Yaşadığımız dünyada giderek bir “paralel din” haline gelmiş olan kişisel gelişim söylemleri, yaşadığımız dünyayı içinden çıkılmaz bir tüketim cehennemi haline getirirken, tek marifeti bencilce duyguları körüklenmiş, azdırılmış bireyler yaratmaktır. “Düşün başar, tut kopar, kendini fişekle, senin neyin eksik, istersen yaparsın, her şey elinde, kim tutar seni, yürü koçum yollar senin...” kitaplarıyla aydınlanan sıradan insanlar birer “kibir abidesi” olarak aramızda dolaşmaya başlıyorlar.
Hiç kimseye tevazunun, başkasına saygının, fedakârlığın, diğerkâmlığın telkin edilmediği aksine diğer insanların birer böcek gibi gösterildiği bu söylemlerle “gelişen” “alabildiğine sıradan insanlar” diğer insanların kurdu olarak hayata atılıyorlar.
Yaşadıkları dünyada her şeyi isteyen, bütün değer ve nesnelerle çiftleşmeye çabalayan kapitalizm çapkını adamlar “iyi ve güzel olan her şeyi hak ediyorum!” kandırmacasıyla barbarlıklarına ahlak eklemeyi de unutmuyorlar. Yüzüne bakılmayacak adamlar en güzel kadınları istiyor. Kimse kaderine razı olmuyor, kimse haddini bilmiyor.
Sabahları uyanır uyanmaz tüm dünyaya av hayvanı gibi bakan, kazanmaya kilitlenmiş para avcısı insanlar topluluğuyla yaşamak... Yaşadığımız dünyanın müthiş bir tasviri...
Bu dünyanın içinde kaybolup gitmiş olanları, Hz. Ali’nin şu nasihatlerine kulak vermeye çağırıyoruz:
“Kim dünyayı elde etmeye çalışırsa; o, ondan kaybolup gider. Kim de onu istemezse o ayağına gelir... Kim de dünyaya ibretle bakarsa; o, onun gözü olur, olayları ise kendine ibret olur; kim de ona hasretle bakarsa; o, onu kör eder. Kuşkusuz dünya, kaynağı çamurlu ve bulanık; güzel görüntüsüyle öldüren, gizemiyle çarpan, gururuyla engeller koyan, görünümüyle yok eden, gölgesiyle geçip giden, direğiyle eğrilen bir yerdir. Kendisinden nefret edeni; ona alıştırıncaya kadar korkutur, yatıştırıncaya kadar durdurur, ayaklarıyla tekmeleyerek tuzağına düşürür, ağlarıyla sımsıkı bağlar, öldürücü oklarını saplar. Kişinin boynuna ölüm ilmiğini geçirir ve dönülüp varılacak korkunç yere, sorgu yerine yani dar kabrine doğru sürükler.”
Kişisel gelişim, nereye kadar? İşte buraya kadar.
(Mustafa Özel)