Bazen yolda giderken bir kayanın içinden çıkmış bir ağaç görürsünüz. Budanmamıştır, sulanmamıştır, gübre verilmemiştir, bir toprağı yoktur ama meyve vermeyi başarmıştır.
Bu duruma “Hüda-i Nabit” denir. “Allah tarafından doğal olarak oluşan şey” anlamına gelir.
Bazı insanlar da böyle değil mi? Ailesine bakarsın, eğitimine bakarsın, mahallesine ülkesine bakarsın meyve vermesi imkânsız gibi görünür. Ama ışığının parlaklığı gözlerinizi alır, gölgesi serinlik verir.
…
Herkesin çekirdeğinde bir “Hüda-i Nabit” olma potansiyeli var. Ama ne çekirdeği olduğuna karar veremediği ya da buna razı olmadığı için o potansiyel çürüyor çoğu zaman.
Limon çekirdekleri ayva çekirdeklerine özeniyor, ayvalar elmalara. Portakal çiçekleri kendilerini yabani ot sanıyor. Otlar kendilerini gereksiz görüyor.
Çekirdeklerdeki potansiyeller de bu yüzden zamanla çürüyor.
İnsanların içlerindeki öz, onları benzersiz ve güçlü kılan o ilahi kıvılcım, yanlış yönlendirildiğinde ya da bastırıldığında solup gidiyor. Ne yazık ki, birçok insan, kendi içindeki ışığı göremiyor ya da görmek istemiyor. Onları meyve vermekten alıkoyan, kendi varlıklarına dair duydukları şüpheler ve başkalarının dayattığı kalıplar olabiliyor.
Her insan, içindeki o eşsiz tohumla doğar oysa. O tohum, doğru şartlar sağlandığında büyüyüp meyveye dönüşür. Hayatın karmaşıklığı ve insanlar, bu süreci zorlaştırabilir. Çocuklukta duyulan sözler, okulda karşılaşılan zorluklar, toplumun baskıları...
Kayanın içinden çıkan ağaç gibi, bizler de köklerimizi derinlere salabilir ve dallarımızı gökyüzüne uzatabiliriz. Bu zordur, imkansız gibi görünebilir ama güneş ile buluşan dalların verdiği hazzı da hiçbir şey insana veremez. Bu başarının hazzı değil, bu tamamlanmanın ve inkişafın hazzı.
…
Bizimle aynı yolu yürüyen, benzer zorluklarla karşılaşan insanlara ilham olmak gerekiyor. Onların içindeki potansiyeli fark etmelerine yardımcı olabiliriz. Genelde eleştiriyi bir eğitim metodu olarak kullandığımızdan mı bilmiyorum genelde tohumların üzerine asit döküyoruz.
Her insan, içindeki “Hüda-i Nabit” ile dünyaya gelir. İnsanlara ne tohumu olduğunu hatırlatıp özlerini sevdirmek zorundayız.
Diğer türlüsü insan israfı...