TR EN

Dil Seçin

Ara

Kayıp Çocuk

Kayıp Çocuk

Satır Arkası

Çocuğu sokağa salardınız; dut dallarına, incir ağaçlarına, tozlu top sahalarına, ırmak boylarına. Çocuk evde değil, sokakta büyürdü. Kedilerle, köpeklerle, çiçeklerle, böceklerle. Düşer dizini kanatır, kavga eder, gol atar, kendi oyuncağını yapar, uçurtma uçururdu. Çocuklar birbirlerine abarta abarta yaptıklarını anlatır, sinemaya kaçar, mahallenin harabelerinde maceradan maceraya koşarlardı. Macera sadece kitapta okunmaz, kendileri yaşardı.

Şimdi çocuklar dört duvar arasında büyüyor. Balkon çocukları. Ana kuzuları. Eline diken batacak olsa “Uvaaa!...” diye anasına koşuyorlar, horozdan korkuyorlar. Evdeki dört duvar; kreşte, ana okulunda, ilköğretimde, serviste hep kafes arkasında devam ediyor. Başlarında hep biri var. Ağacı, çiçeği, böceği resimde, televizyonda, bilgisayarda görüyorlar. Kreşlerin, ana okullarının duvarları mavi gökyüzü, parıldayan güneş, akan dere, derede yüzen ördeklerle dolu. Kapalı mekanlarda, sanal dünyada yaşıyorlar.

Elleri, ayakları ne toprağa basıyor; ne çamur çiğniyor. Yağmurda ıslanmıyor, karda yuvarlanmıyorlar. Bu sebeple ufak bir yel esse hastalanıyor, elini döşemeye sürse mikrop kapıyorlar. Hijyenik atmosfer onları sağlıksız kılıyor. Hepsi tombul, beyaz ve kırılganlar.

Sokaktan arkadaşları yok; varsa komşu çocuğu, akraba çocuğu. Birlikte bilgisayar başında sabahlıyorlar. Sürekli olarak ya ebeveyn, yahut öğretmen veya bakıcıya muhtaçlar. Çalışan anne-babalar onlarla yeteri kadar ilgilenemiyor. İlgiler mekanik hale geliyor. Ne dede tanıyorlar, ne de nine. Oyuncak denizinde yüzüyor, ama tatmin olamıyorlar. Tatmin olamıyorlar çünkü ne duvarlar konuşur, güler, koşar, oynar; ne de oyuncaklar.

Bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey yine bir çocuktur. Bu bakımdan mahalle arkadaşlığı ile asker arkadaşlığı unutulmaz. Ama mahalle kayboldu, sokak öldü. Bir daha geri geleceklerini umamayız. Dünya değişiyor, hayat tarzımız değişiyor, her şey değişiyor. Ama değişmeyen şeyler de var. Ana unsurlar. Mesela çocukları yine analar doğuruyor. Gönül ister ki analar büyütsün.

Bir çocuk için ana kucağı ile ana sütü ilelebet devam edecek olan en temel ihtiyaçtır. Ana sütü emmeyen, ana kucağı görmeyen çocuklar yarı yetim büyüyorlar. Hırçın, şımarık, tatminsiz, dayanıksız, geçimsiz oluyorlar. Daha çocukluktan itibaren yalnız kalmaya, yalnız yaşamaya itiliyorlar. Modern hayatın mekanik dişlileri bu masum yavruları da öğütüp duruyor.

Kayıp çocuk nerede?

O artık masallarda kaldı. Çocukluğumuzu mahallenin ve sokağın cenazesi ile birlikte toprağa gömdük. Ve özlüyoruz.

Tıpkı ana sütü ve ana kucağı gibi...

(Mustafa Kutlu, Yeni Şafak)