TR EN

Dil Seçin

Ara

Sesler

Sesler

Bizi büyüten seslerin başında “ninni” geliyor. Ama günümüzde hangi anne çocuğunu ninni söyleyerek uyutuyor? Annelerin hakkını yemeyelim, yine vardır; anasından, kaynanasından öğrendiği ninnilerle çocuğunu uyutanlar vardır.

Ninni bilmeyenler için kaynak vereyim. Merhum Prof. Dr. Amil Çelebioğlu’nun “Ninniler” diye tuğla gibi kalın bir antolojisi vardır.

Ninnilerin sözlerinden ziyade ezgileri önemlidir. Çocuğun zihninde belki de bütün ömrünce bu melodi asılı kalır. Bütün saflığı, içtenliği, sevgisi ile.

“Uyusun da büyüsün ninni”yi bilen çoktur elbet, ama; “Dervişler, hu hu dervişler, Hak yoluna durmuşlar” diye başlayan ninninin ezgisini bilen var mı?

Bu “Hu” sesi, bildiğiniz gibi Hz. Allah demektir. Kimlik ve kişiliğimize nakşedilir. Komşular bile birbirine pencereden, avlu duvarından “Hu komşuu” diye seslenir. Kayboluyor bu sesler, kayboluyor.

Gece’nin sessizliğinde ninniye eşlik eden başka sesler de var. Çatının duldasına yuva kuran kumruların “Hu, hu” diye ötüşleri.

Uzaklardan kesik kesik gelen Yusufçuk kuşunun sesi: “Yusuuuf, Yusuuuf.” Bu evladını (Hz. Yusuf’u) kaybeden babası Hz. Yakup’un inleyişidir.

Bazen tıpırtıları ile duyulan ince bir yağmur başlar, toprak kokar. Yağmurun sesi karışır hulara. Yağmurla beraber yakınlarda şarıldayan küçük derenin hıçkırığı duyulur. Su sesi seslerin en derinden gelenidir. Gözyaşını içine akıta akıta geçer. Nereye gider sular? Elbetteki denize karışmaya gider. Ardından yaprakları hışırdatan bir rüzgar eser. Karlı dağların başından, uzaklardan, gurbetten, askerden kopup gelmiş babanın nefesini taşır. Pencere, kapı aralıklarından sızar, kundaktaki çocuğun pembe yanaklarından, kapanmaya duran gözlerinden öper. Çocuk ana kucağında, ana kokusu, ana sütü, ana sesi ile uyur. İşte bu onun ruhunu besler. Ruhunu ilahi olana hep açık tutar. Madem bu kadar ninni sözü ettik bir iki örnek verelim (örnekler Nurettin Albayrak’ın “Halk Edebiyatı Sözlüğü”nden alınmıştır. (L-M Yay. Ekim 2004)

 

Ok yayımı hazırlamam

Ben oğlumu azarlamam

Hu hu bir Allah

Sen uykular ver Allah

***

Ninnisine nelediğim

Ak bohçama belediğim

Bir Mevla’dan dilediğim

Ninni yavrum, ninni

***

Petekten akan ballar

Kızım kendini sallar

Ninni sesi duymazsa

İçini çeker ağlar

***

Aktır kızımın aklığı

Öter dağların kekliği

Anasının inci ipliği

Ninni yavruma, ninni

 

Bunlar asırlar süren sakin ve sessiz tarım toplumunun birikiminden derlenmiştir. Şimdi başka bir dünyada, başka bir hayatı yaşıyoruz.

Bir cankurtaranın geceyi yırtan siren sesi bırakın çocukları, büyükleri yatağından hoplatıyor.

Kafayı bulmuş bir motosiklet tutkunu aracını boş asfaltta şaha kaldırarak dayanılmaz bir gıcırtı, bir motor gürültüsü patlıyor. Yoldan yüklü tırlar geçiyor yokuşlarda yorularak. Korna sesleri sabaha kadar sürüyor.

Kapı önüne park etmiş araba sürüsü arasından birine kim dokundu ise alarm düdüğü ötmeye başlıyor. Sanki yangın varmış gibi tüm mahalleyi pencerelere koşturuyor. Yakında üç vardiya çalışan bir inşaat var. Projektör ışıkları arasında biri gidip öteki gelen damperli arabalar kepçelerin doldurduğu toprağı taşıyorlar. İnşaat büyük, galiba birkaç rezidans, araya bir de AVM kurulacak.

Temel kazısında koca bir kayaya rastlanmış, koca kompresörün uğultusu geceyi kaplıyor. Matkaplar ha bire çalışıyor.

Bütün bu gürültünün üzerini kaplayan, onu beş on misline çıkaran bir ses yaklaşıyor. Bir ejderha sesi. Galiba yakınlarda bir havaalanı var. Kocaman uçaklar alana yaklaştıkça alçalıyor, motorlarından yayılan sesler şehri savaş alanına çeviriyor.

Geceyi, o mübarek geceyi lime lime eden bu seslerin arasında sevgiyle, nağmeyle, alçak sesle söylenen ninninin ne önemi olabilir.

Bakarsın biri çekmiş kafayı gecenin bir yarısında pencereden çıkarıp kolunu gökyüzüne doğru maganda kurşunu saydırıyor.

Gece gece olmaktan çıkmıştır. Kendinden utanmıştır.

Çocukların uykusu delinmiş, analar helak olmuştur. Bu seslerle beslenen minik zihinler zehirlenmiştir.

Yapacak bir şey var mıdır?

Kendine bir uyku hapı. Çocuğa damla.

İlaçla yaşayıp ilaçla öleceğiz. Yaşasın medeniyet, yaşasın kalkınma, yaşasın teknoloji, yaşasın bilim.