TR EN

Dil Seçin

Ara

Niçin Helak Olmuyoruz?

Niçin Helak Olmuyoruz?

Öteden beri İlâhî bir kanun olarak Cenâb-ı Hâk, âsî ve tağî kavimlere — âhirette cezâ vermesi muhâkkak ve mukadder olmakla beraber— terbiye ve te’dib için çok defa dünyada da ceza vermiştir. Hakikaten, Hz. Lût kavmi hakkında- ki ceza, ürpertici ve ibret verici mahiyettedir. Hz. Lût’un vâzifeli olduğu Sodom ve Gomore, Lût Gölü çevresindedir. Bu birkaç belde, bir gecede tek bir sayha ile yerle bir edilmişlerdir. Hz. Lût’un kavmini, utandırıcı günâhlar ve sû-i âkibetleriyle en ince teferruatına kadar anlatan Kur’ân-ı Kerim, Hz. Nuh’un kavmini de tafsilâtıyla nakleder.

Evet, Ümmet-i Muhammed’e (S.A.V.) gelince, hakikaten ister ümmet-i davet (müslüman olmayanlar), isterse ümmet-i icâbet (müslümanlar) olsun, bugün bazıları pek çok mel’âneti birden işlemektedir. Efendimiz’in (S.A.V.) davetini duyan Avrupa, Amerika ve sâir yerlerde öyle kötülükler irtikâb edilmektedir ki, hakikaten ne Hz. Lût, ne Hz. Sâlih, ne de Hz. Hûd devrinde bu melânetlerden hiçbirisi irtikâb edilmemiştir.

Ancak, O’nun ümmetinden olma husûsiyeti, âdetâ, bu ümmete paratoner olmuştur. Bu hususiyeti te’yid eden Kur’ân-ı Kerim’den bir âyetin işâretini ve Efendimiz’in (S.A.V.) bir beşâretini zikretmek yerinde olur.

Enfâl suresindeki bir âyette:

“Sen onların içinde bulundukça, Allah, onlara azab edecek değildir. Ve onlar istiğfar ederlerken (içlerinde istiğfar edenler var iken) de Allah, onlara azab edecek değildir.” (Enfâl, 33)

Ayetten anlaşılıyor ki, Ümmet-i Muhammed’in iki mühim paratoner ve iki mühim seddi var. Belâlar, bu paratonerlerle tesirsiz hale gelecek ve azaplar, bu sedleri aşamayacaktır. Birincisi: Maddî ve manevî şahsiyet-i mânevîye-i Ahmediye’nin (S.A.V.) içimizde bulunması —İlâ yevm’il kıyâmete Allah devam ettirsin!— İkincisi: Ümmet-i Muhammed içinde hakka, hakikata sahip çıkan ve dâima Allah’a yönelen ehl-i hizmet ve ehl-i istiğfar bir zümrenin bulunması.. . Bundan dolayı rahmetinden bekleriz ki, Allah bize, bilhassa toplu olarak azab etmeyecektir...

Hadîs-i Şerife gelince, sahih hadîs kitaplarında gördüğümüz şekliyle, Efendimiz (S.A.V.) ümmetinin helâk olmaması için Allah’a (C.C.) çok yalvardı. Bu yalvarmalarının en mühimi de Vedâ Haccı’n- da, Arafat ve Müzdelife’de oldu. Bu iki mübarek yerde O, Allah’ın ilhâm ettiği ölçüde pek çok şey diledi. Hatta, kul haklarının affı için dahi yalvardı, yakardı. Ancak, bu husus kabul edildi mi, edilmedi mi bir şey diyemeyeceğiz!

Evet O Sultanlar Sultanı’nın, ümmet-i Muhammed’in helâk olmaması mevzuunda pek çok yalvarış ve yakarışları olmuştu. Bunu Sahâbe-i Kirâm’a şöyle anlatıyor: “Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: “—Onların helaki kendi aralarında olacaktır. Günâh işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım.” Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim, bunu kaldırmadı.” Evet, irâdeleri ile halledecekleri bu mesele kaldırılmamıştı... Başka kavimler günâh işledikçe semavî ve arzî âfetler onları kırıp geçirecek; ama Ümmet-i Muhammed cürüm işledikçe birbirine düşecek, ittihâd ve ittifâkları bozulacak, ihtilâflarla hırpalanacaklar. İşte, Resûl-i Ekrem (S.A.V.) bunun kalkmasını Rabbinden çok diledi; ancak, Cenab-ı Hak —hikmetini kendi bilir— bunu kaldırmadı.

İşin doğrusunu Allah bilir.