TR EN

Dil Seçin

Ara

Postmodern Sürdürülebilir Dünya Hayali Sürdürülebilir mi?

Postmodern Sürdürülebilir Dünya Hayali Sürdürülebilir mi?

Son zamanlarda adını sıklıkla duyduğumuz bir kavram, farklı şekillerde hayatımızda gündem oluşturmaya başladı. Birçok kelimenin önüne konulan “sürdürülebilir” kavramı enerjiden çevreye, tarımdan sanayiye kadar farklı endüstrilerde kalkınma eylemi ile birlikte kullanılarak uygulama safhasına geldi. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve tüketim odaklı yaşam anlayışının empoze edilmesi gibi kırılmalar sonucunda üretim ve tüketim dengesiz bir seviyede artış gösterdi. Bu durum ise çevre, hayvanlar ve bitkiler gibi bizlere emanet edilen türlerin sınırsızca harcanmasını meşru gören bir toplum yapısını ortaya çıkardı…

Son zamanlarda adını sıklıkla duyduğumuz bir kavram, farklı şekillerde hayatımızda gündem oluşturmaya başladı. Birçok kelimenin önüne konulan “sürdürülebilir” kavramı enerjiden çevreye, tarımdan sanayiye kadar farklı endüstrilerde kalkınma eylemi ile birlikte kullanılarak uygulama safhasına geldi. Küreselleşme, teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve tüketim odaklı yaşam anlayışının empoze edilmesi gibi kırılmalar sonucunda üretim ve tüketim dengesiz bir seviyede artış gösterdi. Bu durum ise çevre, hayvanlar ve bitkiler gibi bizlere emanet edilen türlerin sınırsızca harcanmasını meşru gören bir toplum yapısını ortaya çıkardı…

Özellikle Batı’da son 50 yıldır bir iç sorgulama ile başlayan sürdürülebilirlik hedefi, doğada ortaya çıkan somut problemlerin artması ile, çözüm arayışlarını beraberinde getirmiştir. 

Sürdürülebilirlik kavramı ilk olarak Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılı içerisinde yayınlamış olduğu “Ortak Geleceğimiz” isimli raporda “İnsanlık, doğanın gelecek nesillerin ihtiyaçlarına yanıt verme yeteneğini tehlikeli hale getirmeden, günlük gereksinimleri temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir” şeklinde tanımlanmıştır.1

Tüm endüstrilerde sıkça duymaya başladığımız sürdürülebilirlik kavramının bileşenlerine baktığımızda ilk bileşen olarak, çevrenin ve doğal kaynakların sınırlı olduğunu ve bu kaynakların verimli bir şekilde kullanılması gerektiğini prensip edinen “Çevre Koruma” kavramını görmekteyiz. Bir diğer bileşen olarak günden güne ekonomik olarak artan tüketim anlayışının çevreye zarar vermeden yapılmasını sağlamayı ilke edinen “Ekonomik Büyüme” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir diğer ve son bileşen insani ilişkilerin tüm toplumlar için memnuniyet verici bir düzeye ulaşmasının odaklandığı “Sosyal Gelişim” kavramıdır.2

Daha somut olarak konuyu ele aldığımızda çevreye verdiği tahribat konusunda tekstil endüstrisi başı çekmektedir. Hem giyim anlamında hem evlerin donatılması anlamında kullandığımız, moda baskısı ile sıklıkla yenilenme ihtiyacı hissedilen tekstil endüstrisi, kullanılan kimyasallar ile doğaya çok ağır tahribatlar bırakmaktadır. “TOBB kapasite verilerine göre ülkemizde yılda 1 milyon ton civarında tekstil atığı ortaya çıkmaktadır. Bu durum tekstilde geri dönüşümün kaçınılmaz olduğunu ve tüketim konusunda dikkatli davranmamız gerektiğini göstermektedir.”3

Sürdürülebilirlik kavramı üzerinde ön plana çıkan bir diğer konu ise teknolojidir. Teknolojik cihazların uzun süre kullanılması çevrenin olumlu etkileneceği bir durum olarak gösterilmektedir. Ulaşımda kullandığımız araçların çevreye yaydığı gazlar gelecekte karşımıza sorun olarak çıkması muhtemel bir konu olarak durmaktadır. Gıda ve tarım sektöründe gelir dağılımı adaletsizliği neticesinde ortaya çıkan dengesiz tüketim çevreye ciddi zararlar vermektedir. Tüm bu sektörlerde yaşanan sorunlara yönelik geri dönüşüm ve verimlilik çalışmaları her geçen gün artmaktadır.

Gelecekte pazarlama mecralarında daha fazla duyacağımızı tahmin ettiğimiz bu sihirli sözcüğün (sürdürülebilirlik), firmaların sosyal sorumluluk kampanyalarında her zamanki gibi garnitür görevi göreceği aşikârdır. Doğayı son 100 yıl içerisinde bu derece tahribata uğratan materyalist zihnin, göstermelik kampanyalar ve sihirli sözcükler üreterek işi toparlamaya çalışması son derece gariptir.

Aslında Batı’nın ortaya koyduğu bu ikircikli tavra ek, bir diğer garipsenmesi gereken durum biz Müslümanların referanslarında sıklıkla yer alan bu meselelere sahip çıkılmamasıdır. Ortaya çıkan bu duruma ait bilgilere baktığımızda örneğin “Allah’ın buyruklarını umursamayan şu insanların yaptığı hatalar yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı, nizam bozuldu. Doğru yola ve isabetli tutuma dönsünler diye Allah, yaptıklarının bazı kötü neticelerini onlara tattırır.” (Rûm, 41) ayet-i kerimesinde bugün düzeltilmeye çalışılan durumun sorumluları asırlar öncesinden bizlere haber verilmektedir. Kuran-ı Kerîm’de mevcut durumumuza ait birçok konu haber verilirken, israf eyleminin şeytan ile kardeşlik olarak sonuçlanacağı İsra suresinin 27. ayetinde de zikredilmiştir. 

Yaşayan Kuran olan Peygamberimiz’in (sav) en çok bilinen hadis-i şeriflerinden olan Birinizin elinde bir hurma fidanı varken kıyamet kopuyor olsa bile derhal onu diksin!”4 tavsiyesi başlı başına bizlerin çevre ile olması gereken ilişkimizin ölçülerini vermektedir. 

Bununla birlikte Peygamberimizin hayatı incelendiğinde Mekke’nin fethinin gerçekleştiği yolculuk esnasında, ordunun yolundaki köpek yavrularının rahatsız olmaması için başlarına nöbetçi koyduğunu, Uhud dağı ile ilgili “Uhud bizi sever biz de Uhud’u severiz” ifadelerini kullandığını bilmekteyiz. Asırlar öncesinden sade yaşamı ve onlarca örneklerini Peygamberimiz yaşantısından örnekler ile göstermekte ve bizlere sorumluluklarımızı bildirmektedir. 

Sonuç olarak inandığımız değerlerde doğa ile ilgili, onlarca uyarı ve tavsiye yer almaktadır. Buna ek olarak kadim medeniyetimizde yapılan uygulamaları incelediğimizde bu istikamette birçok örneği şehirlerimizde görmekteyiz. Bize düşen, tekrardan değerlerimizi bireysel hayatımızda yansıtıp, güncel projeler ile kurumsal anlamda desteklemeliyiz. Bizlere “sürdürülebilirlik” maskesi ile pazarlanmaya çalışılan uygulamaların medya ile güçlendirilmiş bir rol kapma olduğunu unutmamalıyız. Geçmişte olduğu gibi yabancılaştığımız İslam’a ait değerlerin, dine yabancı olanlar tarafından bizlere medeniyet diye sunulmasının sürdürülmesi biz Müslümanlar açısından üzüntü vericidir.

 

Kaynakça:

1. Commissione mondiale per l’ambiente e lo sviluppo, Brundtland-kommissionen, Comisión Mundial del Medio Ambiente y del Desarrollo, United Nations. General Assembly, WCED., Weltkommission für Umwelt und Entwicklung, ... & Verdenskommisjonen for miljø og utvikling. (1987). Our common future. Peterson’s.

2. Eşkin Özurgancı Pınar, 2019, “Sürdürülebilirlik Nedir?” https://ekolojist.net/surdurulebilirlik-nedir/

3. Altun, Ş. (2012). Türkiye’deki tekstil ve hazır giyim atık miktarları ve geri kazanım imkanları. Ulusal Geri Kazanım Kongre ve Sergisi. Mayıs, 2-4.

4. İbn Hanbel, III, 184