
Niçin Dünya?
Nisan 2012, 424 |
![]() |
Eklenme Tarih: 25 Mayıs 2020 18:07 | Ömer Sevinçgül |
Kaygılanmana gerek yok. Soruların beni kızdırmıyor. Memnun bile oluyorum. Düşünen birisin sen. Kendine özgü fikirlerin var. Elbet soruların da olacak.
''Madem kimin cennete, kimin cehenneme gideceği en baştan belli, dünyaya ne gerek vardı? Kim nereye layıksa orada yaratılsa daha uygun olmaz mıydı?'' soruna temel kaynaklara dayanarak hemen cevap vereyim.
Hayır, olmazdı.
Ebedi cennet veya cehennem, kişinin dünyada yapıp ettiklerinin sonucudur. İlahi adaletin, bir başka deyişle hak sahibine hakkını vermenin tezahürüdür. İnsan cenneti hak etmekte, hak sahibine hakkını veren zat da onu vermektedir. Keza cehennem de bu dünyada yapıp ettiklerinin sonucudur. Cenneti ya da cehennemi hak etmek için, mutlaka dünyaya gelmeli, sınavını yaşamalıdır insan.
Bu iki dünyayı matematikteki eşitlik gibi düşünebilirsin. Bir tarafta beş çarpı beş var, öbür tarafta yirmi beş. Beş çarpı beş sebep, yirmi beş neticedir. ''Madem sonuç yirmi beştir, niçin öbür tarafa beş çarpı beş yazılsın kı'' demek saçma olur. Çünkü eşitliğin sağ tarafına yirmi beş yazılmasının sebebi sol taraftaki rakamlardır.
Topluca ifade edersek, dünya-ahiret denkleminde dünya ahireti, ahiret de dünyayı gerektiriyor.
Bunlar, bir bütünün birbirinden ayrı düşünülemeyen iki yarısıdır.
Konuyu kader noktasından da tahlil edebiliriz. Kader ''sebeple neticeye'' bir bakar. Yani kaderde ''neden ile sonuç'' birlikte yer alır. Hüküm şöyledir: ''Şu insan dünyada yapıp ettikleri sebebiyle cennete girecek.'' Burada dünya hayatı sebep, ahiret hayatı sonuçtur. Kader, ikisini birden içeriyor. Yani cennet denilen sonucun nedeni dünyadaki yaşantılardır. Sonuç ise, bir neden var olduğu için ''sonuç'' olur. Nedenin olmadığı yerde sonuçtan da söz edilemez.
Dünya denilen şu alem imtihan yeridir. Hür bir iradeyle yaratılan insanların önünde şıklar olmalı, o bunlardan birini seçmeli, kazanmalı ya da kaybetmeli. Sınav yapmadan sonuçları yazmak hem makul değildir hem de zulümdür.
Öğretmen, bir öğrencisini daha ders yılının başında sınıfta bıraksa, ''Ben senin sınavları başaramayacağını, tembel bir talebe olacağını, sınıfta kalacağını biliyorum, onun için de bu okula gelip gitmene gerek görmüyorum, seni sınıfta bırakıyorum.'' dese, öğrenci buna itiraz edebilir.
İşte insanın yeryüzünde yaratılmasının hikmetlerinden biri de budur. Dünyada yapıp ettiklerinden ötürü cehenneme giden kişi, burada yaşadıklarını bildiği için kendisinin en önemli tanığı olacak, ilahi adaleti onaylamaktan başka yapacak bir şeyi kalmayacaktır.
Nisan 2012, 424 Sayısı Tüm Yazıları
- 2 Hesap / Selim Gündüzalp
- 6 Kâinat Ağacının Meyveleri / Prof. Dr. Alaaddin Başar
- 8 Söz İncileri / Prof. Dr. Şadi Eren
- 9 İnsanın Mutluluğu Kulluğundadır / Mehmet Kırkıncı
- 10 Satır Arkası / Ender Akay
- 12 Vücudumuzun Dinamik Ordusu / Akyuvarlarımız / Dr. Yaşar Çil
- 14 Uçan Kuşa Yakıt / Ümit Şimşek
- 15 Tarlanın Hangi Mahsulü Vereceği, Ne Ektiğinize Bağlıdır / Prof. Dr. Adem Tatlı
- 16 Çağımızda Evlilikler Neden Kısa Sürüyor? / Banu Yaşar
- 19 Su Gibi Aziz Ol / Yaşar Değirmenci
- 20 Niçin Dünya? / Ömer Sevinçgül
- 21 Kır Çiçeği / Cüneyd Suavi
- 22 Yıkıcı Tartışmalardan Kaçınmanın 10 Yolu / İclal Eskioğlu
- 24 Peygamberi Sevmek Ne Demek? / Metin Karabaşoğlu
- 25 Niyetin Tadı / Aslınur Bahar
- 26 Kırkambar / Zafer Araştırma Grubu
- 28 Huzurlu Bir Hayat İçin Merhameti Yaşatmalı / Prof. Dr. Kemal Sayar
- 30 Sana Hasret Bitmez Yâ Rasulallah / Selim Gündüzalp
- 33 Ne İstersin? / Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu
- 34 Kuantum Elektrodinamiği / Prof. Dr. Nevzat Tarhan
- 35 Sahabe Ahlâkı / Melike Kabay
- 36 Bir Yaratılış Mucizesi: KEDİ / Dr. Mustafa Reyhanlı
- 38 Besmele Ve Yemek / Erkan Uysal
- 40 Şefkatin Dini, Milliyeti Var Mı Ki? / İsmail Tezer
- 41 Hazır Cevaplar / Zafer Araştırma Grubu
- 42 Uzayda Hayat Var Mı? / Dr. Mustafa Kara
- 44 Gözün İçindeki Perde: Katarakt / Dr. Ali Sipahier
- 46 Göklerde Bir Zerre İdim / Betül Tomor
- 47 Çanta Vagonu / Prof. Dr. Osman Devlez
- 48 Kur'an Bize Neleri Ders Verir? / Prof. Dr. Niyazi Beki
- 50 Prof. Dr. Osman Çakmak İle Yeni Çıkan Kitabı 'Göklerin Kapıları'nı Konuştuk / Selçuk Yıldırım
- 52 Sevenin Çok, Sevmeyenin De Var / Mustafa Aydın
- 54 İyi Ki Renkli Görüyoruz / Doç. Dr. Rasim Soylu
- 56 Ruhsal Şifa / Banu Yaşar
- 58 Düşünceler / Zafer Araştırma Grubu
YAZARIN DİĞER YAZILARI

