Sonumuz Belli İse Neden Dünyaya Gönderiliyoruz? / İnsan Niçin Yaratılıyor?
Bizim yaratılış gayemiz başka, sonumuzu bilmek başka meselelerdir.
Ara
Bizim yaratılış gayemiz başka, sonumuzu bilmek başka meselelerdir.
Kader hakkında en çok sorulan ve merak edilen sorulardan biri de: “Allah benim cennete veya cehenneme gideceğimi biliyor. Ve bunu kader defterimde yazmış. O hâlde beni bu dünyaya niçin gönderiyor?”
Evet, akıbetinin ne olacağının Allah tarafından bilinmesi, insana iradesinin anlamının kalmadığı, zorunlu bir şekilde bir yöne doğru gittiği ve dolayısıyla hayatının anlamının da kalmadığı düşüncesini uyandırabiliyor. Sanki Allah cennete veya cehenneme gideceğini bilmeseydi yaratılışın bir manası olacaktı gibi bir vesveseye kapılabiliyor.
Bu soru, kader konusunun o kişinin zihnindeki belirsizliğinden doğan ve mantık açısından da problemli bir sorudur. Çünkü bizim bu dünyaya gönderilişimizin hikmeti ile Allah’ın akıbetimizi bilmesi arasında bir tezat yoktur, ikisi ayrı konulardır. Başka bir ifade ile bu dünyaya gönderilişimizin hikmeti, Allah’ın cennete veya cehenneme gideceğimizi bilmesiyle yok olmamaktadır.
İnsan bu dünyaya sadece “Cennete mi yoksa cehenneme mi gidecek?” sorusunun cevap bulması için geldiğini zannediyorsa bu soruyu sorar… Böyle bir vesveseden kurtulmanın ve bu sorunun cevabını bulmanın çaresi, âlemin ve insanın yaratılış hikmetini anlamaktır. Bu hikmet anlaşıldığında, pek çok soru da cevabını bulacaktır.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerîm’de, insanının yaratılış sebebini şu ayetiyle bildirmektedir:
“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler (beni tanısınlar) diye yarattım.” (Zariyat:56)
Demek insanın yaratılışının gayesi, Allah’a ibadet etmek ve Onu tanımaktır.
Âlemlerin ve insanın yaratılış hikmetini anlamak için şunları unutmamak ve varlıklara bu açıdan bakmak gerekir:
- Allah (cc), âlemdeki sanatlı eserleriyle kendini tanıttırmak ve bildirmek istemektedir. İnsanın yaratılış vazifesi de; kendi sanatının mucizeleriyle kendini tanıttırmak ve bildirmek isteyen yaratıcısına iman edip, Onu, mevcudat aynalarında tecelli eden kutsi isimleri ile tanımaktır.
- Allah (cc), şu âlemdeki rahmetinin güzel meyveleriyle kendini sevdirmek istemektedir. İnsana düşen ise; rahmetinin güzel nimetleriyle kendini sevdirmek isteyen Rabb-i Rahîm’ine iman edip, ibadet ile kendini Ona sevdirmektir.
- Allah (cc), insana, maddi ve manevi nimetlerini ikram etmektedir. Buna karşı insanın da böyle ikramlarda bulunan ve onu besleyen Şefkatli Rabbine karşı fiiliyle, hâliyle, diliyle, hatta bütün duygu ve organlarıyla şükür ve hamd-ü sena etmesi insanlığının gereğidir.
- Allah (cc), şu âlemde yarattığı varlıklarla ilminin ve kudretinin büyüklüğünü göstermektedir. Her bir varlık, o büyüklüğe ve mükemmelliğe kendi kabiliyeti nispetinde bir aynadır. İşte insanın vazifesi; mevcudat aynalarında azametini ve kemalini gösteren Rabbine karşı hayret ve muhabbetle muhatap olmaktır.
- Allah (cc), şu âlemde nihayetsiz servet ve hazinelerini sergilemektedir. İnsan da sonsuz cömertliğini, nihayetsiz servet ve hazineleriyle gösteren Rabbine karşı şirk yapmayacak; ihtiyaçlarını kavlî ve fiilî duasıyla yalnız Ondan isteyecektir.
İşte Cenab-ı Hak, yukarıda birkaçını zikrettiğimiz bu yüce gayeler için bu âlemi yaratmış ve insanı bu âleme göndermiştir. Yani yaratılışımızın ve şu anda dünyada bulunmamızın sebebi bu vazifeleri icra etmektir.
Bizim cennete veya cehenneme gideceğimizin Allah tarafından bilinmesiyle yukarıda saydığımız gayeler yok olmamaktadır.
İşte bu yüzden Cenab-ı Hakk’ın ezelî ilmi ile akıbetimizi bilmesi bizim bu âleme boşuna geldiğimiz manasına gelmez. O hâlde biz: “Kaderimde cennete veya cehenneme gideceğim belli iken bu dünyaya niçin gönderildim?” diyemeyiz. Zira âlemin yaratılmasındaki en yüce gaye, insanların cennete veya cehenneme gitmesi değil, Allah’a iman ve itaattir. Ve yukarıda saydığımız vazifeleri yapmaktır.
İnsanın yaratılışının bir sebebi de Allah’ın isimlerine ayna olmaktır. Hatta şu koca âlemde ve meleklerde tecelli etmeyen isimler, şu küçücük insanda tecelli ederler.
Mesela insan günah işler ve af diler. Allah da onu affeder. İşte Allah’ın affetmesiyle insanda; Gafur, Afuv, Tevvab, Gufran gibi isimler tecelli etmektedir ki, bu isimler sadece insanda görülebilir. Bu isimler dağlarda, denizlerde, güneşlerde, meleklerde tecelli etmez. Çünkü onlar günah işlemez.
Hem şu da unutulmamalıdır ki; mesela tecrübeli bir öğretmen sınıfındaki öğrencilerin hallerine bakarak onları imtihan etmeden bazısına düşük not, bazısına da yüksek not verse, elbette düşük not alan öğrenciler itiraz edip, “Eğer biz imtihan edilseydik, zayıf not almazdık” diyerek öğretmeni suçlayacaklardı. Aynen bunun gibi, Cenab-ı Hak bizleri şu dünyada imtihan etmeden cennete veya cehenneme gönderseydi, o zaman cehenneme giden insanlar bu karara karşı çıkıp “Eğer imtihan edilseydim, cehenneme gitmeyecektim” diye itiraz etme hakları olacaktı.
İşte Cenab-ı Hak ezelî ilmi ile bizim akıbetimizi bildiği halde bu neticeyi bizlere de bildirmek ve hesap gününde itiraza mahal bırakmamak için şu dünyayı bir imtihan yurdu olarak yaratmış, bizleri de bu âleme bir memur olarak göndermiştir.
Sonuç olarak, bizim yaratılış gayemiz başka, sonumuzu bilmek başka meselelerdir. Yaratılış amacını anlayan bir insan da bu soruyu sorma ihtiyacı duymayacaktır.