TR EN

Dil Seçin

Ara

Ücretsiz Çalışan İşçiler

Geçenlerde bir fabrikanın yakınından geçerken bir kalabalık gördüm. Yaklaştığımda işçilerin üzerinde “BU İŞ YERİNDE GREV VAR” yazısını fark ettim. Meğer işçiler ücretlerini az bulmuşlar onun için çalışmıyorlarmış.

Cenab-ı Hakk’ın yeryüzü fabrikasında sayısız bitki ve hayvan işçileri var ve yüzyıllardır durmadan çalışarak kendilerine verilen görevleri bihakkın yapıyorlar. Hayvanların az da olsa bir ücretleri olmasına karşın bitkiler hiç ücret almadan çalışıyorlar. Bununla ilgili olarak küçüklüğümü hatırladım.

Lise yıllarında yaz tatilini köyde geçirirdim. Merkebimiz, ineğimiz ve koyunlarımız vardı. Onları otlatırken seyretmek büyük zevkti. Öyle bir iştahla otlara saldırırlardı ki, görmek lâzım. Merkebin hali daha enteresandı. O dikenli otları tercih ederdi. Yanı başında taze otlar dururken çakırga dikenlerini ağzının suyunu akıtarak yerdi. Demek ki, merkebin dili dikenlerin batmayacağı bir şekilde yaratılmıştı. İnek kışın kuru saman yerken, köpeğimiz önüne attığımız etsiz kemiği çatır çatır yerdi. Hepsi de rızıklarını yiyorlar ve görevlerini yapıyorlardı. İneğimiz ve koyunlarımız süt veriyor, köpek evi bekliyor, merkep de yük taşıyordu. Bu hayvanların rızıklarını yerken aldıkları lezzet onların ücretiydi.

Bitkilere baktığımızda, bunların lezzet alacak dilleri olmadığı halde, basit maddeleri alıp bize tatlı gıdalar veriyorlar. Kökleriyle topraktan çamurlu suyu içerken yapraklarındaki gözeneklerden de bizim için zehirli olan karbondioksit gazını alarak Kudret-i İlahi ile yaptıkları tatlı meyveleri bizlere sunuyorlar. Bu hizmetlerine karşılık hiçbir ücret almadıkları halde tam bir ihlas ile çalışıyorlar ve görevlerini tam yapıyorlar. Nur külliyatında bu hususlar veciz bir şekilde şöyle ifade edilmektedir: “Madem nebatat ve cemadat bilmeyerek ve bir bilenin emrinde gayet mühim, ücretsiz hizmettedirler. Ve hayvanat bir ücret-i cüziye mukabilinde bilmeyerek gayet külli maksatlara hizmet ediyorlar. Ve insan müeccel ve muaccel iki ücret mukabilinde o Sani-i Zülcelâl’in maksadının bilerek tevfik-i hareket etmek ve her şeyde nefislerine de bir hisse çıkarmak ve sair hademelere nezaret etmek ile istihdam edilmeleri bilmüşahede görünüyor.”1

Yine hatırlarım, obruk ve ören dediğimiz iki bahçemiz ve bu bahçelerde dedemin diktiği büyük kiraz ağaçları vardı. Bahar geldiğinde dört gözle kirazların kızarmasını beklerdim. Onların üzerine çıkıp kuş sesleri arasında kiraz yiyişimi hiç unutamam. Bu kirazlar hiçbir zaman insan işçilerinin yaptıkları gibi, ücretimiz verilmiyor diye grev gibi şeylerle görevlerini aksatmadılar. Kuruyup ölünceye kadar kiraz vermeye devam etiler. Biz insanlar ise her şeyin özünü ve en lezzetlisini yiyoruz. Böylece ücretimizi tam ve peşin alıyoruz. Acaba görevlerimizi yapıyor muyuz? Yaradanımıza karşı olan teşekkür borcumuzu ödüyor muyuz? Bir de bitkilerdeki ihlaslı çalışmadan ders alsak ne dersiniz! Bu hususta Üstad-ı Azam şöyle diyor: “Fâtır-ı Hakîm ve Kadîr-i Alîm, kemâl-i intizamla her şeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibadet ettiriyor. Ey insan! İnsan isen, şu güzel işlere, tabiatı, tesadüfü, abesiyeti, dalaleti karıştırma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma”2

 

DİPNOTLAR:

1. Nursî, B. S., Sözler, 29. Söz, 4. Esas.

2. Nursî, B. S., Sözler, 24. Söz, 4. Dal.