Hayır, Asla!
Tüm canlıları yoktan var eden, ihsanlar, nimetler ve lütuflarla yaşatan, derdi olana deva gönderen, şifa veren Allah hiçbir sebep yokken kullarına azap etmez. Rahmandır o, sınırsız merhameti vardır. Rahîmdir, merhamet eder. Fakat aynı zamanda adildir, hak sahibine hakkını verir; zalimleri cezalandırır, iyileri ödüllendirir. Bu da güzeldir kuşkusuz.

Tuhaf!
Tanrıtanımaz bir arkadaşla tartıştık. “Tanrı bir kısım işleri nedeniyle evrenle ilgilenemiyor” diyor. “Tanrı varsa ve iyiyse neden kötülüklere meydan veriyor” diyerek inanmama nedenini açıklıyor. … Evvela şu ‘tanrıtanımaz’ kelimesi hakkında bir tespitimi söyleyeyim...

Düşün!
Bir adam düşün... Eline bir tüfek almış, hedef tahtasına ateş ediyor. Etrafındaki seyirciler de dikkatle bakıyorlar. Birinci atışta hedefi on ikiden vuruyor. Kimi “Aferin, vurdu adam!” derken, kimi de “Tesadüftür canım! Acemi şansı” diyor. Adam ikinci kez ateş ediyor, yine on ikiden vuruyor. Üçüncü kez ateş ediyor, on iki. Yüz atış yapıyor, hepsinde de on ikiden vuruyor. Buna tesadüf demek mümkün mü? Diyene gülerler.

Birey Olmak
Birey olmak istiyorsun demek. Ne güzel! Birey olma arzusu, özgürlük talebi pek yaygın günümüzde...