TR EN

Dil Seçin

Ara

Aralık 2010

post-title

Aralık 2010, 408

Yıl 1882… Finlandiya…

Ve Matilde isminde genç bir vali kızı, mutsuzların acısını paylaşmak için çırpınıyor. Sonunda amacını gerçekleştireceği mekânı seçiyor: Nasa hapishanesi…

Herkesin kendilerine kin ve nefretle baktığı, insan yerine konulmayan, çoğu ayaklarından zincirli hücre mahkûmlarıydı bunlar…

Matilde onlara ümit götürmek istiyor…

Uzun bir uğraştan sonra, onların arasına tek başına girme izni alıyor.

Ve işte o diyaloglar:

“Nasıl oluyor da senin gibi bir kız çocuğu biz haydutların arasına giriyor?”

“Korkmuyor musun?”

“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

“Hayır, kim olduğunuzu bildiğim halde sizden korkmuyorum. Çünkü senin aslında iyi bir insan olduğunu biliyorum. Allah’ın seni sevdiğini de biliyorum.”

Mahkûm, bu söz üzerine sarsılarak doğruluyor:

“Ne? Ne diyorsun sen? Allah’ın benim gibi bir günahkârı seveceği doğru mu?”

Ve hıçkırarak ağlamaya başlıyor. Sonra zincirlerini sarsarak:

“Eğer gerçekten Allah bizi affediyorsa, insanlar niçin affetmiyor?”

Diğer bir mahkûmun ise “Boşuna vakit kaybetmeyin. Benim yüreğim taştan daha katı.” uyarısına Matilde şu cevabı veriyor:

“Taşa tohum ekilemeyeceği doğru. Fakat büyük bir kayanın yarığından çıkan ve sonra büyüyen ne kocaman ağaçlar gördüm ben.”

***

Böyledir işte…

İnsan sabırla çalışmayı göze aldı mı, incelikli bir metoda ve temiz bir yüreğe sahipse eğer, neler olmaz ki…

Sevmek gerek, fedakârlıkta bulunmak gerek insanlar için. Zaten sevmek de fedakârlık demek değil midir? El ele, baş başa verilince ne köprüler geçilir, ne dağlar aşılır... Bırakın taşlarda tohum bitmesini, ölmüş kalpler bile dirilir Allah’ın izniyle…

Malik bin Dinar Hazretleri der ki:

“Hiçbir iyilik yoktur ki, önünde bir yokuş bulunmasın.”

Muhatabımız ne derse desin, biz doğru bildiğimizi yapmak zorundayız.

Gayret, şevk ve ümit hayatımızın vazgeçilmezleridir.

Allah’ın her şeye gücünün yettiğini bilmek, ümitte büyük güçtür. Ümitten uzaklaşmak, Allah’tan uzaklaşmaktır.

İnsanın öyle kederleri var ki, onu ancak Allah anlayabilir. Bu anlayış, şefkatle ve acımayla doludur. Ümitsizliğe düşecek ne var ki? İnsanı Allah’tan fazla kim sevebilir ki?

Ümitsiz insana işte bir peygamber müjdesi:

“Yaptığı günahı Allah’ın bildiğine inanan ve içinde bu korkuyu taşıyan kimse, günahından tevbe etmese de Allah onu affeder.”

Bu hadis Taberani’de geçiyor.

İnsanın gerçek değerini, onun iç dünyası taşır. İnsan bu kâinatın en mükemmel meyvesi, neticesi ve gayesidir.

“Olağandışı pek çok şey vardır dünyada. Ama hiçbiri insandan daha üstün değildir.” Öyle diyor Sophokles.

Kendini önemsiz bir şey sanarak bazen insan kendini soyutlar. Oysa insan, küçük bir kâinattır.

İnsan, taşıdığı değeri anlayabilmesi için, yaratılışına dönmek ve yönelmek zorundadır. Bir bakmalıdır nasıl yaratıldığına bir su damlasından…

Her şey gibi düşünceler de bir bir değişebilir ama gerçek, asla değişmeden kalır. Kutsallığa giden yol, çevremizde dönüp duran her şeyi sorgulamaktan geçer.

Bunu yapıyoruz yıllar yılı. 34 yıl bitiyor bu süreç içinde.

İyiliğin kalbine doğru yürüdük, yürüyoruz. Güzellikleri bir demet yapıp sunuyoruz. Sayfa sayfa takdim ediyoruz.

Düşüncelere ışık, kalplere ümit, hayatlara anlam katmak istiyoruz. Ve bu amaçla var gücümüzle çalışıyoruz. Çünkü sizleri seviyoruz. Sizleri seveni de sevdiğimiz için, size ulaşacak mesajın en güzeline lâyık olduğunuzu düşünüyoruz. Zevkle, inançla çalışıyoruz.

Çok şükür, bu senenin son sayısının eşiğindeyiz. Âdet oldu, her yazıdan kısaca bahsetmek ama bu sayıda bunu yapmayacağız. Çünkü gerçekten birbirinden güzel demeyeceğiz, her biri bütünü tamamlayan güzellikte yazılar var.

Zevkle okuyacaksınız. Bütün kalbimizle buna inanıyoruz.

Yazanlar kalplerini koymuşlar, yazılarının arkasına. Siz de okurken kalbinizle okuyun ki, istifade edesiniz inşallah.

Elden ele, dilden dile dolaştırıp ulaştıralım bu sayıyı. Mesaj yüklü yazılar ve birbirini tamamlayan birçok kalem erbabının hazırladığı çalışmalar var.

Biz çok istifade ettik okurken ve hazırlarken. Sizin de aynı şeyleri yaşayacağınıza bütün kalbimizle inanıyoruz.

Geride kalmak yok. İleri, daima ileri… El ele, gönül gönüle…

Yeni dostları aramızda görmek, ümitle muhabbetle beraber yürümek istiyoruz. Müjdeli haberlerinizi ve abonelerinizi bekliyoruz.

— Selim Gündüzalp

Dergideki Yazılar