TR EN

Dil Seçin

Ara

Bil ki, bir mezar taşıdır 

insandan yarına kalan. 

Ve unutma, onu da başkası yaptırır, 

gerisi yalan...

— Mehmet Akif

***

 

Selman-ı Fârisî [ra] dünyanın ahirete tarla olduğu gerçeğini başka türlü anlatıyor. İnsan ektiğin biçermiş: “Kıyametin karanlıklarının nasıl oluştuğunu biliyor musun? O insanların birbirlerine yaptıkları zulümlerden oluşmuştur.” 

 

***

 

“Ahlak devrimcidir.” diyor Erol Göka. Zira insanı, esmanın tecellilerine tutunduran, esmanın hakkını vermek üzere inşa eden “teslimiyet” günübirlik savrulmalar karşısında bir omurga sunuyor. Kendini “Allah’la markalamak” anlamına gelen esma ahlakı gündelik menfaatlerin sarkacından çekip alıyor insanı. “Bir Müslüman için ahlaki değerler, geçmişte, insandan çok uzakta, kuru ve soğuk normlar ve komutlardan ibaret değiller; hem kendi içimizdeki kötülüğe hem dünyadaki kötülüklere isyan için bize güç veriyorlar. Diğer insanlarla, tabiatla ve Yaratıcı’yla ilişkilerimizi nesiller boyunca düzenleyen ahlak, bize “şah damarımızdan daha yakın” bir kaynaktan geliyor. Değişen her tarihi ve toplumsal şart altında mutlaka yeniden çiçeklenme dinamizmine sahip bulunan özellikler taşıyor. Bu yüzden dünyanın her yerinde, hak ve adalet için yürütülen mücadelelerin ortak ahlaki bir paydası var. Adalet için, toplumun ve insanın hakları için ayağa kalkıldığında bizi canlandıran, içimizdeki bu ahlaki öz. “Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var” dememiz boşuna değil.

***

 

Latin Amerika’nın buruk hikayelerinin anlatıcısı Gabriel Garcia Marquez, ‘ölme zamanı’na işaret ederek gelip geçti aramızdan. Ölmeden çok önceleri yaşamanın en güzel halini hatırlatan “ölmeden önce ölünüz” sırrına dokunmuştu Marquez: “İnsan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür.”

***

 

A. Esra Yalazan; modern insanın konfor zırhını kırmak için yazıyor, kalp okyanusunun dibine dalmaya çağırıyor:

“Sevdiklerinin gerçekte kim olduğunu, kendi iç sesini samimiyetle bilmek isteyen ve hayatın hakikatine dokunmaktan ürkmeyen herkesin biraz benim gibi hissettiğini sanıyorum. Ama böyle hissetmekle, o hissi dile getirmek, sorgulayabilmek arasında derin bir uçurum var ve onun ucundan aşağıya bakmaktan ödümüz kopuyor aslında.”

 

***

 

Nobelli Yazar Doris Lessing’in Altın Defteri, çağın yalnızlığına ve iletişimsizliğine vurgu yapıyor. Ne olursa olsun, Doris Lessing gibi içimizin kuyularından çıkardığımız berrak suları ince ince akıtacağımız bir Altın Defter’imiz olmalı… 

***

 

Ruh düşerken unutur, 

yükselirken hatırlar.

— Muhyiddin Şekûr

 

***

 

Ne kaçıp gitmek, 

ne ekip biçmek,

Sefer de içimde, tahammül de.

— Mustafa Kutlu