TR EN

Dil Seçin

Ara

Jeolojik Devirler Niçin Yaşanmıştır?

Jeolojik devirler niçin yaşanmıştır? Kıtalar bitişik kalsaydı ne olurdu?

 

Jeolojik devirler niçin yaşanmıştır? Kıtalar bitişik kalsaydı ne olurdu? Memeliler niçin kıta oluşumu zamanında ortaya çıkıyor? İnsanın yaratılması için bir buzul devrinin geçmesi gerekli miydi?” 


 

Jeolojik devirlerin niçin yaşandığını, bilim kendi prensiplerine dayanarak izah etmeye çalışır. Bu yaratılışın nasıl ve ne şekilde cereyan ettiği, hangi devirlerde ne tip canlıların yaratıldığı gibi konuları içine alan yaratılış serüveninin açıklanması kıyamete kadar devam edecektir.

Nefsinin esaretinden kurtulan ve insafla aklını kullanan insanlar, bu yaratılışın hikmet ve gayesini Yaratıcı’nın bildirdiği gibi bilecek; ve bu yaratılışı anlama, Yaratan’ı tanımaya en büyük delil olarak görecekler. Başka bir kısım insanlar da, bu devirlerin hedefsiz, gayesiz ve maksatsız olarak, kendiliğinden ortaya çıktını iddia edecektir.

Burada işin püf noktası şudur: Yaratılışı kabul eden bir insan, “her eser madem ilmi, kudreti ve iradeyi gerektirir, bu evren ve içindeki eserler de bu sıfatlara sahip bir yaratıcıyı akla gösterir” derken; evrime inanan birisi “benim düşünceme göre herşey tesadüfen olmuştur” deyip, bu iddiasına da bilimleri kendine göre yorumlayıp deliller oluşturmaya çalışıyor. Ancak evrimin delilleri dünyada ve evrende yok, olsaydı evrim ‘teori’ değil, ‘kanun’ olurdu. Fakat yaratılışın delili ise, ilimle, iradeyle ve kudretle yaratılan herşeydir. Hatta evrimi iddia edenlerin bedenleri de yaratılışı gösteren delillerdir.

Sonuçta bu alemin bir plan ve program ile pek çok maksatla yaratıldığı bilgisine iman eden bizler biliyoruz ki, bir hesap gününde herkes hayatının ve yaptıklarının hesabını verecektir. Bu bile jeolojik devirlerin yaratılması için yeterli gerekçe değil midir?

Kıtalar bitişik kalsaydı ne olacağı hakkında senaryoları bilimler ortaya koyuyor. Belki bilgiler arttıkça, kıyamete kadar da evrendeki kasıtlı tercihleri keşfetmeye devam edecektir.

Memeliler gibi her bir canlı grubunun ortaya çıkışında, o canlı grubunun yaşamasına elverişli çevre şartlarının olması esastır. Allah (cc.) Hakîm’dir, anlamsız iş yapmaz. Her canlı için, o canlı yaratılmadan önce, ona uygun yaşam şartlarının yaratılması Allah’ın hikmetinin gereğidir. Bir misafir davet ettiğinde, onun için ortamı hazırlayan insan bunu çok rahat anlayabilir. Koyunun yaratılması için önce sofrasının hazır olması, yani çimenlerin ve otların yaratılması gerekir. Bütün canlıların yeryüzünde yaratılışında bu ilahi prensip esastır. İnsan da yaşaması için bütün şartlar hazır olunca yeryüzüne gönderilmiştir.

Yoksa, çimenler ve otlar yaratılmadan koyun yeryüzüne gönderilse ne yiyecekti? Elbette, canlıları yaratan Allah (cc.), her canlının nelere ihtiyacı varsa, onlar yeryüzünde tamamlandıkça, o şartlara uygun canlıları da yaratmıştır.