TR EN

Dil Seçin

Ara

Kader Nedir?

Kader Nedir?

Kadere iman, iman esasları içinde, birçok insanın kavramakta zorlandığı bir meseledir. Pek çok insanın kafasında şu sorular olabilir:

“Kader değişir mi? Allah, benim kaderime günah işleyeceğimi yazmışsa benim suçum ne? Evlilik de kader midir? Madem kaderinde ölecek yazılmış, o halde onu öldüren niçin katil ve suçlu oluyor? Katil öldürmeseydi yaşayacak mıydı? Madem kaderimizde cennete veya cehenneme gideceğimiz yazılı, o halde bu imtihan niçin? Ben kaderimi değiştirebilir miyim?..” Bu ve bunlar gibi onlarca soru…

Zafer Dergisi okuyucuları için özel hazırladığımız bu yazı dizisinde, Kader konusunda detaylı bilgi verip, bu konuda merak edilen tüm konulara tek tek değinmeye çalışacağız. Öncelikle bu ilk yazımızda ‘Kader’in temelleri olan bazı kavramları aktarmak istiyoruz.

...

KADER NE DEMEK?

Kelime olarak Kader; takdir, ölçme, plan, program gibi manalara gelmektedir. İslami bir kavram olarak Kader ise; “Cenab-ı Hakk’ın, kâinatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla, bütün hâlleriyle ezelde bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyiyle, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır.” Kaza ise, “Allah’ın bu ezelî yazıyı ve takdiri, vakti gelince yaratmasıdır.” 

Kader Allah’ın ilminin bir neticesi, kaza ise Allah’ın kudretinin bir tecellisidir. Yani Allah ilmiyle yazmış, kudretiyle de yaratmaktadır. Yazı, kaderdir; yaratmak, kazadır.

Mesela bir insanın ne zaman doğacağı ve ne zaman öleceği önceden Allah’ın ezeli olan ilmi ile takdir edilmiştir. İşte bu takdire yani ilahi plana kader diyoruz. O insanın vakti geldiğinde doğum ve ölüm hadiselerinin yaratılmasına ise kaza diyoruz.

 

HER ŞEY KADER PLANIYLA YARATILIR

Nasıl ki bir inşaat mühendisi önce yapacağı binanın projesini çizer sonra bina yapımına başlar ise; yaratılan her şey de, kaderden takdir edilen ve çizilen ezeldeki plan ve projelere göre yaratılırlar. Bediüzzaman’ın enfes ifadesiyle:

Her şeyin suret-i maddiyesinde, kudret-i Rabbânî ustadır, kader mühendistir. Suret-i mâneviyesinde ise, kader mistardır, yani, teşekkülâtın çizgilerini çizer; kudret mastardır, yani o çizgiler üstünde yapılan teşekkülât, kudretten sudur eder.” (Mesnevi-i Nuriye)

Bu anlam çerçevesinde evrene bakarsak, atomdan galaksilere kadar görülen uyum, kaderin plan ve programına göredir. Çünkü atomun çekirdeğinin etrafında dönen elektronların kader ile çizilen menzilleri ve vazifeleri neyse, gezegenlerin güneş etrafındaki yörüngelerindeki dönüşleri ve vazifeleri de aynı kader programına göre takdir edilmiştir.

Tüm doğan insanların organlarının yerli yerine konulması, el-ayak gibi esas âzâlarda aynılık; yüz, göz, parmak izi gibi hususi organlardaki benzersizlik de yine aynı kaderî plan ve programa işaret eder. İnsanın vücudundaki kas ve sinir sistemi, en ufak bir fiilimizde harekete geçen yüzlerce zincirleme biyolojik reaksiyon hep bir plan ile çalışmakta ve insan, en ince detayına kadar mükemmel planlanmış bir yaratılış harikası olarak yaşamaktadır. 

İnsanın bu bahsettiğimiz yaratılışı, kendi irade ve tercihi dışında, ezelde yazılan kader programına göredir. Yani Allah’ın iradesi ve tercihiyledir. Bu kader tecellisine ızdırarî (irademiz dışı) kader de denilmektedir.

 

ALLAH YARATIYORSA NEDEN SORUMLU OLUYORUM?

Tam da bu aşamada biz insanların aklına şu soru gelmektedir. “Madem her şeyim kader ile takdir edilmiştir, beni yaratan, yaptıklarımı yaratan da Allah’tır. Öyleyse yaptıklarımdan neden sorumlu olayım?” 

İşte bu aşamada, biz insanlar için özgür irade denen kavram devreye giriyor. Allah, insanları kendi tercihlerini yapıp yapmamakta özgür bırakmıştır. Bu özgür iradeye cüz’i irade denir. Bu cüz’i iradenin kendi istediklerini tercih etmesine de cüz’i ihtiyar denilmiştir.

İnsan, tüm varlığının, yaşadığı kainatın, çevresindekilerin Allah’ın kaderi ile takdir edildiğini bilir. Bilir ki, güneşin doğuşu ve batışı bir takdir iledir. Dünyanın dönüşü, gecenin ve gündüzün gelişi bir takdir iledir. Ancak tüm bu takdirler kendi iradesi olmayan mahluklar içindir. Bizim de irademizin devre dışı olduğu doğduğumuz yer, anne-babamız, cinsiyetimiz, biyolojik özelliklerimiz hep kaderin takdiri iledir.

Fakat kendi özgür irademizle işlediği fiiller de vardır. Bunları Allah’ın zorlaması ile değil, irademizin tercihi ile yaparız. Kul kendi tercihini nasıl kullanırsa, Allah ona göre yaratır. Bizim tercihimizi yapmamızdan sonra neticeyi yaratan yine Allah’tır ama bu bizi mesuliyetten kurtarmaz. Bu kader tecellisine de ihtiyarî kader denmektedir. 

 

İNSAN, SEÇİMİNDEN SORUMLUDUR

Bahsettiğimiz insanın kendi iradesini kullanmada özgür olmasına Kur’an çeşitli ayetleri ile işaret etmektedir. Örneğin:

Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık kendi aleyhinedir.” (Bakara suresi, 2/286)

De ki: İşte Rabbiniz tarafından gerçek geldi. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf suresi, 18/29)

Evet, ayetlerden de görüleceği gibi, insan fiilini kendi tercih etmekte serbesttir. Bu fiilinin karşılığını da Allah, kulun tercihine göre vermektedir. Günahı tercih eder ise karşılığını, sevabı tercih eder ise mükâfat vermektedir. 

Bir sonraki yazımızda, insandaki cüz’i irade ve cüz’i ihtiyarın, insanı nasıl mesul edeceğine dair daha detaylı bilgi vereceğiz inşaallah.

Serinin Diğer Yazıları: