TR EN

Dil Seçin

Ara

Dokuz Emir

Risalede “Senin hayatının gayelerinin icmali dokuz emirdir” denilmiş. İnsan hayatının var ediliş sebepleri dokuz maddede özetlenmiş. Bunları senin dilinle kısaca anlatmaya çalışayım.

Sana görme, işitme, koklama, tatma, dokunma gibi duygular verilmiş. Bunlar birer terazi gibi. Dünyada da nice nimet var, her yere serilmiş, serpilmiş. Hepsi ilahi merhamet hazinesinden akıyor. Bunların tadına bakıp duygu terazilerinle tartacaksın. Sonra da vereni tanıyıp tam bir şükür edeceksin.

Senin yaratılışında cihazlar var. Nice cihazlarla, aygıtlarla, duygularla donatılmışsın. Aklın var anlıyorsun, hafızan var hatırlıyorsun, kalbin var seviyorsun, acıyorsun, inanıyorsun. Seçkin bir canlı olarak yaratılmış, önemli niteliklerle bezenmişsin.

Bunları da yaratılış amaçlarına uygun bir biçimde kullanacaksın. İlahi isimlerin definelerini açmak senin görevin. Bu isimler evrende, dünyada, sende tecelli etmiş, belirmiş, görünmüş.

Fakat dikkatle düşünmeyen göremiyor. Bunca sanatlı eseri görüyor da arkasındaki sanatkârı, ustayı, yaratıcıyı bilemiyor. Onun ilmini, iradesini, kudretini anlayamıyor. Oysa, eserlere, fiillere, sanatlara bakarak ilahi isimleri anlamak, sonra o isimlerle Rabbini tanımak için var edilmişsin.

Bir de, sen bir sanat eserisin. Sadece seyirci değil, aynı zamanda seyredilensin. Şuurlu varlıklar nazarında sergileniyorsun. Sende, ilahi isimlerin nakışları, cilveleri, belirtileri var. Tıpkı bir resmin ressamından izler taşıması gibi.

O resmin bilinci bulunsaydı, ustasının sanatını seyirciler önünde bilerek sergileyebilseydi, kıymetine paha biçilmezdi. Ressamı da bundan çok memnun olurdu. Senin bilincin var, ustanı tanı, üstündeki sanat harikalarını bilerek sergile. Şuurlu varlıklara bu niyetle göster kendini.

Sen ibadet için yaratılmışsın. Öyleyse hem hal dilinle, hem de konuşan dilinle kulluk et. O senin Rabbin, seni yaratmış, yaşatıyor, nimetlerle besliyor, koruyor. Sen de onun kulusun, bunu her halinle ortaya koy. Yaratılış gayene uygun davranmış olursun o zaman.

Sadece bilinci bulunan varlıklara, mesela öbür insanlara göstermekle kalma, aynı zamanda seni yaratan zatın önünde kendini teşhir et. Bir heykelin, ustasına kendini göstermesi, hal diliyle “Ben senin eserinim ey sanatkârım!” demesi gibi, sen de Rabbinin nazarına göster kendini. Bu şuurla yaşa.

Bir asker giyinir, kuşanır, padişahın ihsanlarını, hediyelerini takar takıştırır, sonra padişahın önünden geçer, kendini ona gösterir. Sen de bu asker gibi ol, Rabbinin sana taktığı nimet nişanlarını ona göster.

Çevrene bak, yaratıkları incele. Derince düşün. Hayat sahipleri var her yerde. Bitkiler, hayvanlar, ağaçlar kendilerine verilen görevleri eksiksiz yapmakla kulluk ediyorlar. Hayatlarının meyvesi bu. Belki farkında olmuyorlar ne yaptıklarının. Onların hayat meyvelerini, neticelerini görmek, düşünmek, göstermek de senin görevin.

Sana azıcık ilim, irade, kudret verilmiş. Bazı duyguların, hallerin, özelliklerin var. Bunlardan yola çıkarak, Rabbinin sonsuz ilmini, iradesini, kudretini gör, anla.

Bir ölçü birimi yap niteliklerini, zira onlar bunun için verilmiş. Görme duygun olmasaydı Rabbinin “gören” olduğunu anlayamazdın. Bunu böyle bil ama şunu da bil ki, sendekiler birer gölge, yaratıcınınkilerse sınırsız birer hakikat. Sen onunla varsın. Senin sıfatlarını veren de yine odur.

Bu âlem de bir kitap. Sürekli yaratıcısını anlatıyor. Her varlık ona delil, alamet, kanıt. Hal diliyle kendilerini yaratan zatı tanıtıyorlar. Anlam dolu sözler söylüyorlar. Mesela bir serçe diyor:

Ben bir sanat eseriyim. Hayatımı, suretimi, rızkımı veren bir ustam var. Benim türümden olan bütün serçelerin, kuşların, hayvanların yaratıcısı da yine o. Çünkü, hayat kanunlarımız bir. Aynı ustanın elinden çıkmışız.

İşte, dünya sayfalarını bir kitap gibi okumak, ondaki manevi sözleri anlamak, Rabbini bu yolla da tanımaktır senin görevin.

Sen acizsin, fakirsin, noksanlarla dolusun. Ama yaşaman için gereken her şey önüne geliyor. Belli ki, sana yardım eden bir kudret sahibi var. Seni biliyor, sana merhamet ediyor. Nasıl ki, açlık yemeklerin lezzetini bildirir, karanlık ışığı gösterir, öyle de senin acizliğin, zayıflığın yaratıcının ilmini, iradesini, kudretini gösteriyor, bildiriyor.

Sen fakirsin, her şeye ihtiyacın var. Allah ise zengindir, sana ihsan ediyor. Sen zayıfsın, kudreti sonsuz bir zatın koruması olmasa kendini koruyamazdın. İşte böyle bak kendine. Noksan niteliklerini gör de seni yaratan zatın sonsuz özelliklerini anla.