TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Güne 1000 İyilik Yetmez

“Muhtaçlara verdikçe zenginleşir, açları yedirdikçe doyarız...

Yoksulların uzattığı avuçlar, hazineyle doludur.”

— Selahaddin Şimşek

 

Her insanın kıymeti iyiliği kadardır. Gökyüzüne yerden toz kalkar ama yeryüzüne gökten yağmur yağar. Her kap içinde olanı sızdırır. İyiler kendileri için değil, başkaları için var. “Yar yüreğim yâr, gör ki neler var!”

Bilge biri: “Allah’ım” diyordu. “Sen kötüleri esirge! İyileri zaten esirgemişsin, çünkü onları iyi yaratmışsın.”

İyilikte geciken, bugün yarın diyen yolda kalır. Aza çoğa bakan aldanır. Hz. Ali; “Az vermekten utanma” der, “umut kırmak daha utandırıcı.”

İyiler işini bilirler. Allah için sever, Allah için verirler. Ve sonunda müjdeye ererler:

“Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği tavsiye ederler, kötülükten sakındırır, hayırda yarışırlar. İşte onlar iyi ve hayırlı kullardır.” (Al-i İmran, 114)

Rahmetli Hüseyin amcadan dinlemiştim. Cemaatinden olduğu caminin ihtiyaçları vardır. Cuma namazı bitiminde yardım için sergi açar. Her insan bir değil ya, aksi mizaçlı biri: “İlle de bir şey vermek zorunda mıyız?” diye çıkışır.

Hüseyin amca gayet nezaketle: “Hayır efendim” der, “biz verenden alıyoruz, vermeyenden değil.”

Alem bu işte. Engeller aşmak içindir, takılmak için değil. Geçelim bir adım ötesine. Takılmayalım elin sözüne.

Evet, insan iyilik için yaratılmıştır. Bunu da kendi yaratılışına bakarak görebilir. Bir eli diğer elin, bir gözü diğer gözün imdadına koşturan kim? Bu kainatı onun hizmetine veren kim? Hangi iyilik bunlarla yarışabilir? İnsana ne verilmişse hepsi birer lütuf, hepsi birer ilahi ikram. Bu iyiliklerin kaynağı nereden, vereni kim? Bunları bilmek ve öğrenmek de insanın en yüce görevi. Nefsimiz fakirlikle korkutur, cimriliğe sevk eder. Oysa mutluluğun yolu kısadır, ama ulaşmak zordur. Eh, o kadar da olur. Biraz çaba gerek. Bel bükülmeden de odun yarılmaz ya. İyiliğin yolcusu azıcık zahmeti rahmet bilir.

İnsan verdiğini aza saymalı, aldığını da çoğa. Gitmeyene gitmeli. Nice ahbap, nice eski dostlar, komşular var. Aramayanı biz arayıp bulalım. Cimrilik kimi zengin etmiş ki? Yel alır gider, sel olur gider. Ne varsa yanında emanettir. Ver ki, senin olsun. Bak, ecel alır gider.

Cömerdin eli açık, iyinin bahtı açık. Garibe bir selam, bir ekmekten iyidir. Gönül alıcı bir söz, kışı bahara çevirir. İyiliğin küçüğü olmaz. Eli açık olanın bir lokması, bir tas çorbası bile kırk kişiye yeter. Çünkü bereket ve bolluk oradadır. İlahi rahmet ondadır.

Yaşlı bir komşu teyzemiz vardı, gördüğümde selam verir, halini hatırını sorardım. “Bir arzun, bir isteğin var mı teyzeciğim?” derdim. Nurani ihtiyar gülümseyen bir yüzle: “Ah be oğlum” derdi, “İnsana bu yaşta bir selam, bir de tatlı kelam gerek, verenden Allah razı olsun.”

 

İyilik nerde ise

sen orada ol,

Bak ne kapılar açar;

Hakkın yolunda ol.

 

Kalbimizin kapılarını açmalı, iyilikte yarışmalıyız. Bizdeki nimet emanet. Verelim ki yerini bulsun. Verelim ki, verdiğimiz bizim olsun. Elde tuttuğumuz değil, elden çıkardığımız bizim öz malımız olur.

“Ne verirsen elinle, o gider seninle” diyorlar, doğrudur amma sanırım eksik söylüyorlar. Siz bırakın vermeyi, o hayra niyet etmenizin bile sevabı çoktan verilmiş ve yazılmıştır. Yarım hurma ile dahi olsa iyilikten geri kalmayalım. Rabbimiz Kur’an’da bize doğru olan yolu gösteriyor: “...Allah sana nasıl ihsanda bulunduysa, sen de öylece insanlara iyilik yap...”(Kasas, 77)

Rabbim! Sonsuz rahmetin ve nimetlerin karşısında her zaman ve her daim hayretteyim. Herkesin hayra, iyiliğe koşuştuğu bir dünyaya özlem duymalıyız. Ziya Osman Saba’nın mısraları, bu hasret ve iştiyakla dolu. Dua gibi dilimde:

 

“Bir yeşil yer bilirim

ormanların içinde,

Bütün gün mavi bir gök,

bir rüzgar, akşam esen.

Dedikodusuz bir köy,

herkes kendi işinde,

Her an düşüneceğim:

Allah ne kadar iyi!

Bir parça aşk, bir parça

sevinç, su, güneş, ekmek,

Bahtiyar seveceğiz

yaşamayı, ölmeyi.”

 

Dünya ahiretin tarlası, burada ekip, burada kazanacağız. Yan gelip yatalım da, şeytana arkadaş mı olalım? Öyle ise Rabbim, Yunus gibi derim:

   “Gözüm Seni görmek için,

   Elim Sana ermek için,

   Bugün canım yolda koyam,

   Yarın Sana ermek için. “

 

Hz. Peygamber (sav.), “Siz nasıl bir tayı yetiştirip büyütürsünüz, Allah da (c.c.) rızası uğruna verdiğiniz bir hurmayı, Uhud dağı kadar büyütür” buyuruyor.

Verenler kazandı, sıra bize geldi. Kimse malım, gücüm yok diyemez. Herkesin yapacağı bir iyilik vardır. Mesela, açılmış iki el... Ne mi yapabilir? Çok şey... Bir kuşu, bir güvercini, söz gelimi bir masumu, zayıf bir çocuğu koruyabilir. Bir dertlinin ahını dindirebilir. Bir hastaya, bir fakire derman olabilir.

İnsanın bir küçük gayreti, dağı toz eder. Deler geçer, düz eder. Ele bakma, gönle bak. Kalp vermeden, el de vermez. Topyekûn o sonsuz rahmeti çekmek için, bir araya gelmeli. Yoksa dağınık buluttan boşuna yağmur bekleme...

Bir güne, bin iyilik yetmez. Bazen bir iyiliğin içinde, koca bir ömrün sevabı gizlidir. Bediüzzaman Hazretleri de öyle demiyor mu?

“Hem bazen olur ki, bir tek kelime, bir tek tesbih, öyle bir saadet hazinesi açar ki, altmış sene hizmetle o açılmamış Demek bazı halat oluyor ki, bir tek ayet, Kur’an kadar fayda verebilir.” Bir iyiliğin, insan hayatını tümden ve nasıl değiştirebileceğini Hz. Mevlana şu kıssayla anlatır:

“Musa Peygamberin çobanlık yaptığı sıralarda, sürüsünden bir koyun kaçtı. Hz. Musa, onun peşinden saatlerce koştu. Öyle ki, ayak tabanları şişti ve yara oldu. Gece bastırınca, koyun yoruldu ve yavaşladı, bir yerde durdu kaldı. Hz. Musa da, onu yakaladı. Biraz olsun öfkelenmedi. Koyunun postundaki tozu toprağı elleriyle temizledi. Başını okşadı, sırtını sıvazladı ve:

“Haydi bana acımadın, beni arkandan koşturdun durdun fakat; kendini ne diye bu kadar yordun?” dedi.

Onun böyle demesi üzerine Cenab-ı Hak meleklerine şöyle buyurdu: Musa’ya peygamberlik yakışır!” Bir güne, bin iyilik yetmez.

Duamız, Sinan Paşa’nın duası olsun:

“İlahi! Kabul Senden, ret Senden. İlahi, şifa Senden, dert Senden.

İlahi! Her şeyi gülzâr ettinse ânı ittim. İlahi! Elime her ne sundunsa ânı tuttum.

İlahi! Gönlüm oduna her ne yaktınsa, ol tüter. İlahi! Vücudum bağına her ne diktinse ol biter.

İlahi! Dil verdin, zikrinden ayırma; gönül verdin fikrinden çevirme. İman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle.”

Bir güne bir iyilik yetmez. Rabbim hayrı ve iyiliği seller, sebiller gibi akıtsın.