Yaz akşamıdır hani. Öğle sıcağı duvarlara sinmiştir. Halin kalmamıştır yanmaktan da bir ferahlık ararsın ya. Dilin damağına yapışır. “Buzdolabına girip yatsam sığar mıyım acaba” diye aklımızdan geçiririz. Sonra ikindi ezanı ile içeri bir rüzgâr girer hani. Perde hafif havalanır, gölgesi duvarlarda dans etmeye başlar. Sonra odaya esenlik dolar, vücudun gevşer günün kalanı için güç depolarsın.
Bazı insanlar o ikindi rüzgârı gibi hayatımızda. Onlar hayatımızda varlar diye hayatımızın geri kalanına katlanırız. Nefes olurlar. Tam insandan ümidini kesecekken onlar tam oradadır ve bize insan denen şeyden umudumuzu kesmeyelim diye varlardır.
Esenlik olurlar...
Hani bir de dışarıdan gelirsin. Sıkmış ayakkabıların ile sahte gülücüklerin arasından sıyrılırsın. Araba sesleri ve samimiyetsiz kahkahaların içinden geçip, akşamı eder ve hani evine gidersin. Ayakkabıları hızla çıkarır, elini yüzünü yıkar ve eşofmanlarını giyersin hani.
Bazı insanlar o eşofman rahatlığıdır işte. Onun yanında sadece rahat eder, ayarsız konuşabilir, kahkahanın desibelini ayarlamaz, her derdini anlatabilirsin. “Sen benim evimsin” dediğimiz insanlar da onlardır.
Rahatlık verirler...
Örnek çok uzatmayalım.
Bazı insanlar hayatımızda bazı eksik yerleri kapatmak için var bana göre. Bizler de bazı insanların hayatında bazı yerleri kapatmak için varız.
Bazen rahatlık oluyoruz, bazısına ferahlık.
Bütün beklentilerimizi bir kişinin üzerine yıkmak, o yıkıntının altında ilk bizim kalmamıza neden oluyor.
“Sen benim her şeyimsin” demeyi de, beklentiye girmeyi de sıkıntılı buluyorum bu yüzden.
Bir insanın her şeyimiz olması madden de manen de imkânsız.
Bir insanın tüm ihtiyaçlarımızı aynı anda gidermesi imkânsız.
Bir insanın aynı anda muza benzeyip çilek tadı vermesi, bunu da atmosferde amuda kalkarak yapabilmesi imkansız.
Valla, benden beklediler denedim olmadı.
Siz denemeyin...
Birinden eğer her şeyimiz olmasını beklersek o kişi her şeyimiz olmayı başaramadığında yani yetemediğinde; o ikindi rüzgârı hiç gelmemiş, evimize gelip pijamalarımızı hiç giyememiş gibi hissediyoruz.
Sonrası hayal kırıklığı, “bana bu yapılır mı” söylenmeleri.
Sonrası hep ziyan...
Kendinize kıymayın.