TR EN

Dil Seçin

Ara

‘İnşaallah’ Ve ‘Maşaallah’ Kelimeleri Ne Anlama Geliyor?

‘İnşaallah’ Ve ‘Maşaallah’ Kelimeleri Ne Anlama Geliyor?

Hoşumuza giden bir şey olunca, beğenip takdir ettiğimiz bir şeyi görünce “mâşaallah” deriz. “Allah böyle yapmış, yaratmış.”

Yapacağımız bir şeyden önce de “İnşaallah” deriz. “Yarın geliyor musun?” sorusuna, “İnşaallah geleceğim” deriz. “Allah izin verirse; Allah dilerse.” Böylece imanımızı da ifade etmiş oluruz. 

Fakat hem Müslümanların eksikliklerinden hem de yanlış kullanılmasından dolayı bu güzel kelimeleri farklı anlayıp, söylenmemesi gereken cümleler içinde de kullanıldığı olur. Mesela “İnşaallahı, mâşaallahı ekmişler, bir şey bitmemiş” gibi düşünmeden söylenmiş sözlerden sakınmak gerek. Çünkü imanı zedeleyen, iman tazelemeyi gerektiren haller ortaya çıkar. Allah dilemeden kim bir şey yapabilir? Böyle olabileceğine inanmak zaten şirktir; en büyük günahtır.  

Her şey Allah’ın emri, iradesi ve izni ile olur. Onun izni olmadan bir yaprak dahi düşmez…

Bir gün Kur’ân okurken dikkatimi çekti ve bu yazıyı yazayım dedim. Bu kelimelerin kaynağı Kur’ân’dır, Kur’ân güneşinden hayatımıza inen nurlardır. Hayat tarlamıza ektiğimiz iman çekirdekleridir.

Bir örnek âyet şöyle:

“Hiçbir şey hakkında, ‘Yarın bunu muhakkak yapacağım’ deme. Ancak, ‘İnşaallah’ deyip Allah’ın dilemesi şartına bağlarsan müstesnadır.” (Kehf Sûresi, 23-24)

Hani deriz ya, “Yarının sahibi Allah” diye. İnsanın elinde bir şey yok. Düşünürüz, çabalarız, elimizden geleni yaparız, ama yarına elimiz ermez. “İnşaallah” deriz; sonucu Allah’ın yaratacağını, ancak O verirse o işimizin olacağını bilir ve ona göre çalışırız. İşte böyle çalışmak da bir ibadet olur. Maksadımız olursa şükreder, olmazsa vardır bir hayır der, çalışmaya devam ederiz…

Bir hikâyedir, anlatılır. Adamcağız evden çıkarken o gün yapacağı işleri sıralar. Hanımı ise her seferinde “Bey, inşaallah de!” diye uyarır.

Adam oralı olmaz. Evden çıktıktan sonra akşama kadar başına gelmedik iş kalmaz. Akşamleyin eve zor düşer.

Kapıyı çalar. “Kim o?” diye seslenen hanımına, “İnşaallah ben geldim hanım” der. 

Her iş, Allah’ın izniyle olur.

“İnşaallah” Kur’ân kaynaklı olduğu gibi, “mâşaallah” da öyledir.

Kur’ân, bağ bahçe sahibi iki kişiyi örnek verir. Birisi imanlı, şuurludur. Her şeyin Allah’ın yaratmasıyla olduğunu bilir, diğeri de servetine güvenir, elinden çıkacağını hiç düşünmez.

Cüretkâr sözleri sonrası arkadaşı onu uyarır, der ki:

“Ne olurdu, bahçene girdiğinde, ‘Mâşaallah, Allah dilemiş de yaratmış! Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır’ deseydin.” (Kehf Sûresi, 39)

Fazla bir zaman geçmeden de bir felâket gelir, adam, elinde avucunda ne varsa her şeyini kaybeder.

Söz inşallah ve maşaallah’tan açılmışken “fe-sübhanallah” kelimesinin de Kur’ân kaynaklı olduğunu belirtmek lâzım. Dilimizde “fesüpanallah” şeklinde kullanılır ama bu yanlıştır; kelimenin aslı “fe-sübhânallah”tır.

Meselâ Enbiya Sûresinin 22. âyetinin sonu “Allah’ı noksanlıklardan tenzih” anlamında “Fe-sübhânallâhi” kelimesi ile başlar.

Dilimizde Kur’ân kaynaklı sadece bu sözler mi var?

Elbette daha pek çok kelimeyi imanımızın hayatımızdaki yansımaları olarak kullanırız. Bir çırpıda onlarcasını saymak mümkün: “Estağfirullah, elhamdülillah, Allahu ekber, hasbünallah, maâzallah, Allahu a’lem…” bu kelimelerden sadece birkaçı. Daha bu kelimeler gibi Kur’ân denizinde ne cevherler var? Bu kelimeleri kullanalım. Bu kelimelerin anlamlarıyla şuurlanalım ve her iki hayatımızı da bu güzel kelimelerle nurlandıralım.