TR EN

Dil Seçin

Ara

Kader'e İman, İmanın Şartlarından mıdır?

Kader'e İman, İmanın Şartlarından mıdır?

Günümüzde bazıları kadere imanın, imanın şartlarından olmadığını savunmaktadırlar. Peki kadere iman, imanın şartlarından mıdır? Kur’an’da “kadere iman” var mıdır? Bir kimse kadere iman etmese ve onu inkâr etse iman dairesinden çıkar mı?

Şu kesindir ki, kadere iman, imanın bir şartıdır ve kaderi inkâr eden iman dairesinden çıkar. Zira kitabımız olan Kur’an-ı Kerîm, birçok ayetiyle kadere imanı ders vermekte ve ezelde her şeyin Allah tarafından bilindiğini haber vermektedir. Bu ayetlerden bazıları şunlardır:

“Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır. Onları ancak Allah bilir. Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki bir tane (tohum), yaş ve kuru her şey levh-i mahfuzdadır.” (En’am Suresi, 59)

Kader yazılarımızın ilkinde Kader’in tanımını yaparken, “Cenab-ı Hakk’ın, kâinatta olmuş ve olacak her şeyi, bütün vasıflarıyla, bütün hâlleriyle ezelî ilmiyle bilmesi ve daha onu yaratmadan önce, her şeyiyle, levh-i mahfuz denilen kader levhasında yazmış olmasıdır.”1 demiştik. Dolayısıyla bu tek ayet bile, bize “Allah’ın ilmi” ile ilgili ders verirken ve Kur’an’a iman eden biri, bu ayete de iman etmek zorundayken, nasıl olur ki, “Kur’an’da kadere iman yoktur” gibi haddi aşan sözler söylenebilir?

Bir başka ayet:

“De ki: Bize Allah’ın yazdığından başkası asla erişmez. O bizim Mevlamız’dır.” (Tevbe Suresi, 51)

“Allah’ın yazdığı” demek, Allah’ın olmuş olacak herşeyi, ezeli ilmi ile bilip, levh-i mahfuza yazmasıdır.

Bir başka ayet:

“Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, onu daha yaratmadan önce bir kitapta yazmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah’a çok kolaydır.” (Hadid Suresi, 22)

Ayet açık bir şekilde hadiselerin vukuundan evvel “bir kitapta” yani “levh-i mahfuzda” yazılı olduğunu ifade etmektedir.

Başka bir ayet:

“Biz her şeyi apaçık bir kitapta sayıp yazmışızdır.” (Yasin Suresi, 12)

Bu ayette de “apaçık bir kitap” olarak tercüme edilen terkibin aslı “İmam-ı Mübin”dir. İmam-ı Mübin de yine Levh-i Mahfuz’un bir defterinin (bölümünün, boyutunun) adıdır. Kaderin bu âlemde görünen tecellilerinden ziyade, gayb âlemindeki plan programını ifade eder.2

Diğer bir ayet:

“Allah her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik neyi ziyade edeceğini bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.” (Ra’d Suresi, 8)

Her şeyin ölçü ile yaratılması ayette “miktar” yani kelime kökünden hareketle “kader” ile olduğu açıkça ifade edilmektedir.

Son bir ayet daha örnek verip konuyu tamamlayalım:

“Bilmez misin ki Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir. Bu, bir kitapta mevcuttur. Ve bu biliş Allah için çok kolaydır.” (Hac Suresi, 70)

Bu ayette ifade edilen kitap da yine Levh-i Mahfuz denilen kader defteridir.

Bu ayetler ve bunlar gibi pek çok ayetler, eşyanın daha yaratılmadan önce, Allah’ın ilminde var olduğunu bildirmektedir. Zaten bunun aksi de düşünülemez. Zira Allah’ın ilmi her şeyi, her zamanı ve her mekânı kuşatmıştır. Bunu kabul etmemek, Allah’a cehalet isnat etmek demektir ki, ayetin ifadesiyle; Allah (cc), müşriklerin isnat ettikleri bütün kusur ve eksikliklerden münezzehtir, uzaktır.

Eğer insan için bir kader olmasa ve Allah, insanın yapacaklarını yaptıktan sonra bilseydi; Allah’ın ilmine bir nihayet ve sınır gelirdi. Ve ilim sıfatında artma, eksilme ve değişiklik söz konusu olurdu ki, bütün bunlar Allah hakkında düşünülemez.

Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz “Ezeliyet konusunda”3 bahsettiğimiz gibi, Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. Yani bütün mevcudat; geçmiş, hâl ve gelecek, evvel, âhir, zâhir, bâtın, gizli ve açık her şey, her an Onun şuhûd dairesindedir. Ondan gizlenemez ve ilminden saklanamaz. Dolayısıyla “İnsan için bir kader yoktur” demek, Allah’ın yarını bilmemesi manasına gelir ki, ayetlerde ifade edildiği gibi öyle bir şey söz konusu değildir.

Kaynaklar:

1. Zafer Dergisi, Kasım 2017

2. Bediüzzaman, Mektubat, Onuncu Mektup

3. Zafer Dergisi, Şubat 2018

 

Serinin Diğer Yazıları: