TR EN

Dil Seçin

Ara

Eğer Dünya Dönmeseydi

Eğer Dünya Dönmeseydi

Varlığı görünmeyen, hissedilmeyen ve dolayısıyla düşünülmeyen o kadar çok nimetlerle sarılıyız ki; bunların değerini ancak yokluklarında anlayabiliyoruz.

 

VARLIĞI görünmeyen, hissedilmeyen ve dolayısıyla düşünülmeyen o kadar çok nimetlerle sarılıyız ki; bunların değerini ancak yokluklarında anlayabiliyoruz. Fakat illa da yok olmalarını beklemek gerekmez; çok şükür hayal duygusu gibi bir nimet verilmiş. Bunu kullanarak yaşadığımız âleme minnet dolu bir kalple, şükür dolu bir dille ve çok farklı bir gözle bakabiliriz.

Şimdi dünyamızı düşünelim mesela, Dünya aniden dursaydı, öncelikle atmosfer dünyadan bağımsız olarak aynı hızla dönmeye devam ederdi ve yeryüzünde ne varsa silip süpürürdü. Bu demek oluyor ki kayalar, topraklar, ağaçlar, binalar, hayvanlar ve elbette insanlar bu hızın etkisiyle atmosfere doğru savrulurdu.

Bu ihtimalin yanında bir başka konu da kendi etrafında dönmeyen bir dünyanın, etrafında dönmeye devam ettiği güneşle olan ilişkisinin değişmesi. Gezegenimizin Güneş’ e bakan yüzü altı ay boyunca aydınlık kalırdı. Ve diğer yüzü de altı ay boyunca karanlık olurdu.

Yılın ikinci yarısında ise durum tam tersine dönerdi. Yani bizim mevsimlerle yavaş yavaş hissettiğimiz ısı değişimi, hem bir anda meydana gelir hem de şu andakinden kat be kat fazla olurdu. Dünyanın bir tarafı sıcaktan kavrulurken, diğer tarafı soğuktan donardı.

Bu yüksek ısı değişimi rüzgâr sirkülasyonunu da etkilerdi ve hava akımları şu an olduğu gibi ekvatora paralel yönde değil, ekvatordan kutuplara doğru yönelirlerdi. Ayrıca sıcaklık farkları çok yüksek olduğu için rüzgârlar fırtına ve kasırga şeklinde olurdu.

Öte yandan, Güneş’in gökyüzünde bizim tarafımızdan görünüşü de değişirdi. Dünyanın yörüngesi ve eksen eğimi sebebiyle Güneş, gökyüzünde güneye doğru mevsimsel olarak yukarı ve aşağıya doğru haraket ederdi.

Asıl ilgi çekici olan ise, okyanus ve deniz sularının durumu. Bilindiği gibi, Dünya’nın kendi ekseni etrafından dönerken yaratılan merkezkaç kuvveti, yeryüzündeki suyun yani okyanus ve denizlerin yeryüzündeki dağılımını doğrudan belirliyor. Ekvator hattı üzerinde saatte 1,667 km olan dönüş hızı, merkezkaç kuvvetiyle suların önemli bir bölümünü ekvatora doğru itiyor.

Bu merkezkaç kuvveti olmasaydı, yani Dünya kendi ekseni etrafından dönmeseydi, bu suların büyük bölümü kuzey ve güney kutuplarında birikecekti. Bu da, aşağıdaki haritada görüldüğü gibi, gezegenin ortasında tek parça halinde geniş bir kara şeridinin oluşmasına sebep olacaktı.

Kutuplara doğru suyun seviyesinin artması sonucu Rusya ve Kanada’nın tamamı, Avrupa’nın güney İspanya ve Sicilya civarı hariç tamamı, ABD’nin de yarısı su altında kalacaktı. Trakya, Marmara ve İstanbul’un tamamı “deniz dibi” olacak, kıyı İzmitin güneyinden başlayacaktı. Aynca dünya dönmediği için, okyanus akıntıları ve suların oksijenlenmesi mümkün olmayacağından suda yaşam kalmayacaktı.

Hakikaten, şu yeryüzünde bize hiçbir şey hissettirilmiyor, ama büyük büyük olaylar o kadar ince hassas ayarlarla yaratılıyor ki, bir tekinin bile yokluğunda yeryüzünde hayat imkansız hale gelebilir. 

 

 

Dünya kendi ekseni etrafından dönmeseydi, ve dolayısıyla merkezkaç kuvveti olmasaydı, okyanus ve denizlerin büyük bölümü kuzey ve güney kutuplarında birikecekti. Bu da, üstteki haritada yeşil renklendirilmiş yerlerdeki gibi, gezegenin ortasında tek parça halinde geniş bir kara şeridinin oluşmasına sebep olacaktı.