Hayatta ihtiyaçlarımıza ve elde etmek istediklerimize erişmek için gayret göstermemiz gerekmektedir. Gayret gösterilmeden elde edilenlerin değeri ile gayret gösterilerek elde edilen unsurların değeri bir olmamaktadır. Örneğin hiç emek harcanmadan elde edilen gelirlerin faydadan çok zarar verdiği yıllar boyu görülmüştür. Piyango ve şans oyunlarından kazanılan servetlerle hayatı kararan onlarca örnek mevcuttur.
Ekonomik ilerleyişte de durum buna paraleldir. Emek sarf etmeden “köşeyi dönme” hayalleri ile yola çıkanların sonları hüsranla biter.
Kapitalizmin yoğun bir şekilde toplumda hâkimiyet kurması gençleri kolay para kazanmaya ve ütopik başarı hikayelerine itmektedir. Halbuki emekle ve senelerin çabaları ile bir noktaya gelenlerin gençlere rol model olarak gösterilmemesi bununla birlikte hızlı para kazanma yöntemlerinin ve para kazananların ön plana çıkarılması, günümüzün en önemli problemleri arasında yer almaktadır.
Bugün yapılan güncel araştırmalarda Z kuşağı olarak adlandırılan neslin beklentileri arasında kısa yoldan zengin olma, popüler olma, bulunduğu birimde hızlı bir şekilde yükselme davranışlarının yoğun olduğu tespit edilmiştir.1 Buna karşın aynı araştırmada bir önceki kuşakların (X ve Y) daha fazla sorumluluk bilincine sahip olduğu ve daha sağlam adımlar ile ilerleme anlayışına sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu durum çağımızın değişen şartlarının bir tezahürü olarak yorumlanabilir.
Bugün daha fazla hissettiğimiz kapitalistleşme olgusu aslında servet edinme sürecinin bir sonucudur. Her ne kadar bugüne ait olarak bir sorun gibi görülse dahi önceki toplumların da aynı duyguları barındırdığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Kitabımız Kur’an’da geçen Karun kıssasında zenginlik olgusuna negatif yaklaşılmamakla birlikte, zenginliğin kişisel olarak olumsuz tutum ve davranışlara, değer yitimine gerekçe oluşuna vurgu yapılmaktadır.2
Kapitalizm, Kazanç Ahlâkına Model Olamıyor
Kapitalizm mevcut şartlarda çalışma ile daha fazla kazanmaya imkan sağlamasının yanında, sahtekârlık veya dolandırıcılık yaparak da servetin artırılmasına müsait bir sistemdir. Hatta bu gayri ahlaki davranışları yapmadan tekel oluşturarak insanların ellerindeki kaynakları haksız bir şekilde elde edebilirsiniz. Dolayısıyla sistemin ahlaki bir kazanç modeli sunamaması, girişimciler açısından kazancın her yolunu meşru görebilecek bir bakış açısı getiriyor.
Kapitalizmin daha da hızlandırdığı gelir dağılımı adaletsizliği arka planında, reel sektörden ziyade finans sektörünün dünya üzerinde ağırlık kazanması yatmaktadır. Özellikle Dünya’da 1990 sonrası dönemde sermaye hareketlerinin serbest bir hal alması ile birlikte finans ekonomisi payını üretim ekonomisinin üzerine çıkardı. 2007’de Dünya GSMH’sı 50 trilyon dolar iken, dünyadaki mali varlıkların değeri 170 trilyon doları aşarak 3.5 katına ulaştı. Bu rakamlar reel sektörün yer almadığı, tamamen finansa yönelik hormonlu bir 120 trilyon doları göstermektedir.
Finans piyasalarının ağırlık kazanması, reel sektörde yer alan üreticilerin ağırlığını üretimden finansa kaydırmalarını beraberinde getirdi. Teknolojik imkânların gelişmesi ile birlikte finans piyasasına ait enstrümanların son yıllarda kontrolsüzce artması bu piyasada kayıtdışı ve denetimsizliğe yol açtı. Özellikle ABD’de yaşanan 2008 finans krizi bizlere hormonlu büyümenin acı tablosunu göstermektedir. Bu krizin ana sebebi, finansçıların yüksek prim ve kazanma hırsıdır. Finans krizi beraberinde yolsuzluk ekonomisini getirerek toplumda ciddi maddi kayıpları ortaya çıkardı. Örneğin Bernard Madoff’un (ABD Nasdaq Borsası eski başkanı) kurduğu 50 milyar dolarlık saadet zincirinin kopuşu da Dünya için bir milat olan 2008 krizinde açığa çıkmıştır.3
Çalışmadan, Üretmeden Kazanma Hayalleri ve Kripto Paralar
Dünya’daki bu hava yeni nesilleri para kazanma konusunda farklı düşünmeye itmiş olup, bu durum istihdamdan üretime birçok konuda aksamaları ortaya çıkarmıştır. Yeni neslin finansal anlamda üretime katkısı olmayan bu enstrümanlara ilgisini İnvictus Capital şirketinin 60 ülkede yaptığı araştırma kanıtlar niteliktedir. Son yıllarda gündemimize giren kripto para yatırımcılarının %65 gibi önemli bir çoğunluğu 25-45 yaş aralığında iken, 25 yaş altı yatırımcı oranı %25 gibi yüksek bir oranda seyretmektedir. Aslında Y ve Z kuşağı temsilcileri toplamda %90’lık bir kısmı oluşturmaktadır.
Araştırmaya göre Türkiye; Almanya, ABD ve İspanya’dan sonra kripto para yatırımcı payı anlamında 4. sırada yer almaktadır. Buna ek olarak yatırımcıların %41,4’ü bu alana ilk kez yatırım yapanlardan oluşmaktadır. Ayrıca kripto para yatırımcılarının %68’lik kısmının hızlı para getirisi olarak bu mecrayı görmesi, bizlere yeni neslin kazanç algısı konusunda ipuçları vermektedir.
Bu Dünya İmtihan Yeridir, Kazancımızdan da Sorumluyuz
Rabbimiz, dünya sofrasında insanların önüne sayısız nimetler koymaktadır. Bu nimetleri elde emek için de insana akıl, irade, kudret bahşetmiş ve çalışmayı emretmiştir. Bununla birlikte çalışmayı da belli şartlara uygun olmak kaydıyla ibadet kabul etmiştir.4
Bir ölçü ve plan içinde çalışmak, hareket ve faaliyet insanın ruh ve beden sağlığının en gerekli şartı sayılmaktadır. Çalışmayan hareketsiz insan durgun suya benzer; çabuk kirlenir ve bozulur. Çalışan insan da akar su gibi temiz kalır.5
Çalışkan insanlar, yaptıkları işlerde, icrâ ettikleri zanaat, ziraat ve ticaret gibi alanlarda da birer örnektirler. Meselâ; Hz. Âdem, ziraatçıdır. Hz. Nûh ve Zekeriya, marangozdurlar. Hz. İbrahim kumaş tüccarıdır. Hz. İdris, terzidir. Hz. Dâvud, demircidir. Hz. Süleyman, hurma yaprağından sepet örerdi. Hz. İsa, annesinin eğirdiği ve büktüğü ipleri satardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), çobanlık yapmış, ticaretle ve ziraatçılıkla da meşgul olmuştur. Üstelik Peygamberimiz, her peygamberin çobanlık yaptığını da bildirmiştir. Onun için el emeği ile çalışarak, helâl yoldan rızkını kazanmak, peygamberlerin usûlüdür. İnsanlığa örnek olmaları için gönderilen peygamberlerin kazanç yolları aslında bizlere bereketin kaynağını da göstermektedir.
El emeğinin kıymetini ve çalışmanın önemini anlatan bir hadis-i şerifte nakledildiğine göre Rasûlûllah (sav), bir seferden dönerken Sa’d b. Muâz’la karşılaşır ve onunla musafaha eder, ellerinin nasırlanmış olduğunu gördüğünde sebebini sorar. O da: “Ailemin rızkını kazanmak için kazma kürekle hurma bahçemde çalışıyorum” der. Rasûlûllah (sav), onun elini kaldırıp öper ve: “Bunlar, Allah’ın sevdiği ellerdir.”6 buyurur. Burada rızık için yapılan gayretin önemi ve Rabbimizin bu gayreti yapanları methettiği görülmektedir.
Kazanç konusunda dinimizin koyduğu ölçüler son derece açıktır. Yine Buhari’de geçen bir Hadis-i Şerif’te: “Helâl bellidir, haram bellidir; ikisi arasında şüpheli şeyler vardır. İnsanların çoğu bunu bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa dinini ve ırzını korumuş olur. Kim de bu şüpheli şeylere düçâr olursa, yasak bölgenin kenarında hayvanın otlatan çoban gibidir, her an harama düşebilir. Her kralın bir yasak bölgesi vardır, dikkat edin! Allah’ın yasak bölgesi de Onun arzında haramlarıdır. Dikkat edin! Vücutta bir et parçası vardır, o sağlam olduğunda vücut da sağlam olur, o bozulduğunda vücut da bozulur, dikkat edin! O et parçası kalptir.”7 Burada bizlere menşei hususunda belirsizlik olan şüphe ile yaklaşılan meselelere yönelik mesafe hatırlatılmaktadır.
Spekülatif Kazanç Bâtıl Kazançtır
Kazanç konusunda spekülasyonlara açık mecraların bir tarafa zulüm olarak dönmesi kaçınılmazdır. Asimetrik bilgi ile belirli bir kesime avantaj sağlanarak edinilen servetlerin Rabbimiz katında olumsuz anılması dikkat çekicidir. Elde edilen spekülatif bilgi, birilerini zengin ederken bir diğer kesimi fakirleştirmektedir. Dolayısıyla spekülasyona açık olan tüm mecralar dinimizde uygun görülmemektedir. “Ey iman edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticaret olması hâli müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.”8 Bu ayette faiz geçmemesine rağmen bâtıl yollar ile aramızda alıp verme yapılmasının açık uyarısı dikkat çekicidir.
Bir diğer husus Peygamberimizin hadisinde geçtiği gibi ahirette en önde sorulacak soruların başında, kazancın nasıl temin edindiği ve nasıl harcandığının olması bu meselenin ciddiyetini bizlere göstermektedir.
“Hz. Peygamber (sav), kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve âilesini geçindirmesini Allah yolunda cihad ve gündüzleri oruç, geceleri namazla geçirme ile bir tutmuştur.”9 Bu ve benzeri hadis-i şeriflerde açık bir şekilde, çalışmanın, ibadetin en zorlu olanları ile bir tutulması, günümüzde emeğe ve Müslümanların çalışma ilkeleri konusundaki kafa karışıklığına çözüm de sunmaktadır.
Gençlerin gelecek planlarını yaparken kolay yoldan para kazanma hayallerinden ziyade daha kalıcı alanlarda çalışmalar yaparak ilerlemesi, her anı çok önemli olan hayatlarını daha değerli bir hale getirecektir.
Kaynaklar:
1. Ünal, 2021. https://tr.sputniknews.com/yasam/202103161044043798-z-kusagi-arastirmasi-populer-olma-kolay-kazanc-ve-rahat-yasam-tercih-ediyorlar/
2. Macit, Y. (2013). Psiko-Sosyal Açıdan Karun Kıssası (Ekonomik Olguların Tutum ve Davranışlara Etkisi). Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 13(1), 33-68.
3. Bolat, Ö., Liderlik Gönül İşidir (1. Baskı) 2009, 66. Hayat Yayın: İstanbul.
4. Dölek, A., Kur’ân’a ve Hadislere Göre Helâl Kazancın İlkeleri, 2020, 152.
5. Kayadibi, F., Sosyolojik Açıdan İslam Dini ve Çalışma İlişkisi. Sosyoloji Konferansları, 2004, 32, (30), 31-51.
6. Dölek, age, 2020, 155.
7. Buhârî, İman, 39.
8. Nisâ Suresi, 4/29.
9. Buharî, Nafaka, 1