Kur'ân-ı Kerim, bu hususta fazla detaya girmemiş, bir âyetinde işaretle yetinmiştir. Faizle ilgili şu âyete bakalım: “Faiz yiyen kimseler, kendisine şeytan çarpmış olan nasıl kalkarsa, mezarlarından öylece kalkarlar...”
Ayette geçen “Çarpma"nın ne olduğu hususunda. Hülâsat’ül-Beyân tefsirinde şu bilgi vardır: “Şeytan’ın messiyle mecnûn olmak ve Şeytan’ın insanı zaptetmesiyle sar’a’ya tutulmak.” Bu ise bedenî birtakım fonksiyon bozukluklarıdır. Kur’ân'da Felâk ve Nâs sûrelerine bakıldığında bu konuda bazı ipuçları görülür:
“(Büyü yapmak için) düğümlere üfleyen kadınların (ve her sihirbazın) şerrinden...” âyeti, sihirbazların bazı zararlar verebileceğini göstermektedir. Nitekim müfessirlerden Fahreddin er-Râzî ve Ebussuûd Efendi’ye göre bu iki sûrenin nüzûl sebebi, Lebid bin A’sam adındaki yahudinin Resûlullah’a (S A V.) yapmış olduğu sihirdir. Bu sihrin tesiriyle Peygamber Efendimiz hasta olup hastalığı günden güne ziyadeleşir. Cebrâil’in gelip sihri haber vermesi ve bu iki sûreyi getirmesiyle rahatsızlıkları son bulur.
Bunlar, Kur’ân-ı Kerim’den görebildiklerimiz. İslâm Dini’nin ikinci kaynağı olan Hadîs-i Şerifler tedkik edildiğinde, konu dinî açıdan biraz daha vuzûha kavuşmaktadır.
Ebû Said Hudrî (R.A.) Efendimizin Felâk ve Nâs sûreleri ile cin ve nazardan istiaze ettiğini bildirmektedir. Mecnûn ve Sar’alı kimselere dua ettiği ve bu esnada “çık ey Allah’ın düşmanı!” diyerek şeytana hitabettiği mûteber dînî kaynaklarda zikredilmektedir. Yine, sahabeden Ebû Dücâne’nin (R.A.) başına gelenler enteresandır. Şöyle anlatıyor;
“Yatıyordum. Değirmen sesi ve ağaç yapraklarının sesi gibi bir ses duydum. Şimşek gibi bir parıltı gördüm. Başımı kaldırdığımda odanın ortasında, siyah birşey yükseliyordu. Elimle yokladım, kirpi derisi gibiydi. Yüzüme kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı.”
Ebû Dücâne (R.A.) bundan sonra durumu Resûlullah’a (S.A.V.) anlattığını ve Onun “Yâ Ebû Dücâne, evinize gelen korkunç bir mahlûktur, bana kâğıt kalem getiriniz." diyerek Hz. Ali’ye (R.A.) bir mektup yazdırdığını ve bu mektubu eve asarak kurtulduğunu bildirmektedir.
Konu daha geniş bir biçimde ele alınabilirse de, bütün bunlar, İslâm Dîninde bazı rûhî ve bedenî arazların şeytana atfedildiğini göstermektedir.
Tabiî burada hiçbir zaman halk arasında yaygın olduğu gibi, bütün akıl ve sinir hastalıklarının bu yolla oluştuğu iddiası yoktur.
Hangi Hastalıklar Cinlerin Tesiriyledir?
Muhammed İbnü’l Hâc el- Tilmisânî bu konuda çalışmış Fas’lı bir din bilginidir. Tecrübelerini topladığı Şümusü’lEnvâr adlı kitabının 1329 Mısır baskısında. “Envâü İlâcâti'l- Cin” başlığı altında, cinlerden ileri geldiğini düşündüğü hastalıkları ve bunların çarelerini sıralamıştır. Bu varlıklar 70 gruba ayrılmakta,bunlardan 43’ünün sar’a yaptığı bildirilmektedir. Sar’a dışındaki hastalıklar, görme ve işitme kaybından felçlere, çocuk düşürmekten delirmeye, hatta vücutta çıbanlar çıkarmaya kadar uzanmaktadır.
Cinler Nasıl ve Niçin Zarar Verir?
Konu ile ilgili kaynaklar şu sebep ve durumlardan bahsediyorlar:
1) Harâbe ve benzeri yerlerde, bilhassa çöplüklerde abdest bozmak. Gece olursa daha tehlikelidir. Bununla onlara zarar verildiğine inanılıyor.
2) Hiçbir sebep olmadan da, sırf kötü niyetleri sebebiyle tasallutta bulunabilecekleri ve bunun için bilhassa asabı yönden zayıf kişileri tercih ettikleri söylenmektedir.
3) Spiritizmacıların da belirttikleri gibi, rûhânî varlıklar bir insan (operatör) tarafından zarar vermesi için bir başkasına yollanabilmektedir. Eskiler buna irsal-i hâtif derler.
4) Kâmil bir yol gösterici olmaksızın çok yüksek sayıda esmâ okumanın da cin tasallutuna sebep olabileceği tasavvuf kitaplarında yazılıdır.
5) Ruh çağırma seanslarında tasallut tehlikesinin daima mevcut olduğu, gerek hoca, gerekse spiritizmacılar tarafından ortaklaşa belirtilmektedir.