Yahudi meselesinin bizleri ilgilendiren çok önemli bir yönü de, Kur’an-ı Kerim’de beyan buyurulan İsrâ Sûresi ve âyetleridir.
Malûm olduğu üzere, Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerle alâkalı değişik birçok âyet bulunmakta ve genel olarak Yahudi’nin yapısı, karakteri, fiilleri bizlere anlatılmaktadır. Yahudi’de ırk ve din, âdeta bütünleşmiştir. Yahudi olmayan Musevî ve Musevî olmayan Yahudi, hemen hemen yok gibidir. Cenâb-ı Hak da bu kavmi lanetlediğini açıkça ifade etmektedir. “Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, Allah’ın âyetlerini inkâr ettiklerinden ve haksız yere Hz. Zekeriya, Hz. Yahya ve Hz. Şuayb gibi peygamberleri öldürerek isyan etmelerinden ve aşırı gitmelerindendir.” (Bakara Sûresi, âyet: 61)
O peygamber katilleri hakkında, Mâide Sûresi’nin 64. âyetinde şöyle buyuruluyor: “Bir de Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır, cömert değildir, dediler. Bu dedikleri söz sebebiyle, elleri hayır yapmak hususunda bağlandı ve lanetlendiler. Doğrusu Allah’ın kudret elleri açıktır, dilediği gibi ihsan eder. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilen âyetler, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır.”
“Lânetlenen Yahudilere, acaba Cenâb-ı Hakk’ın biçtiği hüküm nedir?” şeklinde bir soru gündeme getirilir ve Kur’an âyetleri bu gözle taranırsa, karşımıza İsra Sûresi çıkmaktadır. Bu sûrenin başlıca özellikleri şunlardır:
• İsra Sûresi, Müslümanlarla Yahudilerin münasebetlerinden bahsetmektedir.
• Allah’ın Resûlü, Mescid-i Aksa’nın ‘Mescid’ oluşunu belirtmek ve onun çevresinden Sidretü’l-Münteha’nın yeraldığı yüce gök katlarına yükselmek için, Mekke’den Kudüs’e, o gece teşrif etmiştir.
• Mekke döneminde nüzul eden İsra Sûresi’nde Allah, İsrailoğulları’nın yok edilmesine sebep olacak iki fesattan haber vermektedir.
İşte önemli nokta buradadır!
Acaba bahsolunan bu iki fesat, âyetin nüzulünden önce mi gerçekleşmiştir, yoksa daha sonra mı gerçekleşecektir!
1. FESAT:
“Kitapta İsrailoğulları’na şu hükmü verdik ki: “Doğrusu siz o ülkede iki defa fesat çıkaracaksınız ve çok kibirlenip böbürleneceksiniz.” (İsra, 4)
Beşinci âyette geçmekte olan ‘İzâ’ Arapça’da zarf edatı olarak kullanılan bir kelimedir ve olayın gelecekte gerçekleşeceğini gösterir. Aynı şekilde 4. âyette yer almakta olan ‘le tufsidunne’ ve ‘le ta’lunne’ kelimelerindeki ‘le’ de, Arap gramerinde gelecek için kullanılır. Öyleyse bu kelimelerin varoluşu, Yahudilerin çıkaracakları fesadın daha gelmemiş olup, âyetlerin nüzulünden sonra gelecek bir zaman diliminde gerçekleşeceğini bizlere anlatmaktadır.
“Bu ikisinden birincisinin vakti gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı göndereceğiz ve onlar bütün diyarlarınızı kontrol altına alacaklar, bu gerçekleştirilmesi gereken bir vaattir.” (İsra, 5)
Her iki âyetten de (İsra, 4-5), gayet açık şekilde anlaşılmaktadır ki Yahudiler, İslâm’ın, Mekke döneminden sonra fitne ve fesat çıkaracaklar, ancak vakti geldiğinde, Cenâb-ı Hakk’ın ‘kullarım’ dediği Müslümanlarla bu ateş söndürülecek ve Yahudiler bozguna uğratılarak, bütün diyarları İslâm’ın kontrolüne girecektir... Nitekim aynen böyle olmuş, Mekke dönemi, Medine hicreti ve sonra gelişen olaylarla Yahudiler, çıkardıkları her türlü hile ve entrikaya rağmen ilk Müslümanlar tarafından mağlup edilmişler ve Medine, Hayber, Teyma gibi bölgelerdeki Yahudi gücü yok edilerek buralardan kovulmuşlardır. Yani, İsra Suresi’nin 5. âyetindeki vaat gerçekleşmiş ve Yahudiler, ikinci fesatlarına kadar bu bölgelerde aktif olarak barınma şanslarını kaybetmişlerdir.
Yahudilerin âyette adı geçen ikinci fesatları acaba hangisidir ve ne zaman gerçekleşecektir?
İsra Suresinin 6. âyeti çok manidardır: “Bunun ardından sizleri onlara galip getireceğiz, mallar ve çocuklarla size yardım edecek ve savaş hâlinde sayınızı artıracağız.”
Bu âyette Cenâb-ı Hak, Yahudilerin bu defa aynı bölgelerde bir gün tekrar hâkimiyet şeklinin bir ‘devlet’ tarzında olacağını da haber vermektedir. Zira âyetin metninde geçen ‘kerre’ kelimesi, Arapça’da ‘devlet’ ve ‘hâkimiyet’ mânâlarında kullanılır. Nitekim, İslâm’ın ilk devirlerinden sonra (1. Fesattan sonra) 1948’lere kadar önemli bir Yahudi meselesiyle uğraşmayan Müslümanlar, 1948 yılında Yahudilerin bir İsrail Devleti kurmasıyla ikinci Yahudi fesadıyla karşılaşmışlar ve Yahudiler, hâkimiyeti tesis ederek, bu bölgeyi elde etmişlerdir.
“...mallar ve çocuklarla size yardım edecek... ” mealindeki 6. İsra âyetinin içinde geçen bu ifadeler, kurulan İsrail Devleti’nin, Hristiyan Amerika ve Batı’dan gelen yardımcılarla ayakta duracağını, bize bir Kur’an mucizesi olarak haber vermektedir!
İsra suresinin 6. âyeti, “... savaş hâlinde sayınızı artıracağız...” şeklinde bitmektedir. 1948 yılında, özellikle Amerikalı Yahudilerin muazzam filolar hâlinde ve aylar boyu süreyle İsrail’e göç etmeleri de bu âyetin mucizevî bir tezahürüdür.
Öyleyse Yahudilerin ikinci fesadı, şu andaki İsrail Devleti’nin fesat ve zulmüdür.
Hâlen Filistin’in en ücra köyünde bile sürmekte olan ve herkesi, insanlığından utandıracak zulmün sonunu merak edenler, Yahudilerin Peygamberimizden sonraki durumuna işaret eden İsra Sûresi’nin 4 ve 5. âyetlerinin devamı olan 7. İsra âyetini dikkatle okusunlar.
“Vaatlerden ikincisinin (başkaldırmanızın) ceza vakti geldiğinde (öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi kötü duruma soksunlar (üzüntüden suratlarınızın asılmasına sebep olsunlar) ve ilk kez girdikleri gibi yine Mescid’e (Kudüs’e) girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler.”
Cenâb-ı Hakk’ın Yahudilerin bir gün galip gelerek, yeniden devlet kuracaklarını bizlere bildirdiği İsra 6. âyetten sonra gelen İsra 7’de, bu devlet zulmünün bir gün biteceği ve Müslümanların ilk defa olduğu gibi tekrar Mescid-i Aksa’ya girerek Yahudileri cezalandıracağı ve onların yüz hatlarının çok kötü bir hâle geleceğini bizlere müjdelenmektedir. Dikkat edilirse, Müslümanların tekrar Mescid-i Aksa’ya gireceği ifadesinde; Mescid’in Yahudilerin işgalinde olacağı da anlatılmaktadır. Nitekim Mescid-i Aksa, 1967 yılında Yahudilerin eline geçmiştir.
• İsra suresinin sonunda da Yahudilerin ikinci fesadı ile ilgili bir başka âyet yer almaktadır:
“Sonra İsrailoğulları’na bu memlekette siz oturun, diğerinin vakti gelince, hepinizi bir araya getiririz.” dedik. (İsra 104.)
Bu âyetin metninde geçen ‘lefife’ kelimesinin Arapça mânâsı ‘muhtelif topluluklar’ demektir ki, 1948’de İsrail’i kuran Yahudi göçmenler, muhtelif topluluklar hâlinde dünyanın her tarafından Filistin’e gelmişler ve 14 Mayıs 1948 gecesinde İsrail Devleti’ni kurmuşlardı. (Jerusalem Post, 10 Ağustos 1967) Cifir ilmine vâkıf olanlar, bu âyetteki ‘lefife’ kelimesinin yılı, ayı ve gününe varana kadar İsrail Devleti’nin kuruluş tarihini gösterdiğini çok iyi bilirler.
NETİCE
İsra Sûresi’ne ait âyetlerin tefsirinden sonra, yazımızı şu Hadîs-i Şerif ile sürdürüyoruz.
Evet, Ahirzaman peygamberi buyuruyor:
“Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, “Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.” diyecek. Sadece Ğarkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır.” (Ennihaye, cilt 1, shf. 87, 103, 104, 117; İbni Mace, cilt: 2, shf: 1363; Müslim, cilt: 4, shf: 2239)
Hadiste adı geçen Ğarkad ağacı. Kâmus’ta “Sincan Dikeni” veya “Yahudi ağacı” olarak belirtilir. Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde ise Karaçalı, Karadiken, Kunar, Çalıtohumu, Çalıdikeni, Çeşmizen ve Hz. İsa Dikeni gibi çeşitli isimler altında tanınır. Boyu 2-3 m olan bu ağacın Lâtince ismi “PALIURUS SPİNA CHRISTI’dir.
Tehlikeli dikenlere sahip olan bu ağaç, Filistin havalisinde Yahudiler tarafından hâlen çok yaygın bir şekilde dikilmektedir...
“Onlar toplu olarak sizinle savaşmazlar ancak müstahkem şehirlerde yahut surların ardında sizinle savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çekişmeleri oldukça çetindir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.” (Haşr, 14)
Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti:
“Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.” (Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986)
Yazımızı, İsra Sûresi’nin 51. âyetiyle bitiriyoruz:
“Sana alaylı alaylı başını sallayacaklar ve ne zamandır, diyecekler. Sen, ‘yakında olması mümkündür’ de.”