TR EN

Dil Seçin

Ara

Kur’an’da Anlatılan İsa ve Yahya Peygamberlerin Kıssalarından Ne Öğreniyoruz?

Kur’an’da Anlatılan İsa ve Yahya Peygamberlerin Kıssalarından Ne Öğreniyoruz?

Görüyoruz ki, en basit bir aklın dahi göreceği üzere sebepler ilimsiz, iradesiz, şuursuzken; bu sebeplerin neticeleri, sebeplerin aksine sonsuz bir ilim, mutlak bir irade ve eksilmez bir kuvvetin varlığını haykırmaktadır. Kısacası her bir sebep lisan-ı haliyle perde arkasında ki bir “Müsebbib-ul esbabı” işaret etmektedir.

İçerisinde yaşadığımız şu hikmet ve imtihan dünyasında bir imtihan vesilesi olarak her bir şeyin yaratılışı bir sebebe bağlanmıştır. Mesela: Yumurta tavuğa, bulut yağmura, toprak ağaca, ağaç meyveye bir sebepken anne ve baba da çocuklara birer sebeptir.

Fakat verilen misallerden de anlaşılacağı üzere, sebepler gayet basit iken sonuçlar ise sebeplerin aksine gayet hikmetli ve intizamlıdır.

Ve yine en basit bir aklın dahi göreceği üzere sebepler ilimsiz, iradesiz, şuursuzken; bu sebeplerin neticeleri, sebeplerin aksine sonsuz bir ilim, mutlak bir irade ve eksilmez bir kuvvetin varlığını haykırmaktadır.

Kısacası her bir sebep lisan-ı haliyle perde arkasında ki bir “Müsebbib-ul esbabı” işaret etmektedir.

Fakat, aklını gözüne indirger, olaylara ülfet gözlüğüyle bakarsak, olayların arkasındaki asıl faili unutarak, neticeler için sebeplerden medet umabiliyoruz. İşte bu noktada Hakîm ve Rahîm olan Rabbin kelamı olan Kur’an’ı Hakîm’den aklı karışıklara hakikati gösterecek bir sure yetişiyor imdada: Âl-i İmran.

Kur’an’da üçüncü sırada yer alan bu sure ismini Hz. Meryem, Hz. İsa, Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya’nın da mensubu olduğu İmran ailesinden alır. Ve bu sûre İmran ailesinin kıssası üzerinden seslenir Kur’an okuyucularına.

Sure’nin otuz sekiz ve kırkıncı ayetlerinde  Hz. Zekeriya’nın bir duası nakledilir.

“Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.”

Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Zekeriya bu duayı yaptığı sırada doksanlı yaşlarındadır ve üstelik hanımı da kısırdır ki, bu durumu zaten surenin otuz dokuzuncu ayeti de teyit etmektedir.

“Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir?”

Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere Hz. Zekeriya’nın bir oğlunun olması zahiri sebepler açısından gerçekleşmesi imkânsız bir olaydır. Fakat tüm bu imkânsızlıklara rağmen bir mucize olarak Hz. Yahya dünyaya gelir. Çünkü Hz. Yahya’nın dünyaya gelmesine sebepler değil, Halık-ı Kâinat karar vermektedir.

Surede anlatılan ve dikkat edilecek bir diğer önemli olay ise Hz. İsa’nın doğumuyla ilgilidir. Bilindiği gibi Hz. İsa, Rabbimizin bir mucizesi olarak babasız olarak yaratılmıştır. Olay surede şu ayetlerle anlatılır:

“O zaman melekler, “Ey Meryem!” demişlerdi, “Allah, Kendisinden bir söz ile sana, Meryem oğlu İsa Mesih adıyla bilinecek, bu dünyada ve öteki dünyada büyük şeref sahibi ve Allah’ın en yakınlarından olacak (bir oğul) müjdeliyor. Ve o, insanlarla hem beşikte iken, hem de yetişkin bir adam olarak konuşacak; dürüst ve erdemli kişilerden olacak.” Meryem, “Ey Rabbim!” dedi, “Bana hiçbir erkek dokunmadığı halde nasıl oğul sahibi olabilirim?” (Melek) cevap verdi: “İşte öyle! Allah dilediğini yaratır; bir şeyin olmasını istediğinde sadece ‘Ol!’ der—ve o (şey hemen) oluverir. (Âl-i İmrân, 45-47)

Bu surede anlatılan İsa ve Yahya peygamberlerin mucize doğumlarıyla, esbabperestlik, yani sebepleri yaratıcı bilme hastalığına ilaç sürülmektedir. Zaten hem Hz. Zekeriya’nın, hem de Hz. Meryem’in aldıkları haberlere gösterdikleri tepkiler ve buna karşılık aldıkları cevaplar gayet manidardır:

“Melek) cevap verdi: “İşte öyle! Allah dilediğini yaratır; bir şeyin olmasını istediğinde sadece ‘Ol!’ der—ve o (şey hemen) oluverir.”

Bu cevap müminlere Âlemler Rabbini ne güzel tanıtmaktadır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, her kelimesinde nice hikmet bilgileri barındıran Rabbimizin Ezelî hitabıyla bu iki mucizevî doğumu anlatarak, sebepler ve yaratma konularında önemli dersler vermektedir. Özellikle de şifayı ilaçlardan, yavruyu anne babadan, meyveleri ağaçtan bilen; sebepleri ve tabiatı yaratıcı zanneden; ve varlık âlemindeki eserlerin yaratılmasındaki irade ve kudreti göremeyenlere açık bir hikmet dersi vermektedir.