TR EN

Dil Seçin

Ara

Hz. İsa’nın Ayak Sesleri

Hz. İsa’nın Ayak Sesleri

Bir kısım âyet ve hadislerde, Kıyamet alâmetlerinin anlatıldığını görürüz. Bunlar hadis kitaplarında olsun, İslâm âlimlerinin eserlerinde olsun, “Kıyamet alâmetleri” başlığı altında toplanmıştır. Bu alâmetlerden biri de, Hz. İsa’nın yeryüzüne inmesidir. Yani İsa Aleyhisselâm, Kıyamet kopmadan önce yeryüzüne inecektir. Cenab-ı Hak, bir âyetinde, “İsa’nın inişi kıyamet alâmetlerindendir.”1 buyurarak bu hakikate işaret etmiştir. Resûl-i Ekrem de (asm), birçok hadislerinde, Hz. İsa’nın ineceğini bildirmişlerdir. Bunlardan bir kısmı şöyledir:

“Sizler on alâmeti görmedikçe hiçbir zaman kıyamet kopmaz. ... Biri de İsa Aleyhisselâmın inmesi…”2

“Hayatım Kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa’nın adaletli bir hâkim olarak içinize inmesi yakındır.”3

Bilindiği gibi, Hz. İsa, semada ve üçüncü hayat tabakasında bulunmaktadır. Bizim gibi yiyip içmeye, beşerî bir kısım ihtiyaçlara gerek duymamakta, nuranî, yıldız misal, melek gibi bir hayat sürmektedir. Peygamberimizin, “Hz. İsa âhirzamanda gelecek, şeriat-ı Muhammediye ile amel edecek.”4 müjdesi gereğince yeryüzüne bir insan olarak inecektir.

Alimler, İsa Aleyhisselâmın yeryüzüne inişinin Kitap, Sünnet ve icma ile sabit olduğunu ve bunun mütevatir hadislere dayanan bir inanç meselesi haline geldiğini, inkâr edenin küfrüne hükmedileceği kanaatine varmışlardır.5

Mâdem hikmet-i İlâhiye onun yeryüzüne inmesini gerekli görmektedir. Öyleyse çok önemli bir kısım vazifeler yapmalıdır. Bunların bir kısmını sıralayalım:

 

1. Hz. Mehdî’ye Tâbî Olması ve İslam Şeriatıyla Amel Etmesi

Hz. İsa geldiğinde İslâm şeriatıyla amel edecektir. “Eğer İsa hayatta olsa, bana uymaktan başka bir şey yapmaz.”6 buyuran Allah Resûlü, Müslim’de yer alan bir hadislerinde de onun Sünnet-i Seniyyeye tâbi olacağını açıkça belirtmektedir.7 İmam-ı Nevevî, “Hz. İsa, ümmet-i Muhammed’e ayrı bir peygamber olarak değil, şeriat-ı Muhammediyeyi tatbik etmek için gelecektir.”8 der.

Bilindiği gibi Hz. Muhammed (asm) Hâtemü’l-Enbiya’dır, yani son peygamberdir. Böyle olunca Hz. İsa’nın yeni bir peygamber olarak değil, ancak Resûl-i Ekrem’e ümmet olarak gelmesi ve Şeriat-ı Muhammediyeye göre amel etmesi düşünülebilir. İmam Şârânî der ki:

“Hz. İsa, Şeriat-ı Muhammediyeyi tekrar ve tecdidle görevlidir. İslâm’la amel edecek tek peygamber, Hz. İsa’dır. O, dinin hor ve hakir görüldüğü, itildiği bir zamanda gelip âdil bir hâkim olarak vazife yapacaktır. Yeryüzüne inmeden önce o günün şartlarında İslâm’la ilgili gerekli her türlü bilgiyi öğrenmiş olarak gönderilecek ve geldiğinde bunları tatbik edecektir.”9

