onu onaylamakta tereddüt etmiyor.
Öbür türlüsüne gelince... Ne diyeyim... Allah hidayet versin!
Haziran 2013, 438 Sayısı Tüm Yazıları
- 6 İlim Mi, Hurafe Mi? / Prof. Dr. Alaaddin Başar
- 8 Kendini Bilen Rabbini Bilir / Prof. Dr. Adem Tatlı
- 9 Vicdan Aynasını Ters Çevirmek / Rasim Özdenören
- 10 Mutluluk Hakkındaki Gerçekler / Prof. Dr. Kemal Sayar
- 12 Satır Arkası / Ender Akay
- 14 İncire De, Zeytine De Andolsun! / Metin Karabaşoğlu
- 17 Büyük Sevinç / Aslınur Bahar
- 18 Hal Çizgisi / Osman Suroğlu
- 19 Kime Niyet, Kime Kısmet / Ömer Sevinçgül
- 20 Arı Kuşları / Prof. Dr. Volkan Tuzcu
- 22 Kırkambar / Zafer Araştırma Grubu
- 24 Hz. Peygamber'in Kullandığı Bazı Eşyalar Ve İsimleri / Doç. Dr. Yunus Emre Gördük
- 27 Müthiş / M. Emin Şişman
- 28 İnsanın Eşya İle İmtihanı / Banu Yaşar
- 29 Gaye Ve Hedef: İnsan / Mehmet Kırkıncı
- 30 Yanarım Allah'ım Senden Uzak Günlerime / Selim Gündüzalp
- 33 Hazır Cevaplar / Zafer Araştırma Grubu
- 34 Kıskançlık Kötü Bir Duygu Mu? / Prof. Dr. Nevzat Tarhan
- 36 Erik Ağacı / Hekimoğlu İsmail
- 37 Yediveren / Suat Ünsal
- 38 Meyve Ve Tohumların Dağılma Mekanizması / Prof. Dr. Fatih Satıl
- 40 “Ben kulumun bana olan zannı üzereyim...” / Müjdeli Hadis / Zafer Araştırma Grubu
- 41 Kim? / Abdülkadir Dinç
- 42 Belirsizliğin Böylesi Güzelmiş / Dr. Aytekin Coşkun
- 44 Cennet'ten Cennet'e / İbrahim Erdinç Şumnu
- 46 Güneş Ve Hayat / Prof. Dr. Sefa Saygılı
- 48 Hele Bir Yaz Gelsin / Melike Kabay
- 49 Sultana Hukuk Dersi / Yaşar Esen
- 50 Kainata Turist Gözüyle Bakmak 1 / Prof. Dr. Orhan Batman
- 52 Şirazlı Şeyh Sadi / Dr. Yaşar Çil
- 54 Cennetin Anahtarı Şükürdür / Prof. Dr. Niyazi Beki
- 56 Anneden Ayrı Büyüyen Çocuklar / Ali Çankırılı
- 58 Düşünceler / Zafer Araştırma Grubu
YAZARIN DİĞER YAZILARI

Hayır, Asla!
Tüm canlıları yoktan var eden, ihsanlar, nimetler ve lütuflarla yaşatan, derdi olana deva gönderen, şifa veren Allah hiçbir sebep yokken kullarına azap etmez. Rahmandır o, sınırsız merhameti vardır. Rahîmdir, merhamet eder. Fakat aynı zamanda adildir, hak sahibine hakkını verir; zalimleri cezalandırır, iyileri ödüllendirir. Bu da güzeldir kuşkusuz.

Tuhaf!
Tanrıtanımaz bir arkadaşla tartıştık. “Tanrı bir kısım işleri nedeniyle evrenle ilgilenemiyor” diyor. “Tanrı varsa ve iyiyse neden kötülüklere meydan veriyor” diyerek inanmama nedenini açıklıyor. … Evvela şu ‘tanrıtanımaz’ kelimesi hakkında bir tespitimi söyleyeyim...

Düşün!
Bir adam düşün... Eline bir tüfek almış, hedef tahtasına ateş ediyor. Etrafındaki seyirciler de dikkatle bakıyorlar. Birinci atışta hedefi on ikiden vuruyor. Kimi “Aferin, vurdu adam!” derken, kimi de “Tesadüftür canım! Acemi şansı” diyor. Adam ikinci kez ateş ediyor, yine on ikiden vuruyor. Üçüncü kez ateş ediyor, on iki. Yüz atış yapıyor, hepsinde de on ikiden vuruyor. Buna tesadüf demek mümkün mü? Diyene gülerler.

Birey Olmak
Birey olmak istiyorsun demek. Ne güzel! Birey olma arzusu, özgürlük talebi pek yaygın günümüzde...