TR EN

Dil Seçin

Ara

Trafik Tevbesi

Tevbe; inkâr, şirk ve nifaktan imana, yanlıştan doğruya dönüş yoluna girmektir. Toptan başarılması zordur, zira ilim ve çaba gerektirir. Bazı şeylerin günah olduğunu ve tevbe gerektirdiğini çoğumuz bilmeyebiliriz. Güzel olan hataya düşmemek ve tevbeye ihtiyaç duymamaktır. Gerçek ise hiç de göründüğü gibi değil.

 

Bir gün İstanbul’umuza doğru arabayla yol alırken, bir tefekkür ânımda aklıma şu ayet geldi: “Yol oğluna” ihsan ediniz.

Bu bir deyimdir. Yola çıkmış, yolcu, gurbetçi, mülteci, vs. gibi çok çeşitli sınıfı içinde barındıran kelimedir. Sanki yol bir ana, üzerindeki de onun evladı anlamına gelen güzel bir anlatımdır. Bizdeki köprü altı veya sokak çocukları ifadesiyle anlatılan manadan daha geniş anlam taşımaktadır.

Ayete dönecek olursak; “yoldakilere iyilik ediniz.” (Nisa; 36) Bu ayeti, ister yolcu, ister yolda kalanlar, ister başka türlü olsun, netice yolda bulunan herkes bu kavramın içine dâhildirler. İş bu ayetin ilk cümlesi ise “yalnız Allah’a ibadet edip, O’na hiçbir şeyi ortak yapmayınız.” Bu tevhidin olmazsa olmazıdır. İman kapısının anahtarıdır. Ameli tevhide gelince, ayetin aşağısında sayılanları emrolunduğu şekilde tatbik etmektir. Tevhit sadece imanda değil, amelde de kendini ispat etmelidir.

Evet, biz insanlığın şerefli mensuplarına bu konuda düşen vazife yok mudur? Elbette vardır ve belki de farzdır. Mümin o kimse, malı ve canı heder etme hakkına sahip değildir. Biz okumadık mı ki, bir insan bir âlemdir. Nedir bu vurdumduymazlık Müslümanım diyenlerde. İslam sadece namaz ve oruçta mıdır?

Trafiği iman ve salih amelle düzenleyecek onlarca değil, yüzlerce ayet, hadis ve hüküm bulmak mümkündür. Bizler ki Rahman’ın kulları olarak neyi kaybetmedik ki... İşte ayet, “O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) ‘selam’ derler (geçerler)”. (Furkan, 63)

Müminin yürüyüşü vakar, sekinet, huzur ve güzellik içinde olmalıdır. Gerçekler ise maalesef böyle değildir. Bizim, Rahman’ın rahmetinden haberimiz olsaydı, Rahmetin tecellisine uygun trafiğimiz olurdu. İlk özellik yürüyüşten başladığına göre, diğerlerini varın sizler düşünün.

Bu konudaki yanlışımız, Allah sevgisini kaybetmemize sebep olur. Şöyle ki; “Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah, övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt, çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.” (Lokman suresi,18-19) Yürüyüşü ölçülü ve mutedil olmayanların kibirli ve kendini beğenmiş olduklarından, Allah tarafından asla sevilmeyeceklerini Kur’an bize öğretmektedir. Yollarda, trafikte, Allah tarafından sevilmeyen böyle nice insanlar var kim bilir. Sevilmeyenler, ayakkabılar ve vasıtalar değil, yürüyen ve sürücülük yapanlarımızdır. Allah’ım bizi yollarda sevilmeyecek işler yapanların şerrinden koru ve yaptığımız trafik hatalarımızı affeyle yâ Rab.

İsra suresi ise bu gerçekleri yüzümüze ve özümüze haykırmaktadır: “Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin. Kötü olan bütün bu yasaklar, Rabbinizin sevmediği şeylerdir. İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah’la beraber başka bir ilâh uydurma. Aksi halde kötülenmiş ve Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın. (37-39. ayetler)

Ayete baktığımızda ilk gördüğümüz, yürüyüşün yanlışından sakınmak, bunların Allah tarafından sevilmeyen davranışlar olduğunu bilmek. Bu emirlerin de vahyin alanına dâhil olduğunu öğrenip, ameli tevhidi bölmemek ve cehenneme düşmemek ihtarlarıyla dolu olduğunu görürüz. Meselenin ne kadar önemli olduğu aşikârdır.

Bayramlarımızda yolların kan gölü olması, bizim takvasız bayram yaşadığımızın işareti değil midir? Hâlbuki Ramazan ve Kurban bayramlarının ilk esası ve özü “takva” değil midir? Allah’a ulaşan ne oruç, ne de kurbanlarımız değildir. Kalplerimizin takvası değil midir?

2006 yılında 11 ayda 3 bin 74 kişinin trafik kazalarında hayatını kaybettiğini, bayram olmayan günlerde günlük resmi ölü sayısının 9.2 kişidir. Geçen yıl 5 günlük Ramazan Bayramı tatili süresince 97 kişinin öldüğünü, 212 kişinin de yaralandığını, Kurban Bayramında ise 61 kişinin ölürken 79 kişinin de yaralandığını hatırlatan Prof. Dr. Tombaklar, geçmiş yıllara oranla geçen yıl bayram tatillerinde ölenlerin sayısında yüzde 60 artış görüldüğünü açıkladı. “Trafik kazalarının ülke ekonomimize verdiği kayıp yıllık ortalama 12-18 milyar TL’dir.

Trafik kazalarının her yönüyle maddi ve manevi bilançosunun çıkarıldığını sanmıyorum. Alınması gereken tedbirler ne olursa olsun, öncelikle imanlı insanlara düşen bir vazife yok mudur? Söyleyin bizim trafiğimizin imanı (polislerin demedim), takvası, ihsan ve ihlâsı var mıdır? Yani biz yaya ve sürücülerin trafik imanı ne kadardır acep. Kınamayın beni bu satırlardan dolayı, terör belasından kat kat fazla canlar vermiyor muyuz? Tekrar iman yenilemeliyiz “yoldakilere iyilik edin” ayeti kerimesiyle aziz olmak isteyenler. Trafik en büyük kul hakkıdır unutmayalım. Bazı haklar vardır ki ödenebilir, ya giden canlar nasıl geri getirilecek.

Gelişmiş ülkelerde trafiğin artık canavar olmaktan çıktığını biliyor ve okuyoruz. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en yaygın on ölüm nedeni arasında yer alan trafik kazaları, gelişmiş ülkelerin listesinde yer almıyor. Bizi imanımız geliştirmezse, ölümler mi geliştirecek. Korunmayanın takvası olur mu?

Ebu Saîd Hudrî’nin (r.a.) anlattığına göre:

Hz. Peygamber (a.s.) “Yollarda oturmaktan sakının!” buyurmuştur.

Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Bu bizim için vazgeçilmez bir şey. Biz oralarda oturup konuşuruz” diyerek karşılık verdiler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Eğer bundan vazgeçemezseniz, öyleyse yolun hakkını verin” buyurdu. Sahabeler: “Yolun hakkı nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Gözü (haramdan) korumak, başkasına eziyet vermemek, selâmı almak, iyi olanı emredip kötü olanı engellemektir” cevabını verdi. (Sahih-i Müslim)

Her günahın tevbesi gerekir ki, tevbeyi geciktirmek de ayrı bir günahtır. Tevbe etmeye vaktimiz olmayabilir. İman ve İslam yolumuzdaki şeytanî engelleri kaldırmamız gerekirken, yollarımızı kan ve gözyaşlarına mahkûm ederek şeytanı sevindirmeyelim.