Hz. İsa’nın namazda Hz. Mehdî’ye uyması şeklindeki bütün bu rivayetler, onun İslâm’a tâbi olacağını göstermektedir. Yani Hz. İsa yeni bir dinle gelmeyecektir. Ayrıca Hristiyanlıkla İslâmiyetin ittifak edeceğine, hakikat-i Kur’âniyenin metbûiyetine ve hâkimiyetine işaret etmektedir.10

Bu konuda birçok rivayet vardır. Bir kısmı şöyledir:

“Hz. Mehdî imam olur, Hz. İsa da ona uyar.”11 Buharî ve Müslim’deki diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulur: “İmamınızın sizden olduğu bir anda Meryem oğlu İsa, yanınıza inip namazda ona uyduğunda ne yaparsınız?”12

Hz. İsa’nın gelip Şeriat-ı Muhammediye ile amel etmesi konusu Risale-i Nur’da şöyle izah ve tefsir edilmektedir:

“Ahirzamanda tabiat felsefesinden kaynaklanan küfür cereyanı ve Allah’ı inkâr fikrine karşı İsevîlik, hurafelerden arınıp İslâmiyete dönüşecek ve İsevîliğin şahs-ı mânevîsi vahy-i semavî kılıncıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürecektir. Yani Hz. İsa, İsevîliğin şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı, yani onun yaydığı Allah’ı inkâr fikrini öldürecektir.”13 Bu izah, ayette bildirilen ve ayrıntıları hadislerde mecazi ve sembolik anlatımla aktarılan konuların, günlük hayatta nasıl cereyan edeceği hakkında çok önemli ipuçları vermektedir.

 

2. Deccalı Öldürmesi

Hz. İsa’nın en büyük icraatlerinden biri ise, Deccalı öldürmesidir. Hz. Mehdî’yle birlikte bunu gerçekleştirecektir. Deccal’ın çıkışı, icraatı—insanları saptırıp cehennemlik olmalarını sağlaması gibi sonuçları açısından—nasıl dehşetliyse, öldürülmesi de o ölçüde önemli ve sevindiricidir.

Rivayete göre Resûl-i Ekrem (asm) Miraca çıktığında Hz. İsa’yla görüşmüş; Deccal söz konusu olmuş ve Hz. İsa şöyle demişti:

“Rabbim bana Deccalın çıkacağını haber verdi. Yanımda kadib ağacından yapılmış iki ok bulunacak. Deccal onları görünce kurşunun erimesi gibi eriyecektir.”14

Bu hakikati, Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) bir başka hadiste şöyle haber vermiştir:

“Allah’ın düşmanı olan Mesih-i Deccal, İsa Aleyhisselâmı görünce, tuzun suda eridiği gibi erir. Hz. İsa, onu terk edip bıraksa bile helâk oluncaya kadar eriyip gidecektir. Lâkin Allah, onu bizzat İsa Aleyhisselâmın eliyle öldürür.”15

Hz. İsa, Hz. Mehdi ve Deccal konusundaki rivayetlerin bir tevilini ve izahını şöyle anlayabiliriz (en doğrusunu Allah bilir): Ahirzamanda maddecilik ve tabiatçılığın kuvvet bulup yaygınlaştığı, Allah’ı inkâr edecek dereceye geldiği ve Deccal, bizzat bu akımların başına geçtiği bir zamanda Hz. İsa vazifeye başlar. Allah’ı ve dini inkâr eden bu grubun kuvvetli göründüğü bir anda Hz. İsa’nın mânevî şahsiyetinden ibaret olan hakikî Hristiyanlık dini, ortaya çıkan bu dinsizliğe karşı mücadele verir. Hz. Mehdî ile birleşerek Deccalı öldürürler. Yani hurafelerden arınmış Hristiyanlıkla, İslâm ittifak ederek Deccalın fikr-i küfrîsini öldürürler.

Bu durumu Bedîüzzaman Said Nursî, bizzat kendi ifadeleriyle şöyle anlatır:

“O cereyan (dinsizlik cereyanı) pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hz. İsa Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiye semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffî edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakàik-i İslâmiye ile birleşecek; mânen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâb edecektir... Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi, tâbi; ve İslâmiyet metbû (tâbi olunan) makamında kalacak. Din-i Hak bu iltihak neticesinde azîm (büyük) bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûb olan İsevîlik ve İslâmiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semavatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Küll-i Şey’in va’dine istinad ederek haber vermiştir. Mâdem haber vermiş, haktır; mâdem Kadîr-i Küll-i Şey vaadetmiş, elbette yapacaktır.”16

Hz. İsa, Deccalı öldürdükten sonra insanlar ekseriyetle hak dine girecek, hak din bütün ağırlığıyla varlığını hissettirecektir. Rivayete göre, “onun nefesini duyan her kâfir ölecek, nefesi de gözün görebildiği mesafeye kadar ulaşacaktır.”17 Yani o, İslâm’ın hayat verici hakikatlerini bayrak edindiği için, o müdellel hakikatler karşısında hiçbir küfrî görüş dayanak noktası bulamayacak, yıkılmak zorunda kalacaktır.

Hz. İsa’nın küfrü yok etmesi demek, küfrün temsilcisi olan Deccalı ve inançsızlığa dayanan köhne sistemini ve şahs-ı mânevîsini yerle bir etmesi demektir. Nefesinin her yere ulaşması ise bugünün internet teknolojisiyle çok kolay şekilde gerçekleşeceği anlaşılmaktadır.

 

3. Yahudîleri Öldürmesi

“Deccal, beraberinde yetmiş bin Yahudî olduğu halde, gelecek. Hepsi de süslü kılınç kuşanmış, yeşil şallı olacaklardır. Deccal, İsa Aleyhisselâma bakınca, tuzun suda eridiği gibi eriyecek ve kaçmaya başlayacaktır. İsa Aleyhisselâm da ona, ‘Sana öyle bir darbem olacak ki, sen bundan kurtulamayacaksın.’ diyecek ve Lüdd’ün doğu kapısı yanında yetişip onu öldürecektir. Allah, Yahudîleri de hezimete uğratacaktır. Artık Allah’ın yarattığı yaratıklardan, arkasında bir Yahudînin saklanıp da Allah’ın konuşturmayacağı hiçbir şey kalmayacaktır. ‘Ey Allah’ın Müslüman kulu! Gel, onu öldür.’ demeyen ne bir taş, ne bir ağaç, ne bir duvar, ne de bir hayvan kalacaktır. Yalnız, ‘Garkad’ denilen ağaç müstesna. Bu, onların ağaçlarındandır. Konuşmayacaktır.”18

Müslim’de yer alan bir hadiste de şöyle buyurulmaktadır:

“Müslümanlar ile Yahudîler arasında çok kanlı bir muharebe olmadıkça kıyamet kopmaz. O muharebede Müslümanlar, Yahudîleri tamamıyla kırıp öldürürler. Hattâ (bu kırıp öldürme o dereceye varır ki), bir Yahudî taş veya ağaç arkasına saklansa, o taş veya ağaç, ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Şu arkamdaki kişi bir Yahudîdir. Gel, onu öldür.’ diyecek olmasın. Garkad ağacı (büyük bir ağaç) müstesna. Çünkü o Yahudî ağacı nevindendir.”19

 

4. Hristiyanlığı Hurafelerden Arındırması

Hz. İsa’nın diğer önemli bir vazifesi de, az önce kısaca temas ettiğimiz gibi Hristiyanlığı sonradan içerisine sokulan bir kısım hurafelerden, bilhassa teslisten arındırması, Tevhide döndürmesidir. Çünkü çağın, ilmin, insanî ve medenî duyguların bunca gelişmesi karşısında insaf ve hakperestliği esas alan insanlarca, Hristiyanlığın eski haliyle ayakta kalması mümkün değildir. Ya sönüp gidecek, ya da asliyetine dönüşecek, hurafelerden arınacaktır.

“İsa bin Meryem, ümmetim içinde bulunacak, adaletli bir hâkim ve âdil bir imam olacak. Haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir. Cizyeyi kaldıracak, zekâta ise dokunmayacaktır. Artık ne koyun, keçi, sığır sürüsü, ne de deve sürüsü üzerine zekât memuru çalıştırılmayacaktır. Düşmanlık ve kin kaldırılacaktır. Zehirli olan her hayvanın zehri sökülüp alınacaktır. Hattâ küçük oğlan çocuğu, elini yılanın ağzına sokacak da yılan ona zarar vermeyecektir. Küçük kız çocuğu da arslanı kaçmaya zorlayacaktır da arslan ona zarar vermeyecektir. Kurt, koyun-keçi sürüsü içinde sürünün köpeği gibi olacaktır. Kap suyla dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını (silâh ve malzemelerini) bırakacak.”20

Bu ve diğer rivayetlerde geçen haçı kırma, Hz. İsa’nın, akla, ilme ve hakikate ters hurafelerle aslı değiştirilen Hıristiyanlığı bunlardan arındırıp İslâmiyete dönüştüreceğine, teslisten kurtaracağına işaret eder.

Cizyeyi kaldırması ise, zamanında malın bollaşacağını gösterir. O geldiğinde mal öylesine bollaşır ki, cizye almaya bile gerek kalmaz. Bunu, Hristiyanların, İslâmı kabul edecekleri şeklinde yorumlayanlar da vardır. Çünkü Müslüman olanlardan cizye alınmaz.

Zehirli hayvanların zehirlerinin alınması, kurtla kuzunun bir arada gezmesi gibi ifadeler barış atmosferinin belirtileridir; belki de zehirli fikirleriyle insanların akıl ve kalp sağlıklarını, yani maneviyatlarını zehirleyen, toplumların huzur ve barışını fitne ve fesatlarıyla bozan, bozguncu insanların olmayacağına veya etkisiz olacaklarına işaret olabilir. “Savaş da ağırlıklarını, yani silah ve malzemelerini bırakacak.” ifadesi de bunun dünya çapındaki olumlu etkilerini anlatıyor olabilir.

 

5. Barışı Sağlaması

Yeryüzünde kırk yıl adaletli bir idareci olarak kalan Hz. İsa,21 barışı da hâkim kılacak,—barış hâkim kılındığı için de—kılıçları tırpan olarak kullanacaktır.22 Evet, onun döneminde kılıçlar kınına girecek, silah kullanmaya gerek kalmayacaktır.

İsa Aleyhisselâm, yeryüzünde kaldığı süre içerisinde, her türlü kötülüğün kaynağı olan küfrü yok ederken, onun yerine bütün güzelliklerin kaynağı olan imanı yerleştirecektir. Böylece imanın gereği olan adalet, eşitlik, bolluk, huzur ve saadet boy gösterecektir. Rivayetlerde bu gerçeklere bir bir dikkat çekilir. O geldiğinde “düşmanlıklar, boğazlaşmalar, kıskançlaşmalar yok olacak”23 gerçek huzur ve saadet ortamı teşekkül edecek, “Tek bir secde dünya ve içindekilerden hayırlı görülecek.”24

Evet, o dönemde insanlar öylesine düzelecek, imanları öylesine kuvvetleşecek ve hayırlı amellere öylesine koşacaklar ki, tek bir secdeyi dünya ve içindeki her şeyden daha üstün tutacaklar.25

 

6. Bolluk ve Berekete Vesile Olması

Bir hadis-i şeriflerinde Peygamberimiz, “Mesih’ten sonraki yaşayışa ne mutlu!” buyururlarken, bunun sebebini de anlatırlar: “O gün geldiğinde gök yağmurlarını yağdırır, yer bitkilerini bitirir. Öyle ki tohumu kaskatı bir taşın üstüne dahi atsan bitirir.”26 Bu hadis-i şerif, Hz. Mehdî zamanında görülecek bu bolluğun sonra da devam edeceğini göstermektedir.

Evet, Hz. İsa’nın hâkimiyeti döneminin mazhar olduğu güzelliklerden sadece birkaçı bunlar. Bu güzelliklerden biri de bir rivayette belirtildiği gibi malın bollaşmasıdır.27 Hem de öylesine bollaşacaktır ki, onu kabul edecek kimse bulunmayacaktır.28

İnsanlar şükre yöneldikleri için Allah da onlara bol bol vermektedir. Diğer bir önemli sebep de savaşa harcanan paraların halkın hizmetine sunulmasıdır. Ayrıca o dönemde teknoloji geliştiği, tarım ve sanayide hamleler gerçekleştirildiği için üretim kat kat artacaktır.

 

Hazreti İsa’yı Herkes Tanıyabilecek mi?

Hayır, herkes tanıyamayacak.29 Çünkü Hz. İsa da gelse, rivayetlerde haber verilen bütün hadiseler de yaşansa, dünya imtihan yeridir, insanların imtihanları devam etmektedir ve her insan iradesini etki altında kalmadan kullanmalıdır; yoksa imtihanın bir anlamı kalmaz. İşte bu sebepten dolayı, eğer herkes tanısaydı ve her hali harika olsaydı o zaman imtihan sırrı ortadan kalkar, Ebubekir (ra) ile Ebu Cehil ruhlular aynı seviyede olurlardı. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Hazret-i İsa Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb [yakınları] ve havassı [alimleri], nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde [açık bir şekilde] herkes onu tanımayacaktır.”30

 

 

Kaynaklar:

1. Zuhruf Sûresi, 61.

2. Müslim, Kitabü’l-Fiten: 39.

3. Buharî, Büyû: 102; Mezalim: 31; Enbiya: 49; Müslim, Kitabü’l-İman: 242; Ebû Davud, Melahim: 14.

4. Buharî, Mezalim: 31; Büyu’: 102; Müslim, İman: 242-243; İbni Mâce, Fiten: 33.

5. Said Havva, el-Essas fi’s-Sünne-İslâm Akàidi, 9:336.

6. Müsned, 3:387; el-Fıkhü’l-Ekber Aliyyü’l-Karî Şerhi Terc., s. 284.

7. Müslim, Kitabü’l-Fiten: 34.

8. El-Heytemî, Mecmaü’z-Zevâid ve Menbâü’l-Fevâid, s:68.

9. Şârânî, Muhtasaru Tezkiretü’l-Kurtubî Terc., s. 500.

10. Nursi, Şuâlar, s. 507.

11. Sahih-i Buharî Terc. 1:83 (H. 1406, 5:208); el-Fethu’l-Kebîr, 2:143.

12. Buharî, Kitabü’l-Enbiya (Babü nüzûl-i İsâ): 60, 4:324; Müslim, 2:56.

13. Nursî, Mektûbât, s. 13.

14. Abdullah bin Mes’ûd, Tefsîru İbni Mes’ûd, s. 243.

15. Müslim, Kitabü’l-Fiten: 34.

16. Bediüzzaman Said Nursi, Mektûbât, s. 54.

17. İbni Mâce, 10:323.

18. İbni Mace, Fiten: 33.

19. Müslim, Kitabü’l-Fiten: 82.

20. Müsned, 2:437; Muh. Tezkiretü’l-Kurtubî, s. 498.

21. Müsned, 2: 437; 6:75.

22. Müsned, 2:482-483.

23. Müslim, Kitabü’l-İman: 243.

24. Buharî, Büyû: 102; Mezalim: 31; Enbiya: 49; Müslim, Kitabü’l-İman: 242; Ebû Davud, Melahim: 14.

25. Canan, Kütüb-u Sitte Şerhi, 14:73.

26. el-Münavî, Feyzü’l-Kadîr, 4:275.

27. Müslim, Kitabü’l-İman: 243.

28. Tirmizî, 4:93; İbni Mâce, 10:340.

29. Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Beşinci Şua

30. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat