TR EN

Dil Seçin

Ara

Cehennem’den Gelen Sesler / Güncel

Geçtiğimiz ay internet sayfalarında ve bazı haber kanallarında Cehennemden gelen sesler”den bahsedildi. Haberlerden anladığımız kadarıyla; Rus bilim adamları hareketlerini anlamak ve kontrol etmek maksadıyla Sibiryada bulunan bir fay çatlağından bir boru yardımıyla, ölçüm yapacak âletleri belli bir derinliğe kadar indiriyor. 14400 m derinliğe inince, âletlerinin gayet rahat dönerek ilerlediğini, muhtemelen bir mağara veya boşluğa rast geldiğini belirtiyor ve bu noktada bazı sinyaller ve sesler aldıklarını, daha hassas âlet göndererek burada milyonlarca insanın feryadını andıran sesler kaydettiklerini söylüyor ve bu sesleri internet kanalıyla dinlettiriyor. Bu konunun ciddi haber ajanslarında ele alınmaması ve bildik bilim adamlarınca doğrulanmaması sebebiyle şu an için inandırıcılıktan uzak olduğunu hemen belirtelim. Ancak aktüalitesi sebebiyle, bir süre hemen her mecliste veya sohbette bu hadise, dolayısıyla kabir hayatı konuşulur oldu. Şimdi biz bu hadisenin doğruluk yanlışlık derecesini bir tarafa bırakarak, bu vesile ile kendi kaynaklarımızdan cehennem ve kabir âlemi hakkında bilgilerimizi tazeleyelim:

İslâm kaynaklarında bildirildiği gibi, Cennet ve Cehennem hayatı, bu dünya hayatının kapanmasından sonra başlayacak, insanlar amellerine göre bu hayatları yaşayacaklar. Ancak, dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında bir hayat daha var ki, ona kabir hayatı’ veya berzah hayatı’ deniyor. Zaten berzah, perde veya iki âlem arası mânâsında kullanılıyor. İşte bu berzah hayatında kabir azabından bahsediliyor ve bu azabın varlığına âyet ve hadislerle işaret ediliyor.

Kabirde, dünyada yapılanlar dışında bir imtihan yoktur. Ama, dünyada yaptıklarına bağlı olarak iyilik ve kötülükte artmalar vardır.

Bir insan ölünce üç kişi hariç herkesin ameli kesilir: Sadaka-i câriye bırakan veya istifade edilen bir ilim bırakan veya kendine dua edecek sâlih bir evlât bırakan.”1

Kötülükte çığır açanlar da, sebep oldukları için, o kötülükten nasiplerini alarak, mânevî düşüşleri olacaktır. Nitekim, Resûlullah (asm) ne zaman haksız yere kan dökülse, bundan bir hissenin, bu çığırı açan Hz. Âdemin oğlu Kabile gideceğini haber vermektedir.

Kabir azabı ile alâkalı olarak Tevbe sûresinin 101. âyeti nazara verilir. Meâlen:

...Biz onları dünyada ve kabirde iki kere azaba uğratacağız. Sonra da onlar, pek büyük bir azaba atılacaklardır.”

Hz. Aişeden nakledilen bir hadiste Resûlullah aleyhissalâtu vesselâmın şöyle buyurduğu rivayet edilir: 

Evet, kabir azabı haktır. Onlar kabirde azap çekerler, onların azabını hayvanlar işitir.”2

İbn-i Abbastan rivayet edildiğine göre, Resulullah, bir gün iki kabre uğradı ve: 

Bunlarda yatanlar azap çekiyorlar. Azapları da büyük bir günahtan değil.” buyurdular. Sonra sözlerine şöyle devam ettiler: Evet! Biri, lâf getirip götürmede bulunurdu. Diğeri de idrar sıçramasına karşı korunmazdı.” Aleyhissalâtu vesselam sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü. Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti. Sonra da: Belki bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler.” buyurdular.3

İbn-i Ömer anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 

Sizden birisi ölünce, kendisine akşam ve sabah Cennet ve Cehennemdeki yeri arzedilir. Cennet ehlinden ise, yeri Cennet ehlinin yeridir, ateş ehlinden ise, yeri ateş ehlinin yeridir. Kendisine: Allah seni kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur.denilir.”4

Nesâî, Hz. Enesten naklediyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir kabirden bir ses işitmişti: 

Bu ne zaman öldü? Bileniniz var mı?” buyurdular. Cahiliye devrindedediler. Bu cevaba sevindi ve: Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım kabir azabını size de işittirmesi için dua ederdim.” buyurdular.5

Bir başka hadiste Resûlullah aleyhissalâtu vesselâmın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını, size de işittirmesi için Allaha dua ederdim.”6

Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 

“Bir Müslüman can çekişme ânına girdiği zaman rahmet melekleri, beyaz bir ipekle gelirler ve şöyle derler: Sen razı ve senden de Rabbin razı olarak şu bedenden çık. Allah’ın rahmet ve reyhanına ve sana gadabı olmayan Rabbine kavuş. Bunun üzerine ruh, misk kokusunun en güzeli gibi çıkar. Öyle ki melekler onu birbirlerine verirler, tâ semanın kapısına kadar onu getirirler ve: Size arzdan gelen bu koku ne kadar güzel!derler. Sonra onu mü’minlerin ruhlarına getirirler. Onlar, onun gelmesi sebebiyle, sizden birinin kaybettiği şeyinin kendisine geldiği zamanki sevincinden daha çok sevinirler. Ona: Falanca ne yaptı? Falanca ne yaptı?diye dünyadakilerden haber sorarlar. Melekler: Bırakın onu, onda hâlâ dünyanın tasası var!derler. Bu gelen, kendisine dünyadan soran ruhlara: Falan ölmüştü, yanınıza gelmedi mi?der. Onlar: ‘O, haviye cehennemine götürüldü!derler.”

Aleyhissalâtu vesselâm devamla der ki: Kâfir can çekişme ânına girdiği zaman, azap melekleri kıldan kaba bir elbise ile gelirler ve şöyle derler: Bu cesetten kendin öfkeli; Allah’ın da öfkesini kazanmış olarak çık ve Allah’ın azabına koş!Bunun üzerine, cesetten, en kötü bir cife kokusuyla çıkar. Melekler onu arzın kapısına getirirler. Orada: ‘Bu koku ne pis!derler. Sonunda onu kâfir ruhların yanına getirirler.”7

Bütün buraya kadarki ifadelerden şu sonuçları çıkarabiliriz:

1. Kabir hayatında, yani berzah hayatında azap vardır.

2. İyilerin ruhları göklere çıkmakta, kabirleri Cennet bahçelerine benzemektedir.

3. Kötülerin ruhları arzın derinliklerine gönderilmektedir. Kabirleri Cehennem çukuru gibidir.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; Rus bilim adamlarının yeraltında yaptıkları söylenen tespit, büyük ihtimalle hemen her gün örneğine rastladığımız internet asparagaslarından biridir. Ama şu da var ki; kabir hayatı vardır ve kabir hayatında azap vardır. İyi ruhlar semaya gidip, güzellikle karşılanıyor, kötü ruhlar ise, azaba tâbi tutuluyor.

Cenab-ı Hak bizleri dünyada da kabirde de iyi ruhlarla beraber kılsın ve kabir azabı ile Cehennem azabından muhafaza etsin ve Sevgili Resulüne komşu eylesin, âmin.

 

Kaynaklar:

1. Müslim, Zühd 5.

2. Buhârî, Cenâiz 89; Müslim, Mesâcid 123.

3. Buhârî, Vudû 55, 56, Cenâiz 82, 89, Müslim, Taharet 111.

4. Buhârî, Cenâiz 90; Müslim, Cennet 65; Tirmizi, Cenâiz 70.

5. Müslim, Cennet 68; Nesâî, Cenâiz 114.

6. Müslim, Cennet 67.

7. Nesâî, Cenâiz 9.