Eskiden böyle değildi. İçim ürperirdi sonbahar deyince. Kapanırdım eve, bir köşeye çekilirdim öylece. Sonra sonra, okudukça Risaleleri ve Sözleri, açıldı ufkum, barıştım bu mevsimle. Düpedüz haksızlık ettiğimize inanıyorum sonbahara, kış öncesi bu bahara...
Üzülürdüm yazın geçişine. Çok şükür şimdi, “Yaz geçti.” diyebiliyorum. O kadar çok şey var ki hamd edecek, hangi birini sayayım? Şeftaliyi, üzümü mü? Çocukların gülümseyen yüzünü mü? Ayvayı, narı mı? Belalara set olan beli bükülmüş mübarek ihtiyarları mı?
İçimiz ısınıyor Allah’ım, sevgin ile... Ömrüm boyunca aşk ve şevk ile. Sevmeye devam edeceğim yarattığın en küçük şeyi bile. Gözlerime dolduracağım maviliği, içime çekeceğim enginliği, sessizliği. Senden bileceğim dalından uzanan her meyveyi. Selam verip selam alacağım insanlarına. Hamd edeceğim, şükredeceğim sana ey Rabbü’I-Alemin... Sadece Sana. Sıyırıp atacağım üstümden yorgunluk denilen şeyi. Varsın bir avuç zeytin, bir parça peynir olsun soframda. Suyu, ekmeği hep aziz bileceğim, senden ve senin bileceğim. Şükrederek hakkını vereceğim.
Hayatı seviyorum Rabbim...
Ölüme diyeceğim yok. O da kaderimizde yazılı. Bir günümüz var ama ne zaman?
Öyle derler: “Herkesin bu dünyada göreceği bir günü var.” Gelecek o gün de bir gün ama ne zaman? Olsun... Senden gelen çirkin olmadı hiç, hepsi güzeldi. Ne gelirse gelsin, bundan sonra gelecek olan da güzeldir.
Mevsimlerin her biri için, günler ve geceler dolusu güzellikler için...
Ve bunca sayısız nimetinden yana...
Rabbim, sonsuza dek hamd olsun sana!
Kısa günler... Uymuyor saati saatine. Bir bakıyorsunuz, akşamüstü, mükemmel bir vakit... Bir bakıyorsunuz, elveda demiş bir sevdiğiniz. Giden onlar mı, biz miyiz?
Kaderim günün içinde. Günün içinde yaşarım. Alın terim, besmelem, gayretim, her şeyim. Ne varsa hepsi günün içinde.
Gül, günün içinde; gün, gülün içinde. Ve nihayet gül, güldüğün günün içinde.
Kış öncesi bu bahar, içimde solmayan güller var.
Başımı çevirip nereye baksam, güneş batmak üzere. Her taraf akşam. Gam yemem, keder bilmem sayende Rabbim. Hakkını veremem, nimetlerin nice nice. Ömrüm ki gitti gidiyor, bitti bitecek, kıldan ince...
Kış öncesi bu baharda güzellikler yan yana. Bazen yağmur çiseler. Bazen güneş gülümser. Hep beraber kaderin çizdiği yolda. Bahçede, damda, çitte. Ömür ki, şimdi dar geçitte.
Her sabah Allah’ım, her sabah bu mevsimde de yatağımdan kaldıran sensin.
Rahmetin, şefkatin değer geçer alnımdan.
Bir aydınlık ki, nur olup akar dört yanımdan.
Muhabbetle bakarım her yana, her yüze. Hamd olsun, bahtiyarım. Hafiftir içim bir tüy kadar. Dilimde senin için söylenmiş en güzel mısralar var. Dilimde en güzel Sözler... Dosttur, kardeştir bana bu mevsimdekiler. Ne taşıyorsam içimde, karşımda bulurum o güzel duyguyu.
Baktığım aynalar kör değil. “Gör” diyorlar bana. Vurulmuşum sevdana. Zerreden yıldıza kadar tecelli eden bin bir esmana... Her şey gözümde başkadır şimdi. Şu yalan dünyada sensiz olmuyor Rabbim...
Ey yeryüzü! Ey gökyüzü! Ve ikisi arasındaki her şey! Ondan mektuplarsınız bana. Rabbimden kelimelersiniz. Serpiyorum sizi içime çiçek çiçek, döküyorum sizi dilime dilek dilek... Söylediklerinizi takdim ediyorum Rabbime keyifle. Hepinizden bir parça var sözlerimde, dilimde, tesbihimde...
Kolay zannederdim aşkının ateşine yanmayı. Nice bin uykudan bir gün uyanmayı. Doğan günle başlıyor ibadetim. Dünya yine aynı dünya ama baktıkça artıyor hayretim...
Böyle değildim eskiden Rabbim, böyle değildim. Küçücük sevinçlerimin bile ne kadar büyük olduğunu şimdi anlıyorum. Aczimle beraber sana minnet ve şükranlarımı takdim ediyorum. Senden geliyor bu yaşamak sevgisi Rabbim, senden! Artık avare değilim. Bilmeyen bilsin! İçimi ısıtan bu sevgi, sendendir Rabbim, senden! Her sabahki neşeli halim, her akşamki dalgın halim, hepsi güzel, hepsi sendendir Rabbim. “Andıkça seni, büyür hayalim.” (Abdülhak Hamit)
Yeryüzüne muhabbetle bakarım. Hamd olsun, bahtiyarım. Hafiftir içim bir tüy kadar. Dilimde sana dair mısralar var. Bu duayı birlikte yaptığım insanlar var.
Senden gelip sana gidiyor her şey. İçimdeki bu coşku, bu sevgi de senden Rabbim.
Kapında kul olmak, seni Rab bilmek ne güzelmiş Rabbim. Her şey gözümde bir başka şimdi. Her sabah şükrederek başlarım söze. Her sabah şükrederek kalkarım. Adınla başlarım her hayırlı işime ve karışırım hayatın içine. Ne yarattıysan güzeldir derim. Hepsi benim içindir, bilirim. Her sabah başlarım söze. Her sabah şükrederek... Ayaklarım aldırmaz hiç yokuşa düze. Sevgin yürütür beni Rabbim.
Hayatım değil artık tekdüze. Bir lokma ekmek olsa elimde, bölüşürüm. Paylaşmayı severim. Ey Rabbü’l-Alemin, Senin Habibin (asm) yaptı diye, öyle yapmayı da severim.
Ne kadar şükretsem azdır Rabbim. Ne kadar hamd etsem azdır.
Şükür, derdimi binden bire indirir.
Şükür ki, her acımı birdenbire dindirir...
Mevsimleri güzel kılan, ömrü güzel kılan, dünyayı güzel kılan, senin en güzel isimlerindir Rabbim. Hamd ediyorum sana ey Rabbü’l-Alemin, şükrediyorum.
Bir fırsatını bulsam şu evin taşlığından, penceresinden, yıllar yılı yürüyüp geçtiğim sokağın kıyısından köşesinden, ilk adımımı attığım okulun çeşmesinden, bahçesinden, hala ayakta kalan ve hatıralarımı yaşatan bir iki ağacın yaprağından, meyvesinden gözü yaşlı dualar göndereceğim sana. En sevdiğim renge bürünüp öyle göndereceğim.
Niye sevmeyeyim ki bu mevsimi? Niye sevmeyeyim ki sonbaharı? Niye sevmeyeyim ki kış öncesi bu baharı? Senden gelen, senden olan hep güzeldir Rabbim, hep güzel... Hangi yana dönüp baksam, bin bir isminin tecellisi var Rabbim... Günlük güneşlik olsun isterim her yer ama ne olsa razıyım Rabbim! Senden gelen, kabul edilmez mi Rabbim?
Toprağın altındaki tohumu uyandıran ilahi bir sır vardır. O sır, içimde de var Rabbim... Tohum uyanır da, insan uyanmaz mı? Rabbine gözyaşıyla bir mektup yazıp yollamaz mı?
Geç de olsa anladım. Rabbim, biz bu dünyaya günümüzü gün etmek için gelmedik. Rabbim, adını yüceltmek için geldik. Memnun yaşadım ve yaşayacağım her nimetinden. Her nimetinin her zerresi için hamd edeceğim sana, şükredeceğim ey Rabbim...
Bugüne kadar nasıl geçmiş hayatım? Kimler gelmiş, kimler geçmiş... Ben unutmuşum hepsini. Meleklerin yazmış Rabbim, kaydetmiş. Hiçbir şey kayıp değil. Ne ölen, ne solan, ne gelen, ne giden...
İlk defa bakıyor gibi bakıyorum denize, havaya, toprağa…
Bir günüm olacak, yatağa düşer gibi başım düşecek toprağa. Hayat kim bilir kaç adım... Bilemeyiz geriye kalan kaç adım...
Kış öncesi baharda hatıralar biriktiriyorum.
İyi kalpli insanların hürmetine, dostlarımın hatırına kalakaldım yanlarında. Halden bilir can yoldaşlarım... Dualarınızdan unutmayın.
Yaşım ha yirmidir, ha elli... Fark etmez böyle bir günde, böyle bir mevsimde. Günün adı belli. Adınla başlayan her gün, en güzel gündür, bize en büyük teselli...