TR EN

Dil Seçin

Ara

Trafik Canavarına Kaptırdığımız Kuzucuklarımız

Bisiklet kullanmak için gerekli alt yapının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle gün geçmiyor ki bisiklet kazası haberi duymayalım. Geçenlerde gördüğüm kaza ise bende tahammül gücü bırakmadı. Kamyon ve bisiklet bu ikisi aynı yolda nasıl olur diye söylenmeye başladım. Yolun kenarında yatan çocuğun üzerine beyaz örtü örtmüşler. Bisikleti de yanında.

İşte böyle. Bir kuzuyu daha kurt kapmıştı. Hani tanıdık bir kurt, şu adına trafik canavarı deyiverdiğimiz. Hz. Ömer (r.a) geliyor aklıma. Devlet görevini üstlenmişti de... Sonra şöyle demişti “Nil nehrinin kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa hesabı benden sorulur.” Bizim kuzularımızı trafik canavarı kapıyor, haberin var mı yâ Ömer!

Bilirim çocuklukta bisiklet bir sevdadır. Benim için ise hiç kavuşamadığım bir sevda olmuştu. Aramıza “bisiklet yolu” bir karabasan gibi girmişti. Rahmetli babam “bisiklet yolu yok, sana onun için almıyorum” diyordu. Ben her yerde sürmeye razıydım. Babamın bana bisiklet alması için neler yapmadım ki. Bir keresinde ağaçtan bir bisiklet yaptım, sonra da ona “ikimizin fotoğrafını çek” dedim. İlk defa babamın ağladığını görmüştüm, yine de bisiklet almamakta kararlıydı; “Ben sana kıyamam kuzum, yollar canavar gibi arabalarla dolu, bisiklet yolu yapılsın, söz en güzelinden alacağım” diyordu. Yıllar boyu o yolu aradım durdum. Nerede bir yol tamiratı olsa ben onu bisiklet yolu için hazırlık yapılıyor sanırdım. Geçti gitti yıllar, benim çocuklarım büyüyor, hâlâ öyle bir yol yok ortada.

Bana sorun olan bisiklet yolu şimdi de çocuklarımın başında. Onlar benim gibi mahrumiyet çekmesinler diye şehirde yerleşecek bir yer aradım. Bulabildiğim sadece okula yakın bir ev. Bahçesi de bisiklet binilecek kadar büyük geldi bize. Okul bahçesinin ne çok işlevi varmış meğer! Çocuklar bütün spor faaliyetlerini orada yapıyorlar. Top oynayanlar ile bisiklet binenler birbirine karışmış. Oğlumun bahçe dışında bisiklet sürmekteki ısrarı ise bizi korkutuyor! Her defasında sıkı sıkı tembih ederim: “Bahçeden dışarısı yasak.” Oğlum zaten bir yasaklar yumağı içinde yaşıyor. Böyle olsun istemiyorum ama...

Bisiklet yolunu yıllar sonra başka ülkelerde gördüm. Motorlu araçlar, yaya yolu ve bisiklet yolu. Her birinin şeritleri ayrılmış. Bisiklet yoluna trafik lambaları da konulmuş. Seyri bile zevk veriyor insana. Burada her yaştan bisiklet binenler var. Ne garip bir durum bu böyle, bizim yaşlılarımız evin bir köşesinde oturmuş günlerini sayıyor, şu ihtiyar Japon’a bak, bisikletin arkasına bir de sepet koymuş, olacak şey değil. Belçika’da gördüklerim ise işin daha ileri boyutu. Burada bisikletli yaşam bir kültür haline gelmiş. Bir yere kadar motorlu araçla gidiyorsunuz, sonra yola bisiklet kiralayarak devam edebiliyorsunuz. Ucuz, emniyetli ve eğlenceli bir ulaşım, aynı zamanda da spor yapmış oluyorsunuz. “Herhalde sağlıklı yaşlılık böyle ortaya çıkıyor” diye iç geçiriyorum.

Belçika’da ilginç bulduğum bir başka uygulama ise şu; eğer işinize veya okulunuza bisiklet ile gidiyorsanız, devlet size para ödüyor. Hayretimi gizleyemedim, sebebini sordum. Yetkililerin söylediği şuydu: Şehir içi ulaşım için gerekli alt yapı çok masraflı oluyor, ayrıca sağlık ve spor merkezlerine olan ihtiyaç azalıyor, böyle olunca bisiklet kullananlara “ulaşım iadesi” adı altında para ödüyoruz. “Ne kadar güzel bir planlama bu böyle, kâr içinde kâr” dedim. Buralarda insanların çocukluktan ihtiyarlığa bisiklet sevdaları hiç kesintiye uğramamış. Benim tutkum ise içimde saklı kaldı, oğlumun ise okul bahçesiyle sınırlı.

Trafik kuralları uzun araştırmalar sonucu ortaya konulmuş ortak aklın insan hayatını korumaya yönelik ürünüdür. Bu kapsamda trafikte bisiklet kullanmanın bir tek yolunun olduğu ortaya çıkmıştır, Bu da bisikleti yalnızca bisiklet yolunda sürmek. Bisiklet yolu birçok ülkede uygulamaya konulmuş ve faydaları saymakla bitirilemeyecek kadar çok. Bizde de birkaç belediyede bu konuda çalışmalar yapılmış. Ancak, bunların bazılarında uygulama başarılı değil. Yapılan bisiklet yolları motosiklet yoluna dönüşmüş. Bisiklet yolu projesini bir devlet politikası haline getirmek ve bu işe başlamış olan belediyelere destek sağlamak, diğer belediyelerimizi de özendirmek zorundayız. Aksi halde, meydana gelen her trafik kazasının sorumluluğunu önce yöneticilerimizden sonra kendimizden sormak durumundayız.

Yaşadığım şehirde bir zamanlar “çocuk trafik eğitim pisti” olduğunu öğreniyorum! Orada yaşayanlardan dinledim “burası cıvıl cıvıldı” diyorlar. Sonra da ekliyorlar “çocuklar ve anneler birlikte çalışırlardı.” Sanki gelişmiş ülkelerin bir mahallesi anlatılıyor gibi geldi bana. Ne yazık ki şimdi burası sadece bir park! Başlanan bu güzel işler niçin devam etmez diye söylenmeye başladım. Bu parklara yenileri eklenmeliydi. O zaman bisiklet yolu projeleri de bunları takip ederdi.

Şimdi bisiklet yolu olan ülkelere bakıyorum. Acaba onlar bizden farklı ne yapmışlar diye. Canlı tutulmuş o güzel olan şeyler. Özel haftalar düzenlediklerine şahit oluyorum. Bunlardan biri “Avrupa Hareketlilik Haftası.” Sürdürülebilir kent yaşamı için 22 Eylül tarihini içine alan haftada her gün bir başka etkinlik. Bu etkinliklerin şunlar olduğunu görüyorum: Toplu taşıma günü, bisiklet günü, yaşayan sokaklar-yeşil yollar günü, otomobilsiz kent günü, sorumlu araba kullanma günü, çevreye duyarlı ulaşım günü, çevre ve sağlık günü.[1] Avrupa’da kutlanan özel günleri biz hep takip ettik, belki de onlardan daha coşkulu kutladık, ama bu 22 Eylül’ü nedense unutuverdik.

Ülkeme şöyle bir bakıyorum da, çektiğim fotoğraflar çok zor cevaplarla dolu. Dünya milletlerine “biz çocuk bayramı kutluyoruz, gelin katılın bize” diye sesleniyoruz, ama kuzucuklarımız trafik canavarı önünde yaşam savaşı veriyor. Bu manzara değişmeli, el birliği ile değiştirilmeli. Annelere seslenişim ise başka. Örnek bir anne geliyor aklıma. Yıldırım hızıyla geçmişti önümden o kahraman anne tavuk. Sonra da bir köpek canavarının ağzından yavrusunu çekip almıştı. Ne pahasına dersiniz? Evet, ben gördüm, kendi kafasının kopması pahasına.

 

Kaynak:

[1] Gürsoy, U. (2004), “Enerjide Toplumsal Maliyet ve Temiz ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Türk Tabipleri Birliği, Ankara.