TR EN

Dil Seçin

Ara

Subhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber Kelimelerinin Anlamı Nedir?

Subhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber Kelimelerinin Anlamı Nedir?

Peygamber Efendimizin (sav) yapmamızı önerdiği ve deniz köpüğü kadar bile olsa günahlarımızın bağışlanmasına vesile olacak bu kıymetli tesbih kelimeleri ne anlama gelmektedir?

Namazdan sonra yapılan tesbihatın kaynağı bizzat Allah Resulünün (sav) uygulamasına ve tavsiyesine dayanmaktadır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz; meğerki sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra 33 defa ‘Subhânallah’, 33 defa ‘Elhamdülillah’, 33 defa ‘Allahu ekber’ derseniz, tamamı 99 eder; yüzün tamamında da ‘Lâ ilâhe illallah, vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”1

Peki Peygamber Efendimizin (sav) yapmamızı önerdiği ve deniz köpüğü kadar bile olsa günahlarımızın bağışlanmasına vesile olacak bu kıymetli tesbih kelimeleri ne anlama gelmektedir?

SUBHÂNALLAH: Allah subhandır, her türlü kusurdan, acizlikten, eksiklikten uzaktır. Bu kelime, Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bütün kusurlardan ve noksanlıklardan uzak olduğunu ifade eder. Cenab-ı Hakk’ın mahlûkatı ve eserleri karşısında duyulan hayret ve şaşmayı ifade etmek için söylenir. 

Allah’ın yarattığı her varlık, çiçeğinden, böceğine, insanından galaksisine kadar benzersizdir. Bu emsalsiz varlıklar bizim irade ve kudretimizin yapabileceği, hatta hakkıyla anlayabileceği şeyler bile değildir. İşte biz aciz insanlar bu varlıklar karşısında, Allah’ın acizlikten uzak, kusurdan münezzeh olduğunu “Sübhanallah” diyerek ifade ederiz. 

Ayrıca aczimizi anlar ve “Ey Rabbim! Sen yarattığın tüm emsalsiz varlıkların da gösterdiği gibi, her türlü kusurdan, eksiklikten, acizlikten mukaddes, muallâ ve münezzehsin. Biz ise aciz, kusurlu kullarız. İrademiz cüz’i, kudretimiz cüz’i, ilmimiz eksik… Tüm kainat ve varlıklar ancak senin sonsuz ve külli olan iraden ve kudretinle var olabilir ve vücutta kalabilir” diyerek tesbih ederiz.

ELHAMDÜLİLLAH: Yaratan olarak, yaratılanlarda görülen, bilinen tüm övgülerin asıl sahibi Allah’tır. Bu kelime, Allah’a eserleri karşısında hamd etmek, nimetleri için teşekkür etmek kastıyla söylenir. 

Evet kainatta teşekkür edilmeye, methedilmeye ve sena edilmeye (övülmeye) lâyık olan ne varsa hepsi Allah’tandır. Bize gelen her nimet aslında Allah’ın yaratmasıyla bize gelmektedir. Tarladan koparılıp soframıza gelen bir kavunda güneşin ısısına, dünyanın dönmesine, bulutların sulamasına, rüzgârın esmesine, toprağın ev sahipliği yapmasına kadar, iradesi, kudreti ve ilmi olmayan şuursuz onlarca sebep elbette hakiki teşekküre layık değildir. Tarladan alıp getiren aracılar da sadece nakliyecilik yapan bizim gibi aciz insanlardır. O halde o meyve bütün kainatı çalıştırıp, onu kuru, tatsız, renksiz toprakta bizim için pişiren Allah’ın eseridir ve hakiki teşekkür ve medih Ona olmalıdır. 

İşte biz “Elhamdülillah” derken, “Ey tüm nimetlerin sahibi olan Rabbim! Sen vermeseydin bu nimetler bana gelemezdi. Ben kendi irademle bu nimetleri yapmaktan acizim. O halde tüm bu nimetlerin sahibi Sensin. Tüm teşekkürler Sana, medihler Sana, şükranlar Sanadır” demiş oluyoruz. Bize sayısız nimetler veren Rabbimize, bu kelimeyle mukabele ediyoruz.

ALLAHU EKBER: Bu kelime, “Allah en büyüktür” demektir. Yani ilmiyle, iradesiyle, kudretiyle, hâkimiyetiyle.. tüm isim ve sıfatlarıyla, Allah’ın azametini, yüceliğini, müteal (aşkın) olduğunu ifade eder. 

Evet bizler aciz ve sınırlı varlığımız ile bu büyüklüğü anlamaktan aciziz. Bu büyük hakikati aklımıza yakınlaştırmak için bir misal verebiliriz:

Güneş bizden uzaktır, ancak ışığıyla, ısısıyla her varlığın yanındadır. Güneşin ısısını, ışığını, özelliklerini (sıfatlarını) bilebiliriz, ancak mesela onun ısısını idrak edemeyiz, anlayamayız. Yani bilmek ve idrak etmek farklı şeylerdir. Aynen bu örnek gibi varlığı Nur, mahiyeti Nur olan, güneşlerin ve yıldızların Rabbi olan Allah’ımızın da sıfatlarını, mekândan münezzeh olduğunu biliriz, Onu tanırız, ancak idrak etmekten aciz kalırız. Bunu da “Allahu ekber” diyerek ifade ederiz. 

İşte bizler “Allahu ekber” demekle, ilmi, görmesi, duyması ve yaşatması ile her an her yarattığı canlının yanında olan Allah’a, “Ey Rabbimiz, Sen galaksileri, yıldızları, gezegenleri yarattığın gibi, yerdeki karıncayı da kanımızın içindeki hücremizi de her an yaratan, yarattıklarını rızık vererek hayatlarını devam ettiren, ilmi ve kudreti ile gökleri, yerleri ve içindekileri her an gören, duyan ve bilensin.” demiş oluruz.

Son olarak bu zikirlerin fazileti ile ilgili bir rivayet daha nakledip konuyu konuyu tamamlayalım: 

İbn-i Mesûd (ra) haber vermiştir ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Mirâca çıkarıldığım gece İbrahim’le (as) karşılaştım. Bana, ‘Yâ Muhammed!’ dedi. “Benden ümmetine selam söyle ve onlara bildir ki, Cennetin toprağı güzeldir, suyu tatlıdır! Cennette ağaçlarla dolu ovalar vardır. Bunların dikili ağaçları ‘Subhânallahi velhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallahu vallâhu ekber’dir.”2

Allah’a emanet olun.

 

Kaynaklar:

1. Müslim, Mesacid 146.

2. Tirmizî, Daavât, 59.