TR EN

Dil Seçin

Ara

Tek Peygamber Yetmez miydi?

Tek Peygamber Yetmez miydi?

Hayır, yetmezdi. Muhataba göre hitap önemli bir edebiyat kuralıdır. Talebenin durumuna göre hoca tayin edilir. Verilen dersin seviyeye uygun olması gerekir. 

Eğitimde yaşın büyük önemi vardır. Beş yaşındaki çocukla on sekiz yaşındaki delikanlı bir tutulmaz. 

Bu yüzden anaokulu var, ilkokul var, ortaokul var, lise var, üniversite var. Çocuk büyüdükçe okullar, kitaplar, hocalar da değişir.

Gerçi okutulan dersin adı aynıdır, mesela matematik. Fakat muhtevası, seviyesi, düzeyi farklıdır. İlkokuldaki çocuklara limit, türev, logaritma konuları anlatılmaz.

Hepsine aynı dersi vermek üzere ilkokul seviyesi esas alınsa bu sefer de ortaokullulara, liselilere, üniversitelilere uymaz. Bilimde, teknikte ilerleme olmaz.

İşte insanlık da böyle. Tarih boyunca bir çocuk gibi büyüdü, gelişti. Zamana, zemine, muhataba göre yeni resuller, nebiler gönderildi. Konunun bir yönü bu.

Gelelim ikinci yönüne. Eski zamanlarda iletişim, haberleşme, ulaşım imkânları son derece kısıtlıydı. Ne yol vardı ne de iz. Ne uçak vardı ne de tren, otomobil, telefon, mektup, posta, internet… Peygamber kendi muhitinde mahpustu. Başka yerlere gitmesine, mesajını iletmesine imkân yoktu.

Peygambere inen ilahi bilgiler bir süre sonra unutuluyordu. Şimdiki gibi koruma imkânları yoktu. Yazının bulunması bile çok sonraları oldu.

Mesajları kaydederek saklamak, daha sonraki nesillere aktarmak mümkün olamıyordu. İki bin yıl önceki İncil bile korunamamışken Âdem aleyhisselama gelen ilahi bilgiler nasıl korunacaktı?

‘Bütün insanlar için bir tek peygamber olsun’ demek ‘Âdem aleyhisselam kıyamete kadarki tüm insanların peygamberi olsun’ demekle aynı şeydir. Mümkün mü?

Elbette hayır! Ne zaman ki insanlık ilerledi, iletişim imkânları arttı, toplumların düzeyleri birbirine yakınlaştı, işte o zaman tek peygamber, tek kitap yetmeye başladı.

Bu nedenle Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem son peygamber, Kurán son kitap oldu. İlahi kitabımız iner inmez vahiy kâtipleri tarafından yazıldı, korundu, zamana ve mekâna yayıldı.

Fakat yine de toplumlar arasında bir miktar seviye farkı kaldı. Hepsi her konuda aynı düzeye erişemedi. İşte bu farkı da kitap ve sünnetin ayrıntı düzeyindeki hükümlerini zamana ve zemine göre yorumlayan mezhepler telafi ettiler.