En son ne zaman boş yere kızdık?
En son ne zaman bizi ilgilendirmeyen, başkalarının özel konuları hakkında çene yorduk?
En son hangi kalp kırıldı bize?
En son hangi göz bizim yüzümüzden yaş döktü?..
…
(Şimdi, elinize bir kalem alın ve şu kenara bugünkü tarihi not edin.
Yazdınız mı?
Yazın, ihmal etmeyin çünkü bu tarih ileride lazım olacak.)
…
Tam yirmi sene sonra; ..... günü öleceksiniz.
Bundan emin olsaydınız davranışlarınızda fark olur muydu?
Bir ucundan hızla yanan dinamit fitili gibi, hayatımızın kalan yirmi yıllık uzunluğunu önümüzde görseydik neler değişirdi?
…
Tam on sene sonra, ……’de öleceksiniz.
Bunu biliyor olsaydınız neyi farklı yapardınız?
Kaç yaşında iseniz, üzerine on yıl koyun; işte o yaş!..
O gün yaklaşıyor mu sizce?
Ne garip değil mi?..
Kendi yaşımızın üzerine yüz yıl bile koysak; “işte orada bitecek” demek gelmiyor içimizden…
En son ne zaman boş yere kızdık ve kırdık insanları?..
En son ne zaman sonumuzu düşündük?
…
Tam beş sene sonra, ……’de öleceksiniz.
Bu tarih kesin olsaydı neleri yapmaz, neleri yapmaya çalışırdınız?..
Hayata, dünyaya, çevrenizdekilere ve kendinize nasıl bakardınız?
Neler lüzumlu, neler fuzuli gelirdi size?
Düşünce şeklinizi değiştirmeye değer miydi?
…
Belki kimse “yakıştıramayacak” kendine ama, olsun; iki sene... Tam iki sene sonra öleceğinizden emin olsaydınız…
Veya bir sene sonra!
Çocuğunuza sarılmanız bile değişir miydi?
Ya anne-babanıza cevap verişiniz…
…
Bunlar zor sorular.
Zamanı sıkıştırmaya devam edelim mi?
Altı ay?
Altı gün?
Altı saat?..
Altı saat sonra kapınız çalınacak ve gelenler sizi götürecek, gelmemek üzere!..
Ne yapardınız?..
Falanca hanımın ne yaptığı, bilmem hangi beyin ne söylediği hakkında kaç saat konuşurdunuz, kalan vaktinizde?
Veya şu kadarcık ekstra kâr için kimin ciğerini söker, kimin gırtlağını paralar, kimin hakkını alırdınız?
…
Eksiğimiz galiba bu; kalan ömrümüzü görememek…
Acaba herkesin önünde sürekli azalan kendi zaman çizgisi olsaydı, kaç kişi başını kaldırıp da başkalarına bakabilirdi sizce?..
Bunlar zor sorular…
Cevaplamak hiç hoşa gitmediğinden, daima akıldan iteklenen sorular.
Görmüyoruz ama aslında çizgilerimiz önümüzde.
Üstelik, ha altı gün, ha altmış yıl ne fark eder?..
Altmış yılın tükenip tükenmeyeceğini yetmiş yaşındakilere sormalı belki de!
…
Aklıma gelmişken, görebilir miyim;
Altı saat yaşayacağından emin olanlar elini kaldırsın!..