TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Keşfin Öyküsü

1677 yılında ilk nesil mikroskoplardan birini kullanarak erkek üreme hücresi olan Spermleri inceleyen Hamm ve Leeuwenhoek, incelemeleri sonucunda, her bir sperm hücresinin içinde her şeyiyle tamam bir insan bulunduğunu öne sürdüler. Bu sperm hücresi rahme düşüyor ve orada büyüyerek doğacağı hâle geliyordu onlara göre. Ne tuhaf değil mi? Tek bir sperm hücresinin içinde mikroskobik bir insan var. Eğer bu mikroskobik insan bir erkek ise, onun da sperm hücreleri olmalı. Ve onun spermlerinde de, her şeyiyle tamam birer insan bulunmalı! Tabi, mikroskobik insanın spermlerinde bulunan öteki mikromikroskobik insanların erkek olanlarının spermlerinde de, yine mikromikromikro insanlar bulunuyordu, Hamm ve Leeuwenhoeka göre. (bkz. Keith L. Mooreun The Developing Human adlı kitabından alınan sperm çizimi)

18. yyda kadın yumurtası keşfedildi ve bilim adamları “Yanılmışız!” dediler. O mikro insancıklar, sperm hücrelerinde değil yumurta hücrelerinde bulunuyormuş!”

19. yya geldiğimizde ise insanoğlu nasıl yaratıldığını anlama noktasında önemli bir adım attı ve anne karnındaki yaratılışın safha safha, merhale merhale, aşama aşama olduğunu keşfetti.

Batılı bilim adamları sonsuza kadar uzanıp giden minik insancıklar fikrinden kurtulmanın rahatlığını yaşarken, Müslüman bilim adamları, bir Kuran mucizesine şahit olmanın heyecanı içindeydiler. Çünkü Allah, rahimlerde olanı’ bin dört yüz yıl kadar önce insanoğluna bildirmişti.

And olsun, Biz insanı çamurun özünden yarattık.

Sonra onu sağlam bir karar yerinde bir nutfe yaptık.

Sonra nutfeyi aleka hâlinde, alekayı mudga hâlinde yarattık. Mudgayı da kemik hâlinde yarattık; kemiklere ise et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratışla inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir!”

 — Mü’minun, 12-14