TR EN

Dil Seçin

Ara

Kutlu Ay Ramazan

Kutlu Ay Ramazan

Ramazan, “kuluna şahdamarından yakın” olduğunu bildiren Âlemlerin Rabbi’nin rahmet tecellileri ile dopdolu, günlük hayatın koşturmalarından yorgun düşmüş yürekler için bir dinlenme ve arınma imkânı sunan kutlu bir zaman dilimi.

Ramazan, “kuluna şahdamarından yakın” olduğunu bildiren Âlemlerin Rabbi’nin rahmet tecellileri ile dopdolu, günlük hayatın koşturmalarından yorgun düşmüş yürekler için bir dinlenme ve arınma imkânı sunan kutlu bir zaman dilimi. Kur’an’la insanlığın müşerref olduğu, karanlıklardan nura çıkarılma vesilesi olan vahiy sürecinin başladığı mübarek ay Ramazan, bu kez bahar mevsiminde teşrif edecek hanelerimizi.

Saint Exupery’nin o çok bilinen çocuk masalında öyle diyordu tilki, dostu Küçük Prens’e: “…Her gün akşam dörtte gelirsen, saat üçte sevinmeye başlarım. Vakit geçtikçe, mutluluğum artar. Tam dörtte heyecanlanmaya, merak etmeye başlarım. Böylece mutluluğun değerini anlarım. Ancak her gün başka saatte gelirsen, seni karşılamak için, ne zaman “yüreğimi hazırlayacağımı” bilemem…”

Üç aylar” ile birlikte manevi hayatımızda bir heyecan ve canlanma olur. Geride bıraktığımız Recep ve idrak etmekte olduğumuz Şaban ayları sanki her sene ziyaretimize gelen Kutlu bir Dost’un gelişine “yüreğimizi hazırlamamız” için, her şeyi belli bir düzen içinde yaratan Âlemlerin Rabbi’nden bizlere takdim edilmiş bir hediye gibidir. Değil mi ki Ramazan gelmektedir, yolunu gözleyen müminler peşinen sevinsinler, vakit geçtikçe heyecanları artsın, yürekleri kutlu misafire hazırlasın ve Kutlu Ay geldiğinde de kavuşma mutluluğunu doyasıya yaşasınlar.

Hayat yolu iniş ve çıkışlarla dolu. Şükür ki bizler bu yolda sahipsiz ve pusulasız değiliz.

Yolun Sahibi”, “En Güzel Yolcu”yu bize kılavuz kılmış, kendisini örnek almamızı salık vermiş.

Yolda yürüme adabını da O’ndan (sav) öğreniyoruz.

Cabir (ra)’ın bildirdiğine göre, Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav) aşağı doğru inerken “Subhanallah” diyerek Rabbini tesbih eder, yükseğe çıkarken de tekbir getirir “Allahuekber” dermiş.

Bizler de hem maddi hem manevi anlamda gün be gün yol almakta olan yolcular değil miyiz?

Manevi dünyamızda yokuş aşağı inermişçesine rahat yürüdüğümüzü hissettiğimiz ve her şeyin çok düzgün gittiğini düşündüğümüz zamanlar olur. Bu halde bile acziyetimizi, fakrımızı, her dem O’na muhtaçlığımızı itiraf etmeli, bu halin her türlü eksiklikten münezzeh olan Rahmeti Sonsuz’un lütuflarından bir lütuf olduğunu unutmamalıyız: “Subhanallah!”

Bazen de yokuşlar tırmanmak durumundayızdır. “Hüzün yoldaşımdır” buyuran Nebi’nin hüznünden bir parçayı sanki yüreğimizde biriktirmekteyizdir. O demler de hakikaten “Büyük Olan”ı hatırlayıp, kalan her şeyin küçüklüğünü idrak ettiğimiz ve mukavemet kazanmayı öğrendiğimiz demlerdir: “Allahuekber!

Her halimiz için de hamdlerimiz sadece O’na mahsustur: “Elhamdülillah!

Ramazan. Bir ay boyunca birlikte yürüyeceğimiz ve yükümüzü hafifletecek bir yoldaş. Gönlümüze takılıp manevi iklimlere seyahati mümkün kılacak bir çift kanat. Yorgun gönüllerimizi sinesinde dinlendirecek emin bir dost.

Hoş geldin Kutlu Yâr!” Biz hâlâ yoldayız. Yüreğimiz kıpır kıpır fısıldamakta: “Subhanallah! Elhamdülillah! Allahuekber